Written by 14:32 uncategorized

50. yıl hediyesi: Bedel 10 bin Euro

 

YÜCEL ÖZDEMİR
TBMM’de AKP’nin oylarıyla kabul edilen yeni bedelli askerlik uygulaması hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında yaşayanlar için büyük çelişkilerle dolu.
Bu haksızlık ve tutarsızlıklar aslında Başbakan Erdoğan ve partisinin halka, gençliğe “çifte standartlı” yaklaşımını da özetliyor.
Daha bir kaç ay önce yapılan genel seçimlerden önce Türkiye”de yaşayanlar için bedelli askerlik uygulamasının söz konusu olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Parası olan ve olmayan vatandaşım var. Böyle bir sorumluluğun altına giremem. Biz yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık” diye gerekçelendirdi.
Bedelli askerlik uygulamasıyla Erdoğan ve partisi, “kimlerin kimi”, yani zenginlerin adamı olduğunu ayan beyan göstermiştir.
“Garip gurebanın” hakkı yenmiş, “kimileri” açıktan korunmuştur.
Sosyal paylaşım sitelerinde, TV kanallarında Erdoğan’ın ağzından yeniden verilen bu sözler, Erdoğan’ın da “Dün dündür, bugün bugündür” pragmatizmi içinde olduğunu gösteriyor.
VİCDANLARI SIZLATAN BİR KARAR
Almanya’da AKP’ye yakınlığıyla bilinen dernek ve yayın organları bile bu miktarı “vicdanları sızlatan bir karar” olarak değerlendirdiğine göre, bedelli meselesi Deniz Feneri’den sonra AKP’nin ikinci yumuşak karnı olmaya aday görünüyor.
Yurtdışında bedelli askerlik yapma yükümlülüğüyle karşı karşıya olan gençlerin yoğunlaştığı Almanya’da, her üç Türkiye kökenli insanın işsiz ve yoksulluk sınırında yaşamını sürdürdüğü biliniyor. Yine askerlik çağındaki Türkiye kökenli gençler arasındaki işsizliğin yüzde 50’lere vardığı da sır değil.
Bu durumda, “bedel” adına gençlerden 10 bin Euro talep edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Kaldı ki, Türkiye’den Almanya’ya göçün 50. yılı dolayısıyla pek çok etkinliğin, tartışmanın yaşandığı bu yıl içinde yüzde 100’e varan bir zam, olsa olsa gençlere kötü bir “50. yıl hediyesi”nden başka bir şey değildir.
Bu aslında, devletin, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenler ve onların çocuklarını, “döviz kaynağı” olarak görme anlayışının aradan 50 yıl geçse de değişmediğini gösteriyor.
Bütün planlar ve hesaplar, yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin maddi olarak soyup soğana çevrilmesi üzerine kurulmuş.
Halbuki, bu yarım asırdan çıkarılması gereken ders, verilmesi gereken ‚hediye‘, bulunduğu ülkede doğup büyüyen, bu ülkede yaşamaya devam eden gençlerin tamamen askerlikten muaf tutulması ya da onlara vicdani ret hakkının tanınması olmalıydı.
Çünkü, yaşam merkezi Avrupa ülkeleri olan gençlerden Türkiye’de bedelli ya da fiili askerlik yapmasını beklemenin hiç bir anlamı bulunmuyor.
Üstelik Türkiye’nin 1987’de Birleşmiş Milletler tarafından vicdani ret hakkının bir insan hakkı olduğuna dair kararına el kaldırdığı halde…
Üstelik, AHİM’de bu konuda mahkum olduğu halde… Ama başbakan halen, “Katiyen vicdani ret gündemimizde olmamıştır, olmayacaktır da” diyebiliyor.
PEK ÇOK ALTERNATİFİMİZ VAR
Peki, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenliler, AKP Hükümeti’nin bedelli yüzsüzlüğüne karşı ne yapabilir?
Dövizli askerlik bedelinin 10 bin Euro’ya çıkarılması, ister istemez ve haklı olarak gençler arasında, yaşadıkları ülkenin vatandaşlığına geçme eğilimini güçlendirecektir. Zira Almanya’da 1990’dan sonra doğanlar zaten “çifte vatandaşlık” hakkına sahip. 23 yaşına kadar sahip oldukları vatandaşlıklardan birisini tercih etmek zorunda kaldıklarında, tercihlerini Alman vatandaşlığından yana kullanarak 10 bin Euro ödemekten kurtulabilirler.
Ancak sorun sadece bireysel olarak güçlüklerden kurtulmak değil; yönetici ve yetkililerin ‚gurbetçiye‘ bakış açısını ve yapılan haksızlığı sorgulayıp, yönetici ve yetkililere tepki göstermektir. Çünkü ‚bedelli vurgunu‘ tek bir örnek değil, yıllardır sürdürülen ve eğer yeterli tepki gösterilmezse de devamı gelecek soygun poltikasının bir parçasıdır. Kampanyalar, protestolar vd. girişimlerle yaşam merkezi Avrupa ülkeleri olan gençlerin bedel ödeme zorunluluğuna tabii tutulmasının haksızlığı anlatılmalı; Türk hükümeti, yeni bir yasa çıkararak, bu gençleri, askerlik ve bedelden muaf tutmaya zorlanmalıdır.
Keza, vicdani ret hakkı Avrupa ülkelerinde oldukça yayın bir insan hakkı olarak görülüyor. Türkiye vatandaşlığından çıkmak istemeyenler bu haklarını kullanarak, AHİM’e başvurabilirler, mağduriyetten ötürü tazminat talep edebilirler.
Böylece, Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler için aslında hiç bir anlamlı gerekçesi olmayan Türkiye’de bedelli askerlik engeli, 10 bin Euro ödenmeden aşılabilir.

 

Vicdani ret hakkı neden olmasın?

Hem Türkiye’den gelen devlet ve hükümet temsilcileri hem de onların Avrupa’daki uzantısı durumundaki kurum ve kuruluşlar, 50 yıl önce Almanya’ya göç eden Türkiye kökenli göçmenlerin artık Almanyalı olduğu, dolayısıyla Almanya’nın “ikinci vatan” olduğundan söz ediyorlar.
Almanya’da doğup büyüyen gençlerin artık Almanyalı olduğu, bu ülkede yurttaşlık sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda herkes hemfikir. Ama, Türkiye devleti başta askerlik olmak üzere bir çok konuda devlet olarak, yurttaşı bulunan Almanyalı Türkiye kökenliler üzerindeki haklarından feragat etmeye, böylece onların yaşamını rahatlatmaya bir türlü yanaşmıyor.
Halbuki, Türkiye’de hükümet ve muhalefet partileri arasında da tartışma konusu olan vicdani ret hakkının yasallaştırılması durumunda, Almanya’da doğup büyüyen gençler de Türkiye’de fiili ya da bedelli askerlik yapmak zorunda kalmazlar.
Vicdani ret hareketinin Avrupa’daki geçmişi eskilere dayanıyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tek tek ülkelerde kimi bireysel çıkışlar olmasına rağmen, asıl olarak 1918’den sonra bazı devletler bunu yasal bir hak olarak tanımaya başladı. Bu hak, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, 1945’te pek çok ülke tarafından insan hakkı olarak tanımlandı ve yasal olarak güvence altına alındı. 1987 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, vicdani ret hakkı bir insan hakkı olarak kabul edildi. Bu tarihten itibaren BM İnsan Hakları Komisyonu bu hakkı kabul etmeye yanaşmayan ülkeler üzerinde baskı yaparak, kabul etmelerini istiyor. Komisyon, 2004 yılında bu hakkı tanımayan BM üyesi ülkelere iki ayrı kararı ileterek, bu hakkın ulusal yasalarla mümkün hale getirmesini istedi. BM ayrıca, vicdani ret hakkını kullananlara savaş ve çatışma ortamı dışındaki sürelerde ceza verilmemesini de talep etti.
Vicdani ret hakkını kabul etmeyen ülkelerin başında Türkiye, İsrail ve Singapur geliyor. Özellikle Türkiye ve İsrail, buna gerekçe olarak savaşı gösteriyor. Özellikle Türkiye’nin bu hakkı tanımaması uluslararası düzeyde değişik biçimlerde tartışma konusu oldu. Bu hakkı kullanmak isteyen gençler, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtıkları davaları kazandılar. Buna rağmen, Türkiye pek çok ülke tarafından kabul edilen bu insan hakkını tanımaya yanaşmıyor.
Almanya’da ise 1949 yılından beri vicdani ret hakkı bulunuyor. Ayrıca, askerliğini silah altında yapmak istemeyen gençlere kamu yararına sivil bir işte çalışarak askerlik hizmetini yerine getirme olanağı tanınıyor. Bugün pek çok Avrupa Birliği ülkesinde vicdani ret, bir insan hakkı olarak değerlendirilerek, askere gitmek istemeyenlere bir yaptırımda bulunulmuyor.
Darısı Türkiye’nin başına… (YH)

Close