Written by 11:00 uncategorized

Savaş her yerde ya barış…

Hitler faşizminin Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı 1 Eylül 1939’un üzerinden 73 yıl geçti. İnsanlık bu yıl bir kez daha 1 Eylül’de savaşa karşı barış çığlığını yükseltmeye hazırlanırken, emperyalist devletler ve onların işbirlikçileri kendi çıkarları uğruna dünyayı kan gölüne çevirmiş durumda. 

 

Hitler faşizminin 1 Eylül 1939’da Polonya’ya yaptığı saldırıyla İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmasının üzerinden tam 73 yıl geçti. 6 yıl süren bu dünya savaşı sonrasında 50 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan da savaşın mağduru haline gelmişti. Ama, dünyaya hakim emperyalist devletler milyonlarca insanın canına mal olan büyük savaşlardan, işgallerden ders çıkarma yerine, sürekli yeni savaşların peşinde. Şimdi dünyada yeniden büyük savaşların hesapları yapılıyor.

Halbuki; SSCB’nin dağılması, “soğuk savaş”ın bitmesinden sonra dünyada artık „barış ve huzurun hakim olacağı“ durmadan propaganda ediliyordu. Gelinen aşamada burjuva propaganda makinesinin yalandan başka bir şey üretmediği, artan savaşlar, çatışmalar ve ölüm kusan devasa silah satışlarıyla bir kez daha görülüyor.

GERİLİMLER DÜNYASI
Nereden bakılırsa bakılsın, dünya emperyalist-kapitalist devletler tarafından her geçen yıl biraz daha kan gölüne çevriliyor. İnsanlık barıştan söz ettikçe onlar savaş planları yapıyor. Afganistan, Irak, Libya işgalleri, Suriye’yi işgal planları ve sonrasında atılmak istenen hamleler gözünde bulundurulduğunda dünyanın bundan sonra çok daha fazla gerilim, savaş ve çatışmanın içerisine çekilmek istendiği anlaşılıyor.
Heidelberg Çatışmaları Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre 2011, İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği 1945’ten bu yana en çok savaşın yaşandığı yıl olarak tarihe geçti. Başka bir değişle geçen yıl dünya genelindeki savaşların sayısı 1945’ten bu yana rekor düzeye ulaştı..
Enstitü, 2011’e kadar en fazla savaşın 16 savaşla 1993’ü olduğunu belirtirken, 2011’deki savaş sayısını 20 olarak saptadı. Ama aynı yıl içinde dünya genelinde cereyan eden 40 çatışma durumundan 38’nin de “yüksek derecede çatışma” olduğu saptandı.
Savaşlar ve çatışmaların kol gezdiği coğrafyaların başında Ortadoğu, Afrika ve Asya geliyor.
Eskisine göre savaş ve çatışmaların çok daha arttığı Ortadoğu, bugün kelimenin tam anlamıyla patlamaya hazır bir bomba gibi. Özellikle “Arap Baharı”yla birlikte savaşlar listesine yenileri eklendi ve bunların en büyüğü şu anda Suriye ve Libya’da yaşanıyor.
Bu nedenle dünya halkları yeniden 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, barış talebini güçlü bir şekilde haykırmaya, savaşlara son vermeye hazırlanırken, daha büyük savaşların çıkması adeta an meselesi.
Zira, dünya halen sürmekte olanların yanı sıra yeni savaşların eşiğinde bulunuyor. Bunlara sırasıyla değinmek gerekirsek:

1. Suriye’yi işgal planları: Bir yılı aşkın bir süredir ABD başta olmak üzere batılı emperyalist ülkelerin desteğini alan Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler, Suriye’deki Essad rejimini yıkmak için askeri ve politik olarak büyük bir çaba harcıyorlar. Bugüne kadar yapılan katliamlar ve provokasyonlara rağmen halen, Essad rejimi devrilememiş, yerine kukla bir hükümet kurulamamıştır, kısa bir süre içinde de kurulması beklenmiyor. Dolayısıyla, son verilere göre 1 milyona kadar insanın göç etmek zorunda kaldığı, binlerce insanın canına mal olan Suriye’deki dış destekli iç savaş, uluslararası güçler arasındaki çıkar çatışmaları ve paylaşım açısından adeta bir kırılma noktasını ifade ediyor. En son ABD Başkanı Obama’nın de yaptığı tehditte görülebileceği gibi Suriye’nin tıpkı işgal edilen diğer ülkeleri gibi havadan bombalanması, bölünmesi muhtemel gelişmeler arasındadır. Zira bu aynı zamanda emperyalistlerin Suriye için öngördüğü planlardan kolay vazgeçmeyeceği anlamına da geliyor.
Bu konuda, Suriye’nin komşusu olan Türkiye’nin başrolü oynadığını söylemeye dahi gerek yok. Uluslararası planın uygulayıcısı olarak hareket eden Türkiye hükümeti, geri dönüşü mümkün görülmeyen tehlikeli bir oyunun içine düşmüş ve komşu Suriye ile düşman ilan etmiştir.
Bu nedenle, işgale daha uygun zeminler yaratmak amacıyla Türkiye ve Suriye halkları arasında düşmanlığı körüklemek için önümüzdeki dönemde büyük provokasyonların olması söz konusu.
Keza, Türkiye çeyrek asırdan fazla bir süredir Kürt sorunu nedeniyle içine düştüğü savaş ortamını çözme yerine daha çetrefilli, içinden çıkılmaz bir hale sokmuş, bu nedenle de iş savaşın seyrini daha da keskinleşeceği görülüyor. Bu nedenle ateş çemberine çevrilen Ortadoğu coğrafyasında Türk, Kürt ve Arap halklarının bundan sonra çok daha gür bir şekilde savaşa karşı çıkmaları gerektiği açıktır.
Çünkü, Suriye’deki iç savaş Suriye’nin içindeki güçlerden çok Suriye’nin dışındaki aktörler arasında sürüyor. Çatışmanın arkasındaki derin çelişkiler bölgede daha fazla kan ve gözyaşının akmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, bugün Suriye’deki savaşın son bulması daha fazla kanın akmasının engellenmesinin ilk şartıdır.

2. İran-İsrail/ABD gerilimi: Yıllardır batı ile İran arasında sürüp gelen gerilimde tansiyon düşme yerine yükselme seyrinde ilerliyor. En son İsrail’in İran’ı vurmak için ciddi planlar yaptığı basına yansıdı. Suriye’den sonraki hedefin İran olacağı konusundaki yaygın kanılar da göz önüne alındığında, bölge savaşın daha büyük boyutlara ulaşması söz konusu olabilir.

3. Rusya-Batı gerilimi: Suriye krizi, uluslararası güçler arasındaki çıkar çatışmasını daha da belirgin hale getirdi ve emperyalist devletler arasındaki cepheleşmeyi ve saflaşmayı önceki döneme göre daha da sertleştirdi. Irak ve Libya işgallerine önce itiraz eden, sonra da onay veren Rusya-Çin ekseni, benzer bir tutumu Suriye’de gösterme niyetinde değil. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Rusya/Çin ekseniyle ABD/Avrupa/NATO arasındaki çelişliler ve gerilimler daha da sertleşecek ve bu gerilimin arkasında olduğu bölgesel ya da ülkeler içindeki savaşların sayısı artacaktır.

4. Japon-Çin gerilimi: Yıllardır Çin ile Japonya arasında zaman zaman yükselen gerilim de, bir süre önce bir kez daha hiç kimsenin yaşamadığı Çin’in doğusunda hiç kimseni yaşamadığı adaların kime ait olduğu üzerinden alevlendi. 10 kişilik bir Japon grubu adalardan birisine çıkarak Japon bayrağı çekmesi üzerine Çin protesto notası verdi. Japonya adaların kendisine ait olduğunu savunuyor. Keza, komşu ülke Tayvan da adaların kendisine ait olduğunu savunuyor ve o da Japonya’ya bir protesto notası çekti. Üç ülke arasında paylaşılamayan adalar, balıkçılık açısından bölgede stratejik öneme sahip. Bu nedenle her üç ülke arasında yıllardır sürüp gelen gerilimin büyük bir savaşa dönüşmesi her an söz konusu.
Bunların dışında elbette savaşın işgal edilen Afganistan, Irak ve Libya’da kan akmaya devam ediyor. Muhtemelen bu ülkelerde de çatışmalar ve gerilimler önümüzdeki dönemde yoğunlaşarak devam edecek. Yine Afrika ve Asya, Avrupa, Latin Amerika kıtalarında arkalarında emperyalist devletlerin, gerici güçlerin olduğu çok sayıda çatışma ve savaş devam etmekte.
SAVAŞTAN BARIŞ YARATMAK
Dünya genelinde olup bitenleri alt alta sıraladığımızda emperyalist devletlerin ve gericiliğin dünya, daha fazla egemenlik, enerji ve hammadde kaynaklarını elinde bulundurmak için daha fazla savaş ve çatışmanın içerisine çektiği ve bunun üzerinden çıkarlarını korumak ve geliştirmek yoluna girdiği bir kez daha anlaşılıyor. Keza zengin kapitalist ülkelerde de sermayenin emekçi sınıflara yönelik sürdürdüğü “ekonomik savaş” derinleşerek devam ediyor ve milyonlarca emekçi işsizliğin ve yoksulluğun girdabına adılmış bulunuyor. Bütün bunlar maalesef şu gerçeği bir kez daha yalın bir şekilde ortaya koymuştur: Emperyalist ve kapitalistlerin olduğu bir dünyada savaşlar kaçınılmaz görünüyor.
Dolayısıyla günümüzde insanlığın en büyük özlemi olan barışın sağlanması ancak, işgallere, haksız savaşlara, sömürüye ve işgallere karşı güçlü bir barış mücadelesiyle ancak mümkündür.

 

YÜCEL ÖZDEMİR

 

Silah satışında rekor artış

Dünya genelinde son yıllarda savaşların sayısındaki rekor artış aynı zamanda silah satışında da rekora yol açtı. Savaşlar ve gerilimler en çok ABD’nin işine yarıyor. Çünkü, ABD 2011 yılında silah satışını bir önceki yıla göre üçe katlandı. ABD’nin en iyi müşterileri ise Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman.
ABD Kongresi tarafından hazırlanan bir rapora göre, 2011 yılında dünya genelinde 85.3 milyar değerinde silah alımı gerçekleşti. ABD’nin bundaki payı ise tam 66.3 milyar dolar oldu.
New York Times gazetesinin haberine göre, ABD, 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışını 2011 yılında üçe katlayarak 66.3 milyar dolara çıkardı. ABD’nin en büyük müşterileri ise, Körfez ülkeleri. Suudi Arabistan, ABD ile 33.4 milyar dolar değerinde silah anlaşması yaparken, onu 4.5 milyar dolarla Birleşik Arap Emirlikleri izledi. Umman da ABD ile 1.4 milyar dolarlık silah anlaşması yaptı.
ABD’nin, Körfez ülkeleri dışındaki en büyük silah müşterileri ise Hindistan ve Tayvan oldu. Hindistan, ABD’den 4.1 milyar dolar değerinde C-17 nakliye uçakları alırken, Tayvan da, Çin korkusu nedeniyle Washington’dan 2 milyar dolar değerinde füze savunma sistemi satın aldı.
ABD Kongresi’nin raporuna göre, ABD’yi silah satışında ikinci olarak Rusya izledi. Ancak Rusya geçtiğimiz yıl sadece 4.8 milyar dolar değerinde silah satışı yapmayı başardı. En fazla silah satan üçüncü ülke de Almanya oldu.
Stockholm Barış Enstitüsü (Sipri) tarafından daha önce verilen bilgiye göre dünya genelinde silah satışı geçtiğimizi beş yıl içerisinde 2002-2006 dönemine göre yüzde 24 artış göstermişti..
Böylece dünya genelinde yürütülen savaşların asıl olarak bu üç ülke tarafından üretilen ve piyasaya sürülen silahlarla gerçekleştirildiği kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Almanya’nın en çok silah sattığı ülke ise yüzde 13 ile aşırı borç krizinin yaşandığı Yunanistan’ın olmadı da dikkat çekiyor. Pek çok sosyal alandan Yunanistan’a kesinti yapmayı dayatan Almanya, silah alınımın da olduğu gibi devam etmesini dayatıyor.
Almanya’nın en çok silah sattığı bir diğer ülke de Türkiye.

SİLAH SATIŞINA KARŞI KAMPANYA
Almanya’nın dünyanın bir çok ülkesini silahlandırmasına tepki gösteren çok sayıda örgüt ve inisiyatif, 1 Eylül öncesinde buna karşı bir kampanya başlattı. „Aktion Aufschrei – Stoppt den Waffenhandel!“ (Çığlık Eylemi-Silap ticaretine son!“ adlı inisiyatif tarafından başlatılan kampanya çerçevesinde, silah fabrikalarının önünde değişik eylemler yapılacak. Kampanya Sözcüsü Christine Hoffmann yaptığı açıklamada, genel olarak dünya çapında silah satışının bir anlaşmayla sınırlandırılmasını talep etti.
İlk olarak 27 Ağustos günü Leopard 2 panzerlerini üreten LITEF firması önünde eylem yapan savaş karşıtları, 29 Ağustos Çarşamba günü de Hamburg’da bir toplantı düzenlendi. (YH)

Close