Written by 09:02 HABERLER

2. Hamburg Göç Konferansı: “Bölünmüşlüğün üstesinden ortak mücadeleyle gelinebilir”

İkinci Hamburg Göç Konferansı, 7 Aralık’ta değişik uluslardan 150’den fazla işçinin, gencin ve emekçi katılımcıyla gerçekleşti. Konferans, önceki yıl olduğu gibi, göçmen düşmanlığı ve millliyetçi bölünmüşlüğün kışkırtılma çabalarına karşı farklı alanlarda verilen mücadeleleri birleştirmek ve güçlendirmek için mesajlar verdi. DIDF Hamburg’un yanı sıra, çok sayıda sendika, inisiyatif ve kitle örgütü de konferansa çağrıda bulundu.
Hamburg Parlamentosu üyesi ve DIDF Hamburg yönetim kurulu üyesi Deniz Çelik, açılış konuşmasında, iktidar ve muhalefetteki milliyetçi söylemin “göçü bir kayıp, bir tehdit, buraya ait olmayan bir şey olarak” topluma anlattığına dikkat dikkat çekti ve Friedrich Merz’in “şehir görüntüsü” açıklamasını da bunun bir örneği olarak eleştirdi. Başbakanın ‘Stadtbild’ söylemi konferansta birçok konuşmacı tarafından da değerlendirme ve eleştiri konusu oldu.
Konferans kapsamında farklı konularla atelyeler de oluşturuldu. Eğitim ve göç üzerine yapılan oturumda, sosyal kökenin, göç tarihinin ve okul sistemindeki başarı veya başarısızlığın nasıl birbirine bağlı olduğu değerlendirildi. Katılımcılar, eğitim sistemi içinde ırkçılık ve ayrımcılık deneyimleri üzerinde de durdular. Öğretmenler ayrıca eğitim alanında yaşanan zorluk ve ihtiyaçları dile getirdiler.


Hamburg Sağa Karşı İttifak ve DIDF adına yapılan konuşmalarda, Almanya ve Avrupa’da devam eden sağa kayışa dikkat çekildi. Emre Öğüt (DIDF), Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve işveren derneklerinin giderek artan bir şekilde AfD (Almanya İçin Alternatif) ile aynı çizgiye geldiğini ve bu nedenle ilerici güçlerin yalnızca AfD’yi eleştirmelerinin yeterli olmadığını, aynı zamanda mevcut iktidar partilerinin politikalarına da aktif olarak karşı çıkmaları gerektiğini vurguladı.
Son olarak ana panelde, ‘milliyetçi-ırkçı politika ve propagandalarla mücadele etmek için kolektif olarak neler yapılabiliriz?’ sorusu ele alındı.

Yusuf As (ver.di Federal Göç Komitesi), konuşmasında, iş ücü piyasası için “yararlı” ve “yararsız” olarak görülen göçmenler arasındaki ayrımın siyaset ve medya tarafından ne kadar güçlü bir şekilde körüklendiğini vurguladı. Savaş bölgelerinden gelen mülteciler giderek daha fazla sınır dışı edilirken, Almanya Kenya gibi ülkelerle yeni işe alım anlaşmaları imzalıyor. Ayrıca, işyerlerinde ırkçılığın giderek yaygınlaştığı ve birçok Alman işçinin yaşadığı kaygıların siyasi manüpülasyon için verimli bir zemin oluşturduğuna dikkat çekti.

Karin Haas (GEW Hamburg) da eğitim sisteminin çocukları ve gençleri topluma ideolojik olarak hazırlamaya ne ölçüde hizmet ettiğine değinerek gençlerin sosyal ve coğrafi geçmişlerine göre ayrıştırılmasını eleştirdi. Haas, öğretmenlerin rolünün ise buna karşı koymak ve “tarafsız” öğretmen efsanesine meydan okumak olduğunu belirtti.

Yazar ve sosyal bilimci Bafta Sarboda son yıllarda ırkçılık karşıtı hareketin kimlik siyasetinden uzaklaşıp sınıf bilincine dayalı bir bakış açısına doğru evrildiğini vurguladı: Sarboda, “Özellikle genç nesil, ırkçılık meselesini kapitalizm ve sınıflı toplumla ilişkilendirmekten çekinmiyor, ancak mücadeleler arasındaki bu bağlantının örgütlü bir ifade bulması gerekiyor.” diye konuştu.
Panelistler, özellikle işyeri ve sendikalardaki meslektaşların ortak örgütlenmesinin ve mücadelesinin, ırkçı önyargıları ortadan kaldırmak ve herkes için daha iyi çalışma ve yaşam koşulları elde edebilmek için hayati önem taşıdığı konusunda hemfikirdi. Bu, izleyicilerden gelen çok sayıda örnekle de desteklendi. Bir sonraki göç konferansının gelecek yıl yapılması planlanıyor. (YH/Hamburg)

Close