2012 Aralık ayından 2013 yılı sonuna kadar Almanya genelinde toplam 12,5 milyon emekçinin Toplu İş Sözleşmeleri (TİS) sona erecek ve yeni sözleşmeler için müzakereler yapılacak. Birçok sendika görüşmeler için yüzde 5 ila yüzde 6.5 arası ücret taleplerini belirlerken IG Metall Sendikası’nın şubat ayında sona erecek olan demir-çelik işkolu için henüz ücret taleplerini belirlememesi, bu konuda gayet “rahat” davranması dikkat çekiyor.
Nisan ayı sonunda ise IG Metall, metal ve elektro işkolu için görüşmelere başlayacak. Sendika tarafından yapılan bir açıklamada 4 Mart günü yönetim kurulu önerisini açıklayacak. Bu ise taleple ilgili tartışmaların bu tarihe kadar yapılmış ve genel merkeze iletilmiş olması gerektiği anlamına geliyor. Bilindiği gibi krizin devam ettiği dönem IG Metall yönetimi görüşmelere talep belirlemeden girmeyi yeğlemişti. Bu unutulmadı!
“PAYIMIZI” ALABİLİYOR MUYUZ?!
Sendika yönetimleri ücret taleplerini ilan ederlerken genelde “payımıza düşeni” talep ettiklerini ileri sürüyorlar. Tabi böyle bir söylemi duyunca “payımıza düşeni kim belirliyor” diye sormamak işten bile değil. Bir de bu taleplerin önüne “adil ücret” eklenince iş iyice çetrefilleşiyor. Sonuçta işçinin sömürüsü üzerinden gerçekleşen kapitalist üretimde “adil ücret” ödenmesi mümkün olabilir mi?!
Bu tartışmayı başka sefer sürdürmek üzere şimdilik bir kenara bırakarak geçmiş yıllara bakmakta fayda var. DGB’ye bağlı WSİ enstitüsünün yayınladığı raporlarda 2000-2012 yılları arasında üretkenliğin ülke ortalamasında yüzde 13,4 arttığına dikkat çekilirken, toplu sözleşmelerle reel ücretlerin sadece yüzde 7,0 arttığı belirtiliyor. Yani işçi ve emekçilerin TİS ücretleri reel olarak yüzde 6,3 düşmüş. Tabi TİS’lere bağlı çalışan emekçi sayısının da giderek azaldığı biliniyor. Bundan hareketle reel brüt saat ücretlerindeki artışı hesaplayan WSİ, buradaki artışın yüzde 2,1 arttığını ortaya koyuyor. Buda reel brüt saat ücretlerin gerçekte –üretkenlik artışına bağlı olarak- yüzde 11,3 gerilediği anlamına geliyor.
Bütün bu hesaplar enflasyondan arındırılmış rakamlar üzerinden yapıldığı için burada enflasyon oranını gözetmemize gerek yok.
SABİT ÜCRET TALEBİ – YÜZDELİ ÜCRET TALEBİ
Ücret gruplarının nasıl belirlendiği, öngörülen kıstaslara ne kadar uyulduğu vs. sürekli tartışma konusu ve sorun olmaya devam ediyor. Bunun yanı sıra ücret grupları arasındaki farkın sürekli açılması sadece “ücret adaleti” açısından değil aynı zamanda işçi ve emekçilerin bölünmesine neden olduğu için mücadele yanlısı sendikacıların karşısında çözülmesi gereken bir sorun olarak duruyor.
Nitekim yüzde 5’lik bir ücret zammı 1400 Euro (70 Euro) (TİS’lerin geçerli olduğu branşlardaki en alt ücret gruplarının ortalaması) aylığa yansımasıyla 3 bin (150 Euro) veya 5 bin Euro (250) aylığa yansıması (parantez içindeki rakamlara bkz.) farklı oluyor.
Bu nedenle mücadeleci sendikacılar yüzdeli ücret talebi yerine sabit ücret zammını ileri sürüyorlar. Tabandaki işçi ve emekçilerin bu talebe daha sıcak bakması sendika yönetimlerini bir ara yol uygulamasına yöneltti. Örneğin ver.di sendikası son dönemlerde taleplerini “yüzde XY ama en azından 200 Euro” biçiminde belirlemeye başladı.
Almanya genelinde değişik bölgelerde ve sendikalarda aktif olan Sol Sendikacılar İnisiyatifi (SSİ), ocak ayında yayınladığı bülteninde bütün branşlar için yüzde 8 ama en azından 250 Euro ücret zammı talebini belirledi. SSİ tarafından yayınlanan bültende talebin altı bilimsel olarak dolduruluyor. Ücret talebini belirleme tartışmalarında aktif olan ve çevresindeki işçi ve emekçilerin bu sürece aktif katılmalarını sağlamak isteyenlerin mutlaka incelemesi gereken (www.labournet.de internet sitesinden indirilebilir!) bülten. (YH)
