Pazar günü yapılan seçimlerde Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU/CSU açık arayla birinci oldu. İktidar ortağı FDP ise dibe vurarak barajın altında kaldı. Merkel, büyük başarıya rağmen salt çoğunluğu elde edemedi. Bu yüzden koalisyon ortağı arayışında. Sol Parti oy kaybetmekle birlikte durumdan memnun görünüyor.
Almanya’da Pazar günü yapılan genel seçimlerin en büyük galibi Başbakan Angela Merkel oldu. Sempati anketlerinde partisini dahi geçen Merkel’in bunu nasıl başardığı ise en çok tartışılan konuların arasında. 1998’de Helmut Kohl’ün başbakanlığı kaybettiği sırada Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi genel sekreteri olan Merkel, partinin karıştığı kara para skandalından sonra şimdiki Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin görevini bırakmasının ardından parti başkanlığı getirildi. Ağırlığı Katoliklerin oluşturduğu Hıristiyan Demokrat bir partide hem Doğu Almanyalı, hem kadın hem de Protestan birisinin başkan olması kolay bir şey değildi.
Partisinin ilk kadın genel başkanı olan Merkel, 2005’te yapılan erken genel seçimlerde Almanya’nın ilk kadın başbakanı unvanını aldı. Parti içerisinde kendisine rakip olabilecek eyalet başbakanlarını birer birer ekarte etmeyi başaran Merkel şimdi partisi içerisinde rakipsiz. Bu nedenle de seçim kampanyasını kenti popülaritesi üzerinde kurdu, ülkenin en önemli sorunları konusunda fazla bir şey dememeyi tercih ederek, büyük bir başarının altına imzasını attı.
2005’ten bu yana hem Sosyal Demokrat Parti (SPD) hem de liberalizmin en pervasız savunucusu Hür Demokrat Parti (FDP) ile koalisyon ortaklığı yapan Merkel, bu kez tek başına iktidar olmayı ise “kıl payıyla” kaybetti.
Yüksek Seçim Dairesi’nin dün sabah açıkladığı kesin olmayan seçim sonuçlarına göre Merkel’in liderliğini yaptığı CDU/CSU oyların yüzde 41.5’ini alarak, geçen seçimlere göre büyük bir başarı elde etti. Merkel’in partisi dört yıl önceki seçimlerde yüzde 34.7 oy almıştı.
Anketlerde yapılan tahminlerin de üzerinde oy alan Merkel, sonuçlardan oldukça memnun olduğunu, bundan sonra da aynı yönde çalışmaya devam edeceklerini söyledi,
LİBERALİZM DİBE VURDU
Seçimin en ağır yenilgisini ise hiç şüphesiz dört yıldır Merkel’in partisiyle ortaklık yapan neoliberal FDP aldı. Dört yıl önce yüzde 14.6 ile seçimin en büyük kazananı olarak tarihe geçen FDP, bu kez yüzde 4.8 ile barajın altında kaldı.
Federal Almanya’nın kurulduğu 1949’dan bu yana hep Federal Parlamento’da temsil edilen ve bu sürenin büyük bir bölümünü ise iki büyük partiyle koalisyon ortaklığı yaparak geçiren FDP’nin almış olduğu bu yenilgi tesadüf değil. Sermayeye her alanda vergi muafiyeti başta olmak üzere pek çok alanda kolaylık sağlanması talep eden, bu konuda seçen seçimlerde büyük vaatlerde bulunan FDP, aynı zamanda işçilerin, kamu çalışanlarının ve sendikaların bir numaralı düşmanı. Emek düşmanlığında işi sendikaların yasaklanması talebine kadar götüren bu parti, bir süredir sendikalar tarafından kongrelere bu nedenle dahil edilmiyor. Bu nedenle, liberalizmin en azgın temsilcisi FDP’nin barajın altında kalması önemli bir mesaj olarak görünüyor. FDP Genel Başkanı Philip Rösler, yenilginin faturasını ödemek için istifaya hazır olduğunun mesajını verdi.
MECLİSTE “SOL” ÇOĞUNLUK
Almanya seçimlerinin bir diğer dikkat çeken noktası ise Merkel’in önemli bir başarı elde etmesine rağmen, CDU’nun dışındaki partilerin toplamına karşı azınlığa düşümüş olması. Dört yıl önceki seçimlerde yüzde 23 oyla tarihinin en düşük oy oranını alan Sosyal Demokrat Parti, bu seçimlerde ise tarihinin en düşük ikinci oyunu aldı. Anamuhalefet olmasına rağmen oyunu sadece yüzde 2.7 artırarak yüzde 25.7 oy alan SPD’nin kriz durumu devam ediyor. Ve bunun kolay kolay aşılması pek tahmin edilmiyor. Yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya girmeyi başaran Sol Parti ve Birlik 90/Yeşiller ise muhalefette olmasına rağmen oy kaybettiler. Sol Parti yüzde 8.6, Yeşiller yüzde 8.4 oy aldı. 2009’deki seçimlerde Sol Parti yüzde 11.9, Yeşiller yüzde 10.5 oy almıştı.
Sol Parti Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi seçim akşamında yaptığı açıklamada, oy kaybına rağmen üçüncü büyük güç olduklarını, bu nedenle sonuçlardan memnun olduğunu söyledi.
EURO KARŞITI PARTİNİN YÜKSELİŞİ
Seçimlerde bir diğer önemli çıkışı ise Euro karşıtlığıyla bilinen “Almanya İçin Alternatif” (AfD) yaptı. Kısa bir süre önce kurulmasına rağmen seçimlerde yüzde 4.7 oy almayı başaran AfD’yi sağ ve milliyetçi politikalara sahip olan ve aralarında Alman İşverenler Birliği eski başkanı Olaf Henkel’in de olduğu milliyetçi sermaye çevreleri destekliyor. Kısa bir süre içerisinde elde edilen bu başarının bir dahaki seçimlerde parlamentoya taşınacağı tahmin ediliyor.
TEK BİR KOALİSYON İHTİMALİ VAR
Bu sonuçlara göre, 630 sandalyeden oluşacak yeni mecliste salt çoğunluğu kıl payıyla kaybeden Merkel’in SPD ile “büyük koalisyon” kurması bekleniyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçlara göre CDU/CSU 311, SPD 192, Sol Parti 64 ve Yeşiller 63 sandalye kazandı. Üç “sol” parti SPD, Yeşiller ve Sol Parti salt çoğunluğa sahip olmakla birlikte üçlü bir koalisyon yapmaya niyetli değiller. Özellikle SPD, Sol Parti ile bir ortaklığa kesin olarak karşı çıkıyor. Bu durumda CDU/CSU’nun SPD ya da Yeşiller ile ortaklık kurması söz konusu olabilir. Dün Alman basınında yer alan haberlere göre Merkel’in öncelikli olarak Yeşiller’i koalisyon kurmaya ikna etmeye çalışacağı ileri sürüldü. Görüşmelere en kısa zamanda başlanması bekleniyor.
YÜCEL ÖZDEMİR
11 Türkiye kökenli meclise girdi
18. Dönem Federal Parlamento’da yer alacak 630 milletvekili arasında 11 Türkiye kökenli politikacı da bulunuyor. İki dönemdir Sol Parti’den meclise giren Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) üyesi Sevim Dağdelen, bu seçimlerde yine parlamentoya girmeyi başardı. Sol Parti’nin Kuzey Ren Vestfalya eyalet listesinin 5. sırasında yer alan Dağdelen’in önümüzdeki dönemde de partisini meclis grubunda göç politikalarından sorumlu olması bekleniyor. Eyalet listesinin 11. sırasında yer alan Yek-Kom üyesi Ayten Kaplan ise az bir farkla seçilemedi. Ancak Berlin’de Sol Parti listesinden aday olan Azize Tank parlamentoya girmeyi başardı.
Daha önce parlamentoda yer alan SPD Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz da tekrar meclise girerken, ayrıca SPD listesinden Metin Hakverdi, Mahmut Özdemir, Cansel Kızıltepe ve Gülistan Yüksel de yeni dönemin Türkiye kökenli milletvekilleri arasında yer alıyorlar.
Yeşiller Partisi’nden ise Cem Özdemir, Ekin Deligöz ve Özcan Mutlu parlamentoya girdi. Seçimlerin en dikkat çeken Türkiye kökenli adayı ise CDU’nun Kuzey Ren Vestfalya eyaleti listesinden aday gösterdiği Cemile Yusuf oldu. 1978 doğumlu Giousouf, 2012 yılından bu yana CDU Kuzey Ren Vestfalya Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyor.
Daha önceki parlamentoda 5 Türkiye kökenli aday yer alıyordu.
Hessen’de hükümet aranıyor
Federal seçimlerle birlikte aynı gün Hessen eyaletinde yapılan parlamento seçimlerinde de CDU birinci parti olarak çıkarken, ortağı FDP son anda yüzde 5 alarak, mecliste kalabildi. Ancak beş yıldır işbasında olan CDU-FDP koalisyonu salt çoğunluğu kaybetti. Federal düzeydekine benzer bir tablonun oluştuğu Hessen’de de “büyük koalisyon” büyük bir olasılık olarak görülüyor.
Kesin olmayan sonuçlara göre CDU oyların yüzde 38.3’ünü (+1.1) alarak birinci parti olurken, SPD yüzde 30.7 ile (+7) ikinci oldu. Daha önce eyalet parlamentosuna yüzde 16.2 alarak giren ve hükümet ortağı olan FDP ise bu seçimlerde ancak yüzde 5 oy alabildi. Meclise girmeyi başaran diğer iki partiden Yeşiller yüzde 11.1 (-2.6), Sol Parti yüzde 5.2 (-0,2) oy aldı.
Bu sonuçlara göre, 110 sandalyeli eyalet parlamentosunda CDU 47, SPD 37, Yeşiller 14, Sol Parti 6 ve FDP 6 sandalye kazandı.
Hessen’de beş yıl önce yüzde 61 olan seçimlere katılım oranı ise bu yıl yüzde 73’e çıktı. (YH)

