Written by 11:41 ÇALIŞMA YAŞAMI

35 saatlik iş haftası için yapılan grevler 40. yılında unutulmadı

Ali Çarman / Stuttgart

Sınıflar mücadelesi tarihinde Almanya’da yakın zamanda gerçekleşmiş unutulması zor bir grevler dönemi var.  İşçiler bir sınıf olarak tarih sahnesine çıktıkları günden bu yana çalışma saatlerinin kısaltılması mücadelesinden geri durmadı.

Alman Sendikalar Birliği DGB’ye bağlı sendikalar kendi aralarında birliği sağlayamayınca, 12 Nisan 1984’de IG Druck und Papier ve peşinden 14 Mayıs 1984’te IG Metall sendikası tam ücret karşılığında 35 saatlik iş haftası talebiyle; Baden Württemberg ve Hessen eyaletlerinde grev çağrısı yaptı. Farklı uluslardan onbinlerce işçi büyük bir sevinç ve coşkuyla greve çıkarak kendi tarihlerine not düştüler.

Bugünlerde birçok şehirde ‘Haftada 35 saat çalışma için verilen mücadele/grevlerin 40.yılı kutlanıyor. Fotoğraf sergileri, tartışma toplantıları ve konferanslar gerçekleştirilmekte.

Geçtiğimiz günlerde Stuttgart’ta DGB binasında, kamu emekçileri sendikası ver.di Stuttgart, Mücadeleci Sendikacılar Forumu ve DİDF Stuttgart tarafından bu amaçlı bir toplantı düzenlendi. Toplantıda o dönem bizzat eylemlerin içinde olan, örgütlenmesinde sorumluluk taşıyan temsilci ve sendikacılar yaşadıklarını, karşılaştıkları zorlukları gururlanarak anlattılar.

Mercedes emekli işyeri işçi temsilcisi Chrisina Horani açılış konuşmasında ‘Yaşamak, sevmek, gülmek için daha fazla zaman’ çağrısıyla başlayan grevler çok çetin geçti. Kadınlar ve göçmen işçiler mücadelemize coşku ve renk kattılar. Tekeller, birçok işletmede lokavtlar ilan edilerek grevlerin başarısız olması çabası içinde oldular. Ancak bunu başaramadılar. İşçiler birlik olarak IG Metall sendikamızın söylemlerine kulak verdi. Kimi zaman sendikanın kararları dahi aşıldı dedi.

SEL fabrikasından katılan bir temsilci ise kendisinin grevin ateşi içinde yazmış olduğu şiirden dizeler okuyarak katılımcıları selamladı.

IG Druck und Papier (matbaa) sendikasının başlattığı 35 saatlik iş haftası grev komitesi üyesi Peter Hensinger: “13 hafta süren grevimiz hayatımın zirve noktalarında biriydi. Bizim işyerinin yarısı Türkiyeli işçilerdi ve neredeyse tamamı grevden yanaydılar. Ancak, belirtmeliyim ki kendilerine ülkücü diyen küçük bir grup işverenle birlik olup Türkiyeli işçiler üzerinde baskı yaptılar ama kendi başlarına kaldılar. Bizler birlik olup grev kırıcılarını iş yerinden attırdık. O yıllar işçiler ve sendikada mücadele geleneği ve bilinci güçlüydü.” sözleri alkışlarla desteklendi.

10 dakikalık bir film gösterimin ardında söz bu kez Feuerbach Bosch işyeri işçi temsilcisi Roland Saur’a verildi. Saur konuşmasında; “Almanya’da çalışma süresinin kısaltılması mücadelesi öteden beri vardı” diyerek o günlerde işçiler ‘yabancı ve yerli’ arasında birlikte hareket etme bilincinin güçlü olduğuna dikkat çekti.

Bosch Waiblingen işyeri işçi temsilciliği başkanı Gürhan Ağ; “birinci kuşak Türkiyeli işçilerin sınıf bilinçleri çok azdı ama hepsi sendikanın onların yararına olduğunu farkındaydılar. Hatta çoğu zaman grevlerin en ön saflarında yer alarak eylemlere renk katmaktaydılar. Göçmen işçileri harekete katmak daha kolay oluyor. Ayrıca gerek grev esnasında gerekse de hak alma mücadelelerinde işçiler arasında milliyet farkı hemen kayboluyor.” dedi.

Sunumların ardından söz alanlar; “grevimiz sadece fabrikalarda kalmadı, işçilerin yaşadıkları yerlere/semtlere dahi yayıldı, Sindelfingen Mercedes işçileri hep mücadeleci oldu, koşullar ne kadar zorlu olsa da kararlı bir mücadele başarıya ulaşır“ diye görüşlerini açıkladılar.

Toplantı yapılan duyurular ve Ver.di sendikasının devam eden uyarı grevleri belirtilip, grevcilerin/ çalışanların alkıştan daha fazlasına ihtiyaçları var sözleriyle sonlandırıldı.

35 saatlik iş haftası için yapılan grevler elde edilen hakların ötesinde büyük anlam taşımakta. Bugünün genç işçisi kendi sınıfının tarihinden, deneylerinden öğrendikçe daha güzel bir dünya, daha güzel bir hayat elde etmenin yoluna girmiş olacak.

 

 

Close