Written by 11:10 KÜLTÜR

Almancada dilde cinsiyet tartışmalarına, Türkçede muallim ve muallimeye ilişkin

Yunus Ülger

Almanca bilmeyenler için kısaca bir bilgilendirme yapalım önce. Almanca, cinsiyetçi bir dildir; adlar, eril, dişil ve cinsiyetsiz olarak üçe ayrılır; bu da Artikel ile belirlenir. Eril der, dişil die, cinsiyetsiz adlar da das ile ifade edilir. Örnek der Tisch (masa), die Tasche (çanta), das Buch (kitap). Haklı olarak, “Nesnelerin de cinsiyeti mi olur?​” sorusu akla gelir elbette, ama her dilin bir mantığı, yapısı var işte.

Dillerin mantığını, yapısını belirleyen temel etkenler, toplumsal yapı, kadın erkek ilişkileri ile üretim ilişkileridir. Bu bakımlardan Almancanın erkek egemen bir dil olduğu söylenebilir. Erkeklerle ilgili adlar eril, kadınlarla ilgili adlar ise dişildir, bunu öncelikle mesleklerde görürüz. Erkek öğretmen der Lehrer, kadın öğretmen ise die Lehrerin ile ifade edilir. Bunların dışında kamuyu, yani tüm halkı ifade eden kavram jedermann kök olarak tüm erkekleri ifade eder, çünkü der Mann erkek demektir. Bakanların yemin metninde, anayasada ve yasalarda kamuyu, tüm halkı ifade için jedermann kullanılır. Üretim ilişkilerinin dillerin yapısını belirlediğine bir örnek ise tüccar kelimesidir. Almancada tüccarın karşılığı der Kaufmann kelimesidir, anlamı satın alan adam demektir.

Feministler, dilde de eşitlik istiyor

Almanya’da sıkça alevlenen dilde cinsiyet tartışmaları, her iki cinsi de ifade edecek kelimelerin yazımı konusunda çıkıyor. Türkiye ile karşılaştırınca,  “Almanların ne büyük dertleri varmış” diyenler az olmayacaktır. Başta feministler, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller olmak üzere toplumun ilerici kesimi, kadın ve erkeği ifade edecek yazımdan yana, muhafazakar kesim ise eski yazım biçiminin kalmasından yana. Örnek olarak, ilerici kesim, kadın ve erkek öğretmeni ifade için Lehrer/-in ya da Lehrer:in yazılmasını istiyor, muhafazakar kesim Lehrer kelimesinin her iki cinsi de ifade ettiğini, değişikliğe gerek olmadığını savunuyor.

Son zamanlarda dilde cinsiyet tartışması, bir kültür savaşına doğru evriliyor. Partisiz olarak Federal hükümette kültür bakanı olan Wolfram Weimer, bakanlığının yazışmalarında her iki cinsi ifade eden yazım biçimini yasakladı. Ayrıca, bakanlığından teşvik alan kültür kurumlarından eski yazım biçiminde kalmalarını istedi, tersi durumda mali teşviklerini keseceğini bildirdi. Hristiyan Demokrat Partili (CDU) Federal Başbakan Friedrich Merz de her fırsatta yeni yazım biçimine karşı olduğunu söylüyor, buna gerekçe olarak Alman Yazım Kurulu’nun kararını gösteriyor. Ayrıca bazı eyaletler de yeni yazım biçimini yasakladı.

Yeşiller’den Federal Meclis Kültür Komisyonu Başkanı Sven Lehmann, Kültür Bakanı Weimer’ı sert bir dille eleştirip, “Bakan, kültür savaşı misyoneri mi? Bakanlığında dil yasağı yetmiyormuş gibi bağımsız kültür kurumlarına da müdahale ediyor” dedi. Alman Gazeteciler Birliği ile kültür kurumlarının temsilcileri de bakanın dil yasağını sert biçimde eleştirdi.

Dilde cinsiyet tartışmaları ülkeyi ve hükümeti ikiye böldü

Federal hükümetin SPD’li bakanları yeni yazım biçiminden yana olduklarını, dolayısıyla bakanlıklarının yazışmalarında yeni yazım biçimini kullanacaklarını her fırsatta söylüyorlar. CDU’lu bakanlar ise eski yazım biçiminden geri adım atmıyor. Bu konuda halk da ikiye bölünmüş görünüyor. YouGov kamuoyu araştırma kuruluşunun anketine göre halkın yüzde 68’i yeni yazım biçimini kesin olarak istemiyor. Ankete göre erkekler ile kadınlar, yaşlılar ile gençler arasında fark var. Erkeklerin yüzde 51’i, kadınların ise yüzde 41’i yeni yazım biçimine karşı çıkıyor. Gençlerde karşı çıkanların oranı daha az iken, yaş ilerledikçe karşı olanların oranı da artıyor.

Türkçenin cinsiyet sorunu yok ama…

Buradan biraz da Türkçeye değinirsek, dilimizin bir cinsiyet sorunu yok, çünkü cinsiyetsiz, dolayısıyla en azından dilde kadın erkek eşitliği var. Bunun sebeplerinden biri, Türklerin yerleşik yaşama geç geçmeleri, küçük obalar halinde yaşamaları, insanlar arasında bir hiyerarşinin olmaması, dilin yapısını etkilemiş olabilir.

Ne var ki, İslam ile birlikte dilimize çok sayıda Arapça kelimeler girmiş, öyle ki dilimizde karşılığı olduğu halde Arapçadan kelimeler almışız. Örnek olarak kelimeyi verebiliriz, söz olduğu halde kelime alınmış. Sonra İslam ile birlikte kadının konumu da erkek karşısında epeyce geriledi. Arapçanın etkisiyle dilimize cinsiyetçi kelimelerin de girdiğini görüyoruz. Örnek olarak, yazımın başında kullandığım muallim ve muallime kelimeleri. Arapça da Almanca gibi cinsiyetçi bir dil, muallim erkek öğretmen, muallime ise kadın öğretmen demek. Öğretmen, Türkçeyi yabancı kelimelerden arındırma sürecinde Türk Dil Kurumunun bize kazandırdığı çok sayıda kelimeden biri. Ayrıca, Arapça adlarda da cinsiyet ayrımını görüyoruz, Cemil Cemile, Kamil Kamile, Remzi Remziye birkaç örnek.

Dilimize Arapça kelimelerin girmesi, bazı yanlış kullanımlara da yol açmış. Örnek olarak, hakime hanım, müdüre hanım deniyor. Oysa hakime, müdüre, zaten kadın hakim, kadın müdür demek. Biz, “Karlı dağların başında / Salkım salkım olan bulut / Saçın çözüp benim için / Yaşın yaşın ağlar mısın” diyen Yunus Emre’nin; “Ezel bahar olmayınca / Kırmızı gül bitmez imiş / Kırmızı gül bitmeyince / Dertli bülbül ötmez imiş” diyen Hatayi’nin (Şah İsmail) dilini kılavuz alalım.

Close