Written by 09:29 HABERLER

Almanya’nın savaş hazırlıkları

Olivier David / Neues Deutschland/Almanya

Alman ordusu 2029 yılına kadar savaşa hazır olmayı hedefliyor. Bu yeni bir şey değil, çok önceden başlatıldı. Alman ordusu Bundeswehr, eylül 2012’de yüz milyon avroluk Schnögggersburg projesinin inşaatına başladığında, Magdeburg yakınlarındaki yapay şehrin aynı zamanda iç savaşa hazırlık için de kullanılacağı açıktı. Tamamlanmasından bu yana bu yapay yer, ayaklanmaların bastırılmasında orduya hizmet etti. Bir havaalanı, yapay bir nehir ve şaşırtıcı bir şekilde bir “gecekondu mahallesi” de planlanmıştı. Yapanlar halk tarafından neyin kabul edilip edilmeyeceğini bilmekteydiler.

13 yıl sonra eylül ayı: Savaş Karşıtı Gün’de, Hamburg’da yeniden silahlanmaya, savaşın mantığına ve Gazze’deki soykırıma karşı düzenlenen, 2 bin kişinin katıldığı bir eylem yapıldı. Siyasi olarak daha deneyimli insanların tahmin ettiği her şey gerçek olmuştu. Ukrayna’daki savaş devasa bir militarizm çılgınlığına dönüşüyor. Büyük bir gazetenin web sitesinde, AB savunma harcamalarının 343 milyar avroluk rekor seviyeye yükseldiği yazıyor. Hemen altında, ebeveynlerin mali endişelerinin arttığı bir başka makale yer alıyor. Birbiriyle hiçbir bağlantısının olmadığı iddia ediliyor.

Bu servetin yukarıya doğru yeniden dağıtımı, askerlik hizmetinin yeniden başlatılmasına yönelik kademeli hazırlıklarla birlikte, işlerin nereye gittiğini gösteriyor. Kâr elde etmek ve ulusal bütünlüğü korumak için, yalnızca dışarıda değil, içeride de çıkarları “savunmak” gerekir. Bu iki düzeyde işliyor. Bir düzey askeri. Alman ordusu, “Kızıl Fırtına Alfa” adı altındaki bir manevra ile, bu ay NATO birliklerinin Hamburg Limanına taşınmasını prova edecek. Savaş durumunda, limanın birlik ve teçhizat merkezi haline gelmesi planlanıyor. Dolayısıyla, (silah tekeli) Rheinmetall’ın aynı zamanda geleneksel Hamburg tersanesi Blohm&Voss’u devralmayı planlaması da normal.

Bu kavgacı havlamalara, ülke içinde giderek şiddetlenen bir polis gücü eşlik ediyor. Berlin polisi, iki yıldır Gazze’deki soykırıma karşı düzenlenen gösterilerde büyük çaplı fiziksel saldırılar düzenliyor. Ağustos ayında, Berlin’deki bir gösteride tutuklanan bir çocuk bile vardı. Vahşi polis memurları herkesi ve her şeyi dövüyor. En son olarak, İrlandalı bir gösterici polis tarafından yüzüne yumruk atılıp kolu kırıldı ve bu durum, Berlin’deki İrlanda Büyükelçisinin Alman yetkililerle iletişime geçmesine neden oldu.

Ancak elbette devlet, içerideki düşmanlarına son vermek için yalnızca sokaklarda çalışmıyor. İç savaş, bir iş bölümü üzerinden işliyor: Polisin sokaklarda uyguladığı şiddete, sosyal yardım alanlara ve emeklilere yönelik kurumsal şiddet de eşlik ediyor. İlk durumda, sosyal yardım alan kişileri daha sert yaptırımlar ve sosyal güvenlik yardımlarının dondurulması, ikinci durumda ise daha uzun bir çalışma hayatı tehdidi bekliyor. Buna sekiz saatlik iş gününün zayıflatılmasını da eklerseniz, emekçilere karşı örgütlü bir aşağılama politikası ortaya çıkıyor. Ülke içinde yeniden silahlanmaya, zorunlu askerliğe ve devlet şiddetine karşı protestolar düzenlemenin zamanı geldi!

Çeviren: Semra Çelik

Close