Written by 15:53 POLITIKA

Avrupa’da ibre sağ ve aşırı sağ kaydı

YÜCEL ÖZDEMİR

27 Avrupa Birliği ülkesinde yaklaşık 350 milyon seçmen Avrupa Parlamentosu’nun 720 üyesini belirlemek için sandık başına gitti. 6 Haziran’da başlayan ve 9 Haziran Pazar gününe kadar devam eden seçimlere katılım oranı ortalama olarak yüzde 52 oldu. Katılım oranı Doğu Avrupa ülkelerinde düşük kalmaya devam ederken Batı Avrupa ülkelerinde kısmen arttı.

Seçimler öncesinden yapılan kamuoyu araştırmalarında aşırı sağ ve muhafazakâr partilerin seçimden avantajlı çıkacağı ve bundan sonra Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluğu elde etmenin daha karmaşık olacağına dikkat çekiliyordu. Gerçekten de seçim gecesi açılan seçim sonuçları ülkeden ülkeye farklı olmakla birlikte genelde muhafazakâr ve sağ partilerle aşırı sağcıların seçimlerden kazançlı çıktığını ortaya koyuyor.

Açıklanan sonuçlara göre, orta sağ ve muhafazakâr partilerin içinde olduğu Avrupa Halk Partisi (EVP) 720 sandalyenin 184’ünü kazanarak açık arayla birinci oldu. EVP 2019’daki seçimlere göre sandalye sayısını 8 arttırdı. EVP liste başı adayı Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, seçim akşamı yaptığı açıklamada seçim sonuçlarını “Aşırı sol ve aşırı sağcılara karşı bir barikat inşa edeceğiz” şeklinde değerlendirdi.

Ancak von der Leyen’in yeniden komisyon başkanlığı için aşırı sağcı gruplar ile bağlantılı olduğu ifade ediliyor. Bunların başında da İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin yaptığı İtalya’nın Kardeşleri partisi geliyor. Sosyal demokrat, yeşil ve liberal partiler bir süredir Meloni ile von der Leyen arasındaki yakınlaşmayı eleştiriyor. Von der Leyen’in başını çektiği liste birinci olmasına rağmen Alman hükümeti kendisini AB Komisyonu başkanlığına önermeyebilir. EVP ve aşırı sağ ve polülist partilerin desteğini almayan bir ismin AP’de komisyon başkanı olması ise mümkün görünmüyor. Bu nedenle pazarlıklar devam edecek gibi görüyor.

Sosyal & Demokrat (S&D) AP’deki milletvekili sayısını 139 olarak korumayı başarırken Liberaller (Renew) 23, Yeşiller 19, Sol 1 ve bağımsızlar 17 sandalye kaybetti.

Buna karşılık içinde Fransız aşırı sağ Ulusal Birlik (Marine Le Pen), Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Hollanda Özgürlük Partisi gibi aşırı sağcı partilerin üyesi olduğu “Kimlik ve Demokrasi” (ID) grubu sandalye sayısını 9 arttırarak 58’e çıkardı. Buna daha önce bu fraksiyona üye Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kazandığı 15 sandalye de eklendiğinde, kazanılan yeni sandalye sayısı 24’e kadar çıkıyor. Dolayısıyla aşırı sağ, İslam ve göçmen karşıtı partilerin kazandığı sandalye sayısı görünenden de fazla. Bunun başlıca nedeni ise ID grubuna üye partilerin Fransa ve Avusturya’da bininci, Almanya ve Hollanda ikinci, Belçika ve İspanya gibi ülkelerde üçüncü olması.

Marine Le Pen’in liderliğini yaptığı Ulusal Birlik partisinin sandıktan birinci çıkması üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron erken seçim kararı aldı. Seçimlerden aşırı sağcı partinin birinci çıkması bekleniyor.

Bir diğer aşırı sağcı grup olan Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular (EKR) grubu ise beş yıl öncesine göre sandalye sayısını 4 arttırdı.

Sol sosyal demokratların içinde yer aldığı Sol Grubu ise bir üye kaybıyla ancak 36 sandalye kazanabildi. Daha önce Avrupa Parlamentosuna 5 milletvekili gönderen Almanya Sol Parti’si bu kez üç milletvekili gönderebildi. Seçilenler arasında Türkiye kökenli Özlem Alev Demirel de var. Sol Parti’den ayrılan siyasetçilerin kurduğu ulusalcı sol çizgideki Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise ilk kez katıldığı seçimlerde yüzde 6,2 oy alarak meclise 6 milletvekili gönderebildi. Yeni kurulan bir partinin aldığı bu yüksek oy oranı BSW’nin önümüzdeki Almanya seçimlerinde de benzer çıkışlar yapabileceğini gösteriyor. BSW’nin AP’de Sol Grubu’na katılması beklenmiyor. Bunun yerine Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise) ile birlikte ayrı bir grup kurması bekleniyor.

AVRUPA’NIN SİYASİ MANZARASI

Seçim sonuçları, kıra Avrupa’sında siyasi ibrenin sağ-muhafazakâr, aşırı sağ, göçmen ve mülteci düşmanlığına kaydığı açık olarak görülebiliyor. Genelde aşırı sağın Fransa ve İtayla gibi Akdeniz ülkelerinde daha yüksek olduğu görülüyor. Bunda göçmen, mülteci ve İslam düşmanlığının rolü belirleyici. Almanya, Hollanda, Belçika gibi orta Avrupa ülkelerinde ise bu kesimlerin ikinci sıraya düştüğü görülüyor. Kuzey Avrupa ülkelerinde ise aşırı sağcılar istedikleri başarıyı elde edemediler. İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde sosyal demokrat, sol ve yeşil partiler çoğunluğu almayı başardı. Keza Romanya, Polonya, Bulgaristan, Yunanistan, Çekya’da da aşırı sağcılar fazla varlık göstermediler.

Avrupa Parlamentosu’nun bileşimi ülkelerin nüfusuna göre oluştuğu için en fazla milletvekilini en fazla nüfusu olan ülkeler gönderiyor. Almanya, Fransa, İtayla, İspanya ve Polonya’dan gönderilen toplam milletvekili sayısı 367’yi buluyor. Bu dört ülkedeki siyasi dengeler bu nedenle AP’deki grupların durumunu da etkiliyor.

İBRENİN SAĞA KAYMASI NE ANLAMA GELİYOR?

AP seçimleri özgülünde Avrupa’da siyasi dengelerde ibrenin sağa kaymasının birbirbiriyle bağlantılı belli başlı birkaç nedeni bulunuyor.

Bunların başında artan ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle göçmenler ve mültecileri hedef gösterilerek yerli emekçiler arasında milliyetçiliğin kolayca körüklenebilmesi geliyor. Sorunların kaynağının kapitalist sistemde değil, genel olarak göçmenlerde olduğu basit bir şekilde işleniyor. En çok da mülteci ve İslam düşmanlığı bu konuda kısa sürede tepkilerin oluşmasına yol açabiliyor.

Hayat pahalılığı, enflasyon, yüksek enerji fiyatları gibi konularda Ukrayna savaşının etkisi da açık olarak görülüyor. Bu nedenle savaşın bitirilmesi, Rusya ile diyaloğa geçilmesi söylemlerini kullanan aşırı sağ partiler bu nedenle de destek alabiliyor. Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan’daki sağ partilerin Rusya yanlısı söylemler kullandığı da biliniyor.

Bir diğer önemli neden de yükseliş içinde olan partilerin ülkelerindeki sermaye sınıflarının bir bölümünün eğilimini yansıtmaları, onların desteğini alması. Dünya çapındaki rekabette AB’nin değil ulusal çıkarların daha fazla öne çıktığı günümüzde, AB’ye yönelik eleştiriler de bu partilerin oy almasının bir diğer nedeni. Geleneksel muhafazakâr (EVP) ile EKR ve ID fraksiyonlarının ayrıldığı en önemli noktalardan birisi bu. Muhafazakarlar genel olarak AB’deki entegrasyon sürecinin güçlenerek devam etmesini savunurken, aşırı muhafazakar ve aşırı sağ popülist partiler AB’nin ulusal devletlerin üzerinde olmaması gerektiğini savunuyorlar. Bu nedenle de mevcut koşullarda anlaşmalar zor görünüyor. Dolayısıyla farklı görüşler olmakla birlikte en büyük fraksiyon olan EVP’nin sosyal demokratlar, yeşiller ve liberallerle çalışmaktan başka şansı bulunmuyor. Parlamento çoğunluğu gerektiren bazı konularda ise hepsinin işbirliği yapması söz konusu. Tıpkı bir süre önce çıkarılan yeni mülteci sisteminde olduğu gibi. Göç, iltica ve mülteciler ulusal solculardan aşırı sağcılara kadar geniş bir kesimim ortak paydası haline gelmiş durumda.

 

Close