Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçü 64. yılına ulaşmışken, hâlâ bu insanların Almanya’ya aidiyetleri ve ülkenin kalkınmasına katkıları tartışma konusu oluyor. Bir süredir sağ basında “bazı uzmanlar”, Türkiye’den gelen emekçilerin Almanya’nın kalkınmasına katkılarının abartıldığını yazıyor. Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Başbakan Friedrich Merz, göçmenlerin şehirlerde “görüntü kirliliği” yarattıklarını, kadınların, kızların gece sokağa çıkmaya korktuklarını söylemişti. Yukarıdan böyle bir açıklama gelince, okları göçmenlere çevirmek için sıraya girenler çok oluyor.
Türkiye ve başka ülkelerden gelen göçmenler, Almanya’nın kalkınmasına büyük katkılarda bulundu elbette. Nüfusu yaşlanan ve azalan Almanya’nın bu refah düzeyini sürdürebilmesi için her yıl 400 bin dolayında göçmene ihtiyacı var. Bu gerçeğe karşın sağ partiler sürekli göçün sınırlanması çığlığı atıyor.
Göçmenler sanat ve bilimde de katkı sağladı
Göçmenler bilim ve sanat alanlarında da Almanya’ya katkı sağladı. Örneğin Bochum Ruhr Üniversitesi Biyopsikoloji Bölümü Başkanı Prof. Onur Güntürkün, 2025 yılının profesörü seçildi. 600 aday arasından seçilen Prof. Güntürkün, doğa bilimleri ve tıp alanındaki bu ödülü Regensburg Üniversitesi’nden Prof. Martina Müller-Schilling ile paylaştı. Ödülü Bochum kentinde bulunan Unicum Vakfı 20 yıldan bu yana veriyor. Prof. Güntürkün, 2013’te de Almanya’nın Nobel’i sayılan Leibniz Ödülü’nü almıştı.
1958 yılında İzmir’de doğan ve geçirdiği çocuk felci sebebiyle yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren Prof. Güntürkün, Bochum Ruhr Üniversitesi’nde psikoloji öğrendi, doktorasını da aynı üniversitede yaptı. Yakından tanıdığım ve başarıları hakkında birçok haber yazdığım Prof. Güntürkün ile aynı öğrenci yurdunda kaldım, aynı üniversitede de öğrenim gördüm.
Ödül gerekçesinde, Prof. Güntürkün’ün olağanüstü çalışkan bir öğretim üyesi, tutkulu bir araştırmacı, insancıl bir bilim insanı, öğrencilere ilham veren ve takdir edilen bir hoca olması dolayısıyla ödüle değer görüldüğü ifade edildi. Ayrıca, karmaşık konuları anlaşılır ve mizahi bir dille öğrencilerine anlattığı belirtildi.
Prof. Güntürkün ise yazılı açıklamasında, ödülün kendisi için büyük bir onur olduğunu belirtti. Araştırmaktan ve öğretmekten büyük zevk aldığını, Bochum Ruhr Üniversitesi’nde her ikisi için de olanak bulduğunu vurguladı.
Güvercinlere İngilizce öğreten bilim insanı
Prof. Güntürkün, doktora sonrasında ABD’de Kaliforniya San Diego ile Paris’te Marie Curie üniversitelerinde çalıştı, Ruhr Üniversitesi’ne 1993’te biyopsikoloji profesörü olarak döndü. Prof. Güntürkün’ün temel çalışma alanı, insan beyninin işleyişi, düşünmenin ve dilin oluşumu… Bu alanlarda çığır açacak bulgulara ulaşan ve araştırmalarında güvercinleri kullanan Prof. Güntürkün, bunlara bazı İngilizce kelimeleri öğretmeyi başarmış, bu başarı Alman medyasına geniş yankı uyandırmıştı. Asıl bulgusu, güvercinlerin İngilizce kelimeleri öğrenme mekanizması ile ilkokula yeni başlayan öğrencilerin öğrenme mekanizmasının aynı olduğunu tespiti oldu.
Prof. Güntürkün’ün ve başka bilim insanlarının araştırmaları, zekanın, beynin büyüklüğü, ağırlığı ve kıvrımlı olmasıyla bağlantılı olmadığını da ortaya çıkardı. Beyin alanında yapılan araştırmalar, çoğunlukla şempanze, fare gibi memeli canlılar ile yapılırken, o güvercinleri, yunusları tercih etti. Bu hayvanlarla yapılan deneylerde örnek olarak, beyni şempanzelerden daha küçük olan ekin kargalarının şempanzeden daha zeki olduğu ortaya çıkarıldı.
Solak ve sağlak olmanın kaynağı beyin değil
Prof. Güntürkün, solak ya da sağlak olmanın beyinle bağlantılı olmadığını, kaynağının omurilik olduğunu da ortaya çıkardı. 2017’de 4 ile 12 haftalık embriyolar üzerinde yaptığı incelemelerde, hamileliğin 12 haftasına kadar beyinde solaklık ve sağlaklık hareketlerinin görülmediğini, bunun omurilikte görüldüğünü tespit etti. Buna göre 12 haftadan sonra beyin ile omurilik arasında bağlantı kuruluyor, dolayısıyla kasların kontrolü beyne geçiyor.
Bu konuda o zaman kendisiyle yaptığım söyleşide, hamileliğin 12 haftasına kadar annenin sevinçlerinin, üzüntülerinin, ruhsal rahatsızlıklarının embriyoyu değiştirdiği bulgusuna ulaştığını anlatmıştı. Örnek olarak, bir annenin korkusunun embriyoya geçtiğini söylemişti. Belki hepimizin kader olarak nitelediği bu olsa gerek.
Politik bir bilim insanı
Bir Alman ile evli ve iki çocuk babası olan Prof. Güntürkün, aynı zamanda politik bir bilim insanı. İki yurdu olduğunu her fırsatta ifade ediyor, Almanya’da ırkçılığa, yabancı düşmanlığına dikkat çektiği gibi, Türkiye’de bilim özgürlüğünün kısıtlanması ve ülkenin otoriter bir yönetime evrilmesini de eleştiriyor.
Prof. Güntürkün, üniversiteler ve bilim insanlarıyla sürekli bağlantıda bulunduğu Türkiye’de de birçok ödül aldı. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi, 2008’de de Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından onursal doktora unvanı verildi. 2004’te TBMM, 2007’de de TÜBİTAK tarafından ödüllendirildi.

