Written by 00:52 ÇALIŞMA YAŞAMI

BİRTAT Döner’de grev devam ediyor

Ali Çarman / Murr

Almanya’da döner üretimi yapan ve bu sektöre bağlı irili ufaklı işletmelerde çalışan işçiler, genellikle en alttakiler olarak bilinir.  İş güvencesinden yoksun, söz hakkı olmayan bu işçiler; oda sıcaklığının donma noktasına yaklaştığı ortamlarda, 20 kilodan 100 kiloya kadar döner hazırlayıp taşırken, adeta karın tokluğuna çalışıyorlar. 1990’ların başından bu yana üretim yapan BİRTAT Döner, her ay 13 milyondan fazla tüketiciye 20’den fazla döner çeşidi sunuyor. Düşük ücretle ve ağır koşullarda çalışmak, yalnızca BİRTAT Döner’e özgü değil; döner sektöründeki birçok işletmede benzer durumlar yaşanıyor. Bu nedenle sekiz gündür süren BİRTAT grevinin örnek teşkil etmesinden korkuluyor. Patron temsilcileri bu durumu işçilere bildirerek grevden ve sendikadan vazgeçmelerini istiyorlar.

Sendikadan korkan patronlar

Gıda sendikası NGG’de örgütlenen BİRTAT işçileri, toplu iş sözleşmesi için görüşme talep etti. Bugüne kadar dört kez masaya oturan taraflar arasında, patronların “sendikayı istemiyoruz” yönündeki tehditleri nedeniyle görüşmeler tıkanma noktasına geldi. Almanya’da gündem olan bu grevde, işçilerin taleplerine bir bakalım:

Daha sağlıklı ve iyi çalışma koşulları,

Aylık 375 Euro ücret artışı,

Sendika ve toplu sözleşmenin kabul edilmesi.

Günlerdir grev alanında birlikte olduğumuz işçiler, taleplerinin basit ve gerçekçi olduğunu belirterek patronların sorumsuzluğuna tepki gösteriyor. Yaklaşık 20 yıldır çalışan bir işçi, “Bugüne kadar bize insan muamelesi yapılmadı. Sendika dediğimizde işyeri kapatılmakla tehdit edildik,” diyor.

Greve katılım yüksek

Sabah saat 06.00’da işçilerin grev alanındayız. NGG Sendikası Stuttgart Başkanı Magdalene Krüger ve bir arkadaşı ile işyeri temsilcileri ilk gelenler oluyor. Hemen bilgilendirme çadırı kuruluyor, grev yelekleri giyiliyor ve ana girişte nöbet tutulmaya başlanıyor. İşçiler gruplar hâlinde alana geliyor. Sabah kahveleri içiliyor; Kürtçe, Türkçe, Almanca, Romence ve Bulgarca şarkılar eşliğinde dans ediliyor, halaylar çekiliyor. “Bu işyerinde grev var!” sloganları sürekli yankılanıyor.

Bir yanda müzik ve davul eşliğinde halay çekenler, diğer yanda sohbet eden işçi grupları var. İşyeri temsilcisi Muzaffer, “İçeride 120 işçiden sadece 8–10 kişi var. Bu bizim için büyük bir başarı,” diyor.

Birtat temsilcilerinin, işyerinin konutlarında kalan işçilere “grev ve sendikadan vazgeçin, sizden kira alınmayacak” dediği söyleniyor. Hatta bazı ev sahiplerine, grevde olan işçileri evden atması yönünde baskılar yapıldığı bildiriliyor. Zaman zaman işçiler evlerinden özel araçlarla alınıp üretime zorlanıyor. Yıllardır çalışan Ramazan Abi şöyle diyor: “Bunlar asil insanlar değil, yoksa bize bunu yapmazlardı. Biliyoruz ki bedel ödemeden hiçbir hak elde edilemez.”

İş çok, kar çok; İşçiye para yok

Sendikacı Magdalene, “Bugün grevimizin yedinci günü. İşveren ciddi bir teklif getirmezse eylemlerimiz farklı biçimlerde sürecek,” diyor. Bu açıklama, alkışlar ve “Grev! Grev!” sloganlarıyla destekleniyor. Alman Sendikalar Birliği ve DİDF adına yapılan konuşmaların ardından, “İş çok, para yok!” sloganı ile yürüyüşe geçiliyor. Bazı işçilerin aileleri ve çocukları da yürüyüşe katılıyor. Yaklaşık bir saat süren yürüyüş sonrası tekrar işletmenin önüne dönülüyor.

Toplu İş Sözleşmesi Komisyonu üyesi İzzet oldukça öfkeli: “Daha önce yapmadıkları şeyleri, şimdi grevimizi kırmak için yapıyorlar. İçeride açık büfe kurup herkesi yemeğe çağırıyorlar. Ama çok az kişi bu tuzağa düştü. Yarın grev bittiğinde, bu grev kırıcılar hem bizim hem de çevrelerinin yüzüne nasıl bakacak?” Grev başladığından beri elinden davulu bırakmayan Halfetili Hayrettin, üç yaşındaki oğlu Azad’ı her gün grev alanına getiriyor. Azad adeta grevin maskotu olmuş, babasının mücadelesini anlamaya çalışıyor. Grev alanındaki işçiler gün boyunca çeşitli etkinliklerle moral buluyor, dayanışmayı sürdürüyor. Saat 14.00’te ise, “Yarın sabah tekrar görüşmek üzere” diyerek evlerinin yolunu tutuyorlar.

Close