Seyit Aldoğan
“Bu zorlu sınıf mücadelesinde hepimiz bir yumruğuz. Mücadelemiz sermayenin saldırılarına karşı basit bir sınıf dayanışması olarak değerlendirilmemelidir. Tersine bugün işçi sınıfı için bir ölüm kalım sorunu çerçevesi içinde görülmelidir. ‘Mücadele ederek kanımızla kazandığımız haklarımızdan çekin ellerinizi’ diyoruz. Sanayicilerin kar için bizi köle yapmalarına izin vermeyeceğiz. Demir çelik işçilerinin zaferi bütün işçilerin zaferidir” (Demir-çelik işçilerinin toplantısı sonunda çıkan karar bildirisinden..)
Ekonomik krizle beraber AB ve IMF merkezli saldırı politikalarının hayata geçirilmesi, işçi ve emekçilerin her türlü hak ve kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik yasaların yürürlüğe girmesini de beraberinde getirdi. Sermaye sınıfı, işten atmalar başta olmak üzere esnek çalışma, ücretleri düşürme, primleri kaldırma, mesai ödemelerini durdurma vb. saldırıları dayatmakta gecikmediler. Yıllardan beri sermaye daha yoğun bir sömürü ve daha büyük karlar için zaten bu talepler üzerinde duruyor ve “rekabetçi güçlü bir ekonominin” olmazsa olmazları olarak gündeme getiriyordu.
Büyük işyerlerinde kademeli olarak işten atmaların yasallaştırılmasıyla beraber 17 işçiyi işten atan demir çelik fabrikası patronları aynı zamanda 5 saatlik çalışmayı dayatarak işçilere karşı savaş başlatmış oldular.
Ancak işçiler bu saldırılara karşı üretimi durdurarak direniş kararı aldılar ve işten atılan işçilerin hemen işbaşı yapmasını ve 8 saatlik işgünü talebini gündeme getirdiler.
Kriz ve buna bağlı olarak hükümet politikalarını bahane eden ve sermaye yanlısı basını arkasına alan işveren bu taleplere 17 işçiyi daha işten atarak cevap verdi. İşçiler saldırılara karşı sonuna kadar direnecekleri yönünde genel kurul kararını kamuoyuna açıkladıklarında grev 2. ayını doldurmuş ve işten atılanların sayısı 93’e ulaşmıştı.
Gün geçtikçe geniş işçi ve emekçi kitlelerinin yanında gençliğin ve diğer ezilen kesimlerin desteğini kazanan işçiler artık geriye dönüşün olmayacağını ve demir çelik işçilerinin grevinin artık bütün işçiler için bir sembol haline geldiğini açıklayarak taleplerini genişlettiler.
Hükümet cephesinden ise işvereni her alanda destekleyen ve koruyan açıklamalar yapıldı. Bunun üzerine işçiler, başkent Atina’nın Aspropirgo adı verilen ilçesini ve Atina’nın merkezi meydanlarını her gün miting alanına çevirerek saldırılara karşı direnişin tek yol olduğu mesajını verdiler. Basın yayın organları, fabrikanın zarar ettiği, (oysa fabrikanın zarar etmediği ve son iki yılda üretimini 70 bin ton artırmış olduğu biliniyor) direnişlerin alınacak borçları tehlikeye sokacağı ve grevin arkasında Yunanistan Komünist Partisi’nin küçük parti çıkarlarının olduğu yönünde hedef saptırma ve grevi halktan tecrit etme propagandalarını gündeme taşıdı. İşçiler üzerinde her türlü terör estirilmeye çalışılırken sendika başkanı Yorgos Sifinio ve yönetim kurulu üyeleri gözaltına alındılar. İşçilerin kararlı direnişleri karşısında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Çalışma bakanlığı, işçiler ve işveren arasında yapılan görüşmelerde, işçilere, haftada 4 gün iş ve işten atmaların durdurulması karşılığında grevin bitirilmesi dayatıldı. İşçiler bu önerileri kabul etmeyerek greve devam kararı aldılar.
6. ayına giren grev süresi boyunca hükümet ve anamuhalefetin denetiminde olan konfederasyonlar greve sessiz kalırken birçok sendika şubesi, aydınlar, sanatçılar, işsizler işçilerin yanında yer alarak desteklerini sundular. Ülke genelinde çok sayıda lise ve ortaokullarda grevci işçiler için yardımlar toplandı ve dayanışma gösterileri yapıldı. Birçok Avrupa ülkesinden emekçiler grevdeki işçilere destek oldular ve olmaya devam ediyorlar.
Gelinen noktada ise işveren, grev kırıcıları kullanarak üretimi başlatmak için sürekli girişimlerde bulunuyor. Ancak işçilerin kararlılığı şimdiye kadar bu yöndeki saldırıları da boşa çıkardı. Hükümet ve sermaye her yöntemi kullanarak demir-çelik işçilerinin grevini kırmaya çalışıyor, çünkü bu grev gelinen aşamada bütün işçi ve emekçi direnişlerinin sembolü olmuş durumda ve başarıya ulaşması ezilenler için bir kazanım olacak, yeni direnişlerin önünü açacak görünüyor.
İşçiler bu yönüyle daha şimdiden kazandıklarını ve hiç bir mücadelenin kayıp olmadığını dile getiriyorlar; “Grevi buraya kadar getirdiğimiz için onur duyuyoruz. Grevimiz ülkede ve ülke dışında sermayeye karşı verilen mücadelenin sembolü olduğu için daha şimdiden kazandığımızı açıklayabiliriz. Sonuna kadar direneceğiz. Kazanacağımızdan hiç bir kuşkumuz yoktur.” (Yorgos Sifonio, Demir-çelik İşçileri Sendikası Başkanı)
