Deutsche Post geçen yıl resmi açıklamalara göre 3 milyar Euro kazandı. Cirosunda bir yıl öncesine göre yüzde 5,2 oranında artış oldu. Ancak tekel, daha fazla kazanç elde etmesinin önünde engel olarak gördüğü sendika ve BR’lere karşı sert tavır almayı sürdürüyor. 140 bin emekçi ile ilgili olarak başlayan TİS’ler 14 Nisan’da işverenin tavrı nedeniyle çıkmaza girdi.
Ver.di Genel Başkanı Frank Bsirske, Post AG’de sendika ve BR’lerle ortak çalışma geleneğinde kültürel bir değişim yaşandığını, tekel yönetiminin planının çok iyi organize olmuş işçileri bölmek üzerine kurulduğunu söyledi. Paket dağıtımının ana firmadan ayrılarak Deutsche Post AG tarafından kurulan bölgesel firmalara devredileceğini belirten Bsirske, işçilere ‘ya yeni kurulan firmalara geçer ve şimdiye kadar yaptığınız işi yüzde 30 düşük ücretle yaparsınız ya da sizi işten atarız’ dayatmasının getirildiğini vurguladı.
Patronun bu savaş ilanına sendikanın cevabı haftalık çalışma süresinin ücret denkleştirilmesiyle 38,5 saatten 36 saate indirilmesinin talep edilmesiyle oldu. Sendika, tekelin geçen dönemde verdiği yabancı şirketlere iş yaptırmaya sınırlandırma getirileceği sözüne uyması gerektiğini, yeni göstermelik firmalar kurulmasının buna ters olduğunu açıkladı. Haftalık çalışma süresinin azaltılması talebiyle hem hukuki düzlemde hem de tabandan gelen gücünü kullanarak yani grev yaparak mücadele edileceği belirtildi.
Çalışma süresinin kısaltılması talebi işçilerin özlük haklarını gasp ederek düşük ücretle çalıştıırlması dışında diğer bir konuda da çok önem taşıyor. 2,5 saatlik bir kısaltma 10 bin yeni işçiye ihtiyaç duyulması anlamına geliyor. Bu da bölgesel firmalar kurulmasıyla o firmalara kaydırılacak işçilerin sayısına denk düşüyor. Ver.di bu talebinde başarılı olur ve çalışma sürelerinin kısaltılması rasyonelleşme hileleriyle hayata geçirilmezse Post AG’nin sözleşmesiz olarak çalıştırdığı işçilere perspektif sunması ö sözleşmeli hale getirmesi zorunlu hale geliyor.
Sendikanın işinin zor olacağı açık; tekel, çalışma sürelerini ücret denkleştirerek kısaltmak yerine, işçilerin işin az veya çok olmasına bağlı olarak haftada 34-41 saat çalışması önerisini getirdi. Böylece sorunun gerçek nedenini arayıp adım atmak yerine çözümü işçilerin sırtına yükledi ve işçilerin firmanın ihtiyaçlarına göre çalıştırılmasını dayatmaya kalkıştı.
Bunun karşısında sendikanın yapacağı tek şey, uyarı grevlerini yaygınlaştırmak olmalı. Sendika bu mücadelenin galibi olarak çıkmak zorunda, çünkü kaybetmesi halinde sadece Post AG çalışanları değil, her alandaki işçiler zarar görecek. Ana firmaların tekellerin kar hırsına bağlı olarak bölünmesi, işçilerin yeni kurulan firmalara kaydırılarak ücret ve özlük haklarının gaspı normal görülmeye başlanacak. Bu nedenle Deutsche Post AG’deki mücadele sadece ver.di’nin değil tüm sendikaların destek vermesi gereken, olumlu sonuç elde edilmesi için canla başla çalışılması zorunlu olan bir mücadele.
				