Written by 09:00 POLITIKA

Halktan alıp silah tekellerine veriyorlar

YÜCEL ÖZDEMİR

Artan emperyalist rekabete bağlı olarak askeri harcamalarını hızla artıran, Avrupa Birliğini askeri harcamalar için yaklaşık 970 milyar euro ayırmaya zorlayan Almanya’da sermaye ve emekçiler açısından iki önemli gelişme bir arada yaşanıyor.

Birincisi, askeri harcamalara ayrılan bütçe arttıkça eğitim, sağlık, sosyal alanda kesintiler büyüyor. Bu durumu “Reform Sonbaharı” olarak ilan eden Başbakan Friedrich Merz, pek çok alanda kazanılmış hakka el uzatmada tereddüt etmiyor. Zira, bütçede borçlanmanın önü açılmasına rağmen daha fazla alanda kısıtlama dayatılıyor.

İkinci ise Avrupa’nın en büyük ordusu ve askeri gücü olma iddiası. Uzunca sayılabilecek bir süredir dış politikanın militaristleştirilmesi, Avrupa’nın en büyük ordusu olma hedefinin artık gerçeğe dönüşmesi isteniyor. Son haftalarda Alman basınında yer alan haber ve yorumlarda, ABD’nin yakın gelecekte Çin ile askeri mücadeleyi güçlendirmek için Avrupa’daki gücünü Asya’ya çekeceği Almanya’ya da “Avrupa liderliği” bırakıldığını ileri sürüyor. Bir nevi “görev dağılımı”nın yapıldığı tezi ortaya atılıyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, her iki durumda da asıl olarak kazanan silah tekelleri. Nitekim Ukrayna savaşının başlamasından sonra kârlarına kâr katan Alman silah tekelleri, ayrılan devasa bütçeler, ilan edilen özel fonlar sayesinde üretme kapasitelerini daha da attırmayı planlıyorlar.

Bu kapsamda daha önce silah üretim alanında faaliyet yürütmeyen bir çok otomobil ve tedarik şirketinin silah üretmeye hazırlandığı, fabrikaları silah dönüştürülmeye başladıkları biliniyor.

SİLAH SANAYİSİNDEKİ İŞÇİ SAYISI ARTACAK MI?

Başta otomobil olmak üzere değişik alanlarda düşen üretimin, silah üretimiyle aşılabileceğini ileri süren sermaye kesimleri ve bazı sendikacılar bu nedenle silah üretimindeki artışı aynı zamanda “iş güvencesi” anlamına geleceğini öne sürerek, işçi ve emekçileri yeni durum konusunda ikna etmeye çalışıyorlar.

Federal Ekonomi Bakanlığı verilerine göre halen silah sanayisinde 105 bin kişi çalışıyor. Ancak Federal Güvenlik ve Savunma Sanayisi Birliği (BDSV) bu rakamın tedarik zincirleriyle birlikte 150 bine kadar çıktığını tahmin ediyor. Sadece Rheinmetall’in çalışan sayısının 40 binden 70 bine çıkacağı ileri sürülüyor. Neue Osnabrücker Zeitung (NOZ), Federal İşgücü Ajansı’nın (BA) verilerine atıfta bulunarak, bu sayının 2015 yılından bu yana yaklaşık yüzde 50 arttığını yazdı. Handelsblatt gazetesinde konuşan Rheinmetall CEO’su Papperger gelecekte silah sanayisinde çalışacak sayının 500-600 bine çıkacağını ileri sürdü.

Üretim kapasitesinin artırılmasına bağlı olarak silah tekelleri tarafından yayınlanan iş ilanlarında da son yıllarda bir artış gösterdi. Öyle görünüyor ki, Alman ordusunun “Avrupa’nın en büyüğü” olmak için yaptığı yeni siparişler hem silah tekellerinin kârlarını daha fazla artırmasına hem de üretim kapasitesini büyümesine yol açacak.

ADRESE TESLİM SİPARİŞLER

Ordu tarafından hazırlanan ve ABD merkezli haber sitesi Politico tarafından yayınlanan 39 sayfalık sipariş belgesinde, 2026 yılı bütçesinde tüm silahlı kuvvetler için yaklaşık 320 ayrı sipariş öneriliyor ve bunların toplam tutarının yaklaşık 377 milyar euro olacağı belirtiliyor. 320 siparişten 178’inin kimden alınacağı dahi belirlenmişken, 182 milyar euro değerindeki 160 siparişin sahibi Alman silah tekelleri. Aslan payı ise tahmin edilebileceği Rheinmetall’e gidiyor. Rheinmetall ve ona bağlı şirketlere verilen siparişlerin toplamı 53, tutarı ise 88 milyar euro. Bunun 32 milyar eurosu doğrudan, 56 milyar eurosu ise Rheinmetall’in hissedarı olduğu yan kuruluşlara ve ortak girişimlere gidiyor.

Nitekim, Meclis Bütçe Komisyonu 5 Kasım’da, Federal Ordunun 14 tedarik projesi için 1,9 milyar euroluk bütçesini onayladı. Böylece, bu yıl parlamentonun onayıyla 57 büyük proje başlatılmış oldu.

Bunlar devlet bütçesinden “savunma”ya ayrılan bütçenin çok büyük bir bölümünün Rheinmetall’in kasasına akacağını net bir çekilde gösteriyor. Sadece siparişler Rheinmetall tekelinin nasıl devlet eliyle büyütüldüğünü çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Benzer bir durum geçen yılın başına kadar Krauss-Maffei Wegmann adıyla faaliyet gösteren Alman-Fransız tank üreticisi KNDS için de geçerli. Federal Ordu, 2035’e kadar bu tekel tarafından üretilen toplam 687 adet “Puma” panzeri satın almayı planlıyor. Ordu, halen bu zırhlı araçlardan 350’sine sahip. Kısa bir süre önce 50 adetini yaklaşık 1,5 milyar euroya sipariş etti.

Yine siparişlerden Hensoldt, Renk, MTU, Heckler & Koch ve Jenoptik. Schaeffler AG veya Deutz gibi otomotiv endüstrisinin birçok tedarikçisi de savunma sanayi şirketlerine tedarik sağlamaya başlamış ve pastadan pay almaya başlamış. Diehl Defence, Rheinmetall’den sonra Bundeswehr’in en önemli ikinci sipariş ortağı konumuna yükseldi. Bavyeralı füze üreticisi, 17,3 milyar euro değerinde 21 sipariş aldı. Alman Federal Ordusu, “istek listesi”nde 14 hava savunma sisteminin bedeli yaklaşık 3,2 milyar euro. Ayrıca bu sistemin kullanacağı yaklaşık 700 füzenin maliyeti de yaklaşık bir milyar euro.

Bunların yanı sıra yaklaşık 1,6 milyar euroya, bir düzine “Luna NG” tipi insanız hava aracı satın alınacak. Rheinmetall tarafından üretilen insansız keşif uçakları, Alman Silahlı Kuvvetleri’nde HUSAR adı altında kullanıma sunulacak. Donanma, tahmini 675 milyon euroya en az dört adet “uMAWS” tipi drone alacak.

Alman Federal Ordusu’nun istek listesindeki en dikkat çekici noktalardan birisi ABD’nin yabancı ülkelere askeri satış programı kapsamında, Lockheed Martin’in ürettiği 15 adet F-35 jetini yaklaşık 2,5 milyar euroya malolacak şekilde filoya ekleme planı. Ordu ayrıca, yaklaşık 1,15 milyar euroya 400 adet Tomahawk Block Vb seyir füzesi ve 220 milyon euroya üç adet Lockheed Martin Typhon fırlatma rampası satın almayı hedefliyor. Bu satın alma gerçekleştiği takdirde Almanya’nın elinde 2.000 kilometre menzili olan füze olacak.

Gelişmeler ve siparişler Almanya’nın silah gücünü ciddi şekilde artırmaya yöneldiğini gösteriyor. Bu yapılırken bir taraftan fatura halka çıkarılıyor diğer taraftan “işyeri yaratma” adına tepkiler yatıştırılmaya çalışılıyor. Benzer bir durum asker sayısını artırmak için yapılan zorunluk askerlik tartışmasında da görülüyor.

Tarih savaş ve silahlanmanın bedelinin emekçi sınıfların, mazlum halkların ödediğini gösterdi ve gösteriyor. Bu nedenle artan silahlanmaya ve savaş hazırlıklarına mücadelenin önemli her geçen gün artıyor. (YH)

Close