Written by 13:00 KÜLTÜR

İtalyan işçilerin göçü 70. yılında

Ali Çarman / Stuttgart

Bu yıl Almanya ile İtalya arasında gerçekleştirilen işgücü anlaşmasının 70. yılı ve bu vesileyle birçok şehirde sendikalar ve demokratik kurumlarca etkinlikler gerçekleştirilmekte. Gerçi, İtalyan işçilerin Almanya’ya çalışmak için gelmeleri 19. Yüzyıldaki demiryolu inşaat çalışmalara kadar uzanmakta. Demiryolu inşaatlarının neredeyse tümünde İtalyan işçilerin çalıştığı resmi kayıtlara geçmiş.

Baden eyaleti ticaret odası o yıllar (1911) için ‘İtalyan işçiler kendi içlerine kapanıktı ve hatta çoğu zaman Alman meslektaşlarıyla konuşmaktan kaçınıyorlardı. Herkesten izole edilmiş şekilde yaşarlardı’ tespitini yapmış.

Ancak bizim yazımıza konu olan iki devlet arasında yapılan 1955 tarihli anlaşma. İkinci Dünya Savaşı sonrası adeta viraneye dönen Almanya’da kısa bir süre içinde yeniden inşa süreci başlatıldı. Böyle olunca, büyük tekeller neredeyse bütün iş kollarında sağlıklı-genç ve sessiz kalacak göçmen işçiye (ucuz işgücüne) ihtiyaç duydu. Bunun üzerine işgücünü karşılamak üzere Federal Almanya ile İtalya arasında Roma’da 20 Aralık 1955’te işgücü göçü anlaşması yapıldı.

İtalyan işçilerin işe alınması ve yerleştirilmesine ilişkin yapılan anlaşmadan tek bir madde dahi göçmen işçilere bakışı ele vermeye yetmekte. ‘’Madde 12: Belirli bir süre (en fazla 9 ay) ile sınırlı istihdam edilecek işçilerin işe alınması ve yerleştirilmesi için, Alman komisyonu ile çalışma bakanlığı arasında varılacak mutabakatla, başvuranların ön elemesi ve seçimi ile kolaylaştırılır’’

Almanya’da 1956 yılından itibaren ortaya misafir işçi-Gastarbeiter olgusu görünür olmaya başladı. Zira bu yıl, Almanya’ya büyük çoğunluğu İtalyan olmak üzere 31 406 yabancı işçi gelmişti.

Misafir işçiler üzerinden karlarına kar katma derdinde olan tekeller ucuz ve nitelikli, verimli işçi kapma konusunda birbirleriyle yarış içine girdiler.

1964’te 4700 İtalyan işçi Wolsburg WV’de çalışmaktaydı. WV Wolsburg fabrikasının yakınına ‘Castel Lupo’ adında bir köy inşa etti. 46 adet iki katlı evden oluşan bu köyde evlerin yatak kirası, elektrik ve su parası, çarşaf kirası 30 marktı. WV’de işbaşı yapan her İtalyan işçi; elektrikli tava, spagetti süzgeci dahil olmak üzere bir dizi ev aleti alıyordu. Ayrıca Pazar günleri ayin düzenleme olanağı, sinema ve tiyatro salonu bulunmaktaydı.

Buna benzer uygulamalar Ford, Mercedes, Siemens, Margirus, AEG, KODAK ve diğer işletmelerde de değişik biçimlerde uygulandı.

Bir başka örnek: Köln şehir merkezindeki bir caddenin üç bodrum katında toplam 12 misafir işçi kalmaktaydı ve aylık yatak kirası 60 marktı. Köln’ün eski binalarında çocuklu evli çiftler 160 mark karşılığında bir odada kalıyordu.

Bu iki basit örnek misafir işçilerin günümüze gelene kadar hangi zorlukların, hangi engellerin üstesinde geldiklerini göstermek bakımında anlamlıdır.

Nasırlı ellere duyulan ihtiyaç

İtalya, işgücü verdiği Almanya gibi savaş sonrası hemen yükselme/kalkınma dönemine giremediği için ülke önemli oranda işsizlik ve yoksulluk ile karşı karşıya bulunuyordu. Aynı yıllar Almanya’da kayıtlı bir milyona yakın işsiz olmasına rağmen bazı dallarda işgücü ihtiyacı yakıcı bir sorun olmuştu. Onun için de, iki devlet arasında resmi antlaşma yapılmadan önce 1952’lerde İtalyan emekçileri Alpleri aşarak güney Almanya’nın çiftliklerinde çalışmaya başlamışlardı. Zira, Alman işçiler bu ağır ve nasırlı ellerin yapacağı işlerde, tarım alanlarında düşük ücretli işlerde çalışmak istemiyordu.

İtalya’dan getirilen işçiler de tıpkı Türkiyeli işçiler gibi tepeden tırnağa sağlık kontrolünde geçiriliyor, vücut yapıları ve güçlü olup olmadıklarına bakılıyordu.

İtalyan göçmen işçilerin getirilmesi 1986’lara kadar devam etti. Daha sonraki yıllarda ise Avrupa Birliği meselesinde dolayı tamamen serbest duruma geldi.

Ucuz işgücüne duyulan ihtiyaç

İtalya 1955, İspanya ve Yunanistan 1960, Türkiye 1961, Fas 1963, Portekiz 1964, Tunus 1965, Yugoslavya 1968 ile yapılan anlaşmalar sonunda 1973’e gelindiğinde misafir/yabancı işçi sayısı 14 milyonu bulmuştu.

İtalyan göçmen işçiliklerinin özellikle ilk yıllarında kelimenin tam anlamıyla köle gibi tarım alanında ‘geçici işçi’ statüsünde çalıştırıldı.

Bugün gelinen yerde Almanya’da 850 bin İtalyan işçi bulunmakta. İtalyan işçilerin en çok bulunduğu eyalet ise 240 bin ile Baden-Württemberg. 70 yıldır bu ülkede çalışıp emek harcayarak daha güzel bir hayat mücadelesi veren birinci kuşak İtalyan işçiler ve sonrasında gelen diğer kuşaklar, tıpkı Türkiyeli işçiler gibi kendilerine soruyor! Benim vatanım neresi?

Göçmen işçi demek, temel ihiyaçlarını karşılamak ve daha güzel bir hayat sürdürme üzere ‘ülkesini’ terk etmek zorunda kişilerdir. Dememiz o dur ki, hangi nedenle olursa olunsa ülkesini terk etmiş insanlara aynı gözle bakılmalıdır. Günümüzde emperyal devletlerinin tamamı göçmen işçiye ihtiyaç duymaktadır. Bu gerçekliğin nedenleri sıralanmakla bitmez. Hayatın içinde öğrendiğimiz basit bir örnekle yetinelim. Mercedes fabrikasında yazılımcı mühendis bir arkadaşla yaptığımız sohbette; kendisinin büroya çağrıldığı bir sene sonra çıkışının verilebileceği söylenir. Bu süreçte ise aynı özelliklere sahip Hindastan’ta getirilen üç kişiye işe öğretmesi söylenir. Arkadaş, ‘Patronlar benim aylığım ile üç kişi çalıştıracaklar’ şeklinde yorumluyor durumu haklı olarak.

Göçmenlik aynı zamanda bir değişim sürecidir

Gerek İtalyanlar gerekse de diğer uluslardan göçmenler Almanya’ya geldikleri günden itibaren bir yandan kendilerini değiştirirken, diğer yandan da Alman toplumuna ‘biz olmadan olmaz’ mesajını verdiler.

Federal istatistik dairesinin açıklamalarıyla her yıl teyit edilen bir gerçeklik, Almanya’da yaşayan her dört kişiden biri göçmen kökenli olduğudur. İtalyan işçiler 70 yıl önce yapılan anlaşma ile Almanya’da göçmen işçilerin öncüleri oldular. Almanya, ister farkında olsun isterse olmasın aslında geçmişte yaptığı işgücü anlaşmalarıyla hızla göç ülkesi olma yoluna girmişti.

Burada doğmuş, burada okumuş ve gelecek planlarını bura üzerinde yapan gençlere ısrarla göçmen, yabancı muamelesi yapmak, ötekileştirmenin diğer bir adı olsa gerek. Göçmen işçi, emekçi ve gençler kendi olanakları ve bu ülkenin ilerici demokratik kurumları, sendikaları ile birlikte hareket ederek birçok zorluğun üstesinde gelebildiler. Bizler için önemli olan ve geliştirilmesi gereken bu yoldur. İtalyan işçileri ve emek göçünün uzun tarihi de bu konuda öğrenilmesi gerekli derslerle dolu…

Yararlanılan Kaynaklar: Der Spiegel 1964 (Oktober), Das Land, das nicht unser Land war, IG Metall

Close