Written by 15:49 uncategorized

Mücadele din, dil, ırk tanımıyor

Almanya’da ekonomik büyümenin rekor kırdığı açıklanarak pembe tablolar çiziliyor, ama sıra işçilerin bu gelişmeden ne kadar pay sahibi olacağına geldiğinde ise tablo hayli karamsar. Krize rağmen rekor karlar elde eden işverenler sahip oldukları avantajları korumak ve bu adaletsizliği devam ettirebilmek içinse hak arayan işçi ve emekçileri sindirmek; mücadeleci işçilere türlü baskılar uygulamaktan geri durmuyorlar…
Ağır vasıta üreten MAN firmasının Oberhausen Fabrikası’nda 17 yıldır  işçi temsilcisi olan Zabit Cumcu’nun başına gelenler de bu baskı ve haksızlığın bir örneği oldu. Zabit Cumcu işyerinde işçilerin hakkını aramak istediği için işten atıldı. Ama arkadaşları ve bölgedeki fabrikalarda çalışan çok sayıda işçi ve sendikacı Zabit Cumcu’ya destek verme konusunda kararlılar. “Bugün Zabit yarın bir başkası, dayanışma olmazsa kaybeden bütün işçiler olacak“ diyen 200 kadar işçi ve temsilci Bottrop’da bir dayanışma şenliği yaptılar.
“Birlikte daha güçlüyüz“ sloganıyla yapılan şenliğe çok sayıda Alman işçi ve işçi temsilcisinin de katılması dikkat çekti. Şenlikte yapılan konuşmalarda Zabit Cumcu’nun işçi haklarını savunduğu için böyle bir haksızlığa uğradığı belirtilirken, dayanışmanın devam edeceği mesajı verildi. İşçiler etkinlikte bol bol da türküler söyleyip halaylar çekerek moral buldular.
Yaşamını alınteriyle kazanan ve işçi arkadaşlarının haklarını savunduğu için işinden olan Cumcu, kaderi işverenin iki dudağı arasında olan binlerce işçiden sadece biri. Ve O’nun hikayesi benzer durumda olan binlerce işçiyi anlatıyor.

Sinan Toktaş
Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün üzerinden 50 yıl geçti. Bu göç onbinlerce insan gibi Cumcu Ailesi’nin hayatı ve kaderini de yakından etkiledi. Önce Zabit’in babası geldi Almanya’ya, bir süre sonra aile fertlerinden bazılarını yanına alıyor. Trabzon’da okuyan Zabit ise önce 1985 yılında yaz tatilinde birkaç aylığına geliyor. Zabit burada kalmak istiyor ama babası, oğlunun kendisi gibi işçi olmasını istemediğinden tekrar Türkiye’ye dönmesini istiyor. Çünkü Zabit o dönem Türkiye’de fen lisesinde öğrenim görüyor ve dersleri de iyi olduğu için babası eğitimini sürdürmesini istiyor.
Ama Zabit Almanya’ya gelmekte ısrar etmiş ve burada Hauptschule’ye başlamış. Önceleri Almanca bilmediği için epey zorluk çekmiş ve Sonderschule’ye gönderilmek istenmiş, ama sonuçta Realschule diploması almış ve meslek eğitimi yapmaya karar vermiş.
İŞE DE MÜCADELEYLE BAŞLADI
O zamanki adıyla Gutenhoffnungshütte (GHH) firmasında meslek eğitimine başlayan Zabit, 1,5 yıl sonra başına gelen ilginç bir olay yüzünden okuldan atılır. İşyerinde Trabzonlu bir arkadaşı bir kız öğrenciye el şakası yapmış ve kız da tepki olarak yabancılara küfretmiş. Zabit bunun üzerine Trabzonlu hemşerisine müdahale ederek, senin yüzünden bütün hepimiz hakarete uğradık der ve çıkan tartışmada arkadaşına bir yumruk attığı için okuldan uzaklaştırılır. Zabit durumu evdekilere anlatamaz ve 4 gün okula gider gibi evden çıkar. Tanyela isimli kız 4 gündür okula gelmeyen Zabit’in durumunu araştırır ve okuldan atıldığını duyunca önce meslek eğitimi yapan 23 kız arkadaşını toplayıp, Zabit’in tekrar işe ve okula alınması için dersleri boykot kararı alırlar. Dayanışma giderek büyür ve yetkililer olayların daha da büyümemesi için Zabit’i tekrar okula ve işe almaya razı olurlar.
Bu olaydan sonra Zabit’le arkadaşlarının arasındaki bağ daha da güçlenir ve 1988 yılında çıraklık eğitimi yapan gençler temsilcilik seçiminde Zabit’i aday göstererek seçerler. İki yıl temsilcilik yapan Zabit ardından başkan seçilir.

ÇIRAKKEN GREVLE TANIŞTI
1993 yılında Stahlbau kapanacak deniliyor. O dönem 510 genç meslek eğitimi yapıyordur. Zabit başkan olarak 510 gence greve çağırır, IG Metall doğru bulmadığını açıklayarak greve karşı çıkar. Buna rağmen 510 genç gece gündüz demeden hakları için uğraşırlar. Köln Ford, Manesmann ve diğer fabrikalardan işçilerin yanı sıra Oberhausen halkı ve çevre illerden değişik örgüt ve kuruluşlar grevi desteklerler ve olaylar otoban işgaline kadar varır. 5 gün süren grev boyunca sendika ilgisiz kalır fakat işçiler kendi aralarındaki dayanışma sayesinde ihtiyaçlarını karşılarlar.
Verilen mücadele bölgedeki diğer işletmelerdeki genç işçilerin de harekete geçmesini sağlamış ve sonuçta bu hareket sayesinde, 1994 yılında sendikayla işveren arasında yapılan toplusözleşmeye ilk kez gençlerin meslek eğitimi sonrası 1 yıl iş güvencesi hakkı girmiş. Ve bu hak sayesinde genç işçiler 1 yılın ardından işe alınmasalar da işsizlik parası hakkı elde etmişler.

MAKİNE SESLERİ ARASINDA İŞÇİ OLMAK
Bu tarihten itibaren İşyeri İşçi Temsilciliği’ne aday olan Zabit yıllardır BR üyesi olan işçilerden daha fazla oy alarak temsilci olmayı başarmış. Ama hiçbir zaman burada oturmayı tercih etmemiş; hep makine başında çalışmayı, makinelerin sesini ve arkadaşlarının yanında olmayı, onlarla yorulmayı molalarda onlarla şakalaşmayı tercih etmiş. Çünkü, ‘4 yıl burada oturanlar zamanla işçilerden uzaklaşıyorlardı’ diyor.

“BENİM DEĞİL İŞÇİLERİN AYAK İZLERİ”
Zabit ayrıca BR toplantılarına hep iş elbiseleriyle katılmış. Ondan etkilenen bazı BR üyeleri de zamanla toplantılara iş elbiseleriyle gelmeye başlamışlar. Bir gün işveren, Zabit’e “Bundan sonra BR toplantılarına katıldığın zaman iş ayakkabılarınla odaya gelme. Çünkü, fabrikadaki tozu, çamuru, yağı ve pisliği buraya taşıyorsun ve halıların üzerinde ayak izlerin silinmiyor” deyince, Zabit de, “Onlar benim ayakkabımın izi değil, işçilerin ayak izleridir” cevabını verir.

FIRSATÇI PATRONDAN İLGİNÇ İDDİA
Elbette hayat öyküsünde bunların olduğu bir işçi temsilcisi elbette her işverenin kurtulmak isteyeceği bir temsilci olacaktır. MAN Oberhausen yönetimi de Zabit’i işten atmak için fırsat kollamaya başlamış. Zabit’in işten atılma gerekçesi de hayli ilginç:
2010 yılında eğitime başlayacak gençler 2009 yılında sınava başvururlar.
650 civarında genç meslek eğitimi için başvurmuş. Bunların 300 kişisi sınava alınmış ve sadece 32’si sınavı kazanmış. Eğitime başlayan gençler arasında göçmen kökenli öğrenci olmaması üzerine Zabit, işyeri işçi toplantısında kürsüden işverene, “300 başvurunun yüzde 40’ını yabancılar oluşturuyordu. Bunların içinde hiç bir yabancı kökenlinin sınavı kazanamaması bizi düşündürüyor. Ben başvuruları ve sınav sonuçlarının incelenmesini istiyorum” diyor. İşveren toplantıdan sonra Zabit’i odasına çağırıyor, BR başkanı ve başkan yardımcısı da içerdeler. İşveren, Zabit’e “Sınav sonuçlarını BR başkanı ve diğer 4 üyeden oluşan komisyon gördü. Bu konuyu bir daha gündeme getirme” diyor. Ama Zabit olayı araştırıp soruşturuyor işçi temsilciliği tarafından seçilen 4 BR üyesinden başkan ve yardımcısı bir gençlik temsilcisi (Zabit’in hemşehrisi Ömer) sınav sonuçlarını gördüklerini ve doğru olduğunu söylüyorlar. Diğer iki BR üyesi ise ‘biz de komisyondaydık ve testlerin sonuçlarını görmedik’ diyorlar. Bunun üzerine Zabit işçilerin mola verdikleri odada Ömer’e, “2 BR üyesi görmedik diyor, sen ise gördüğünü söylüyorsun” diyor ve aralarında tartışıyorlar. Ömer bu durumu işverene anlatıyor. Bunun üzerine işveren Zabit’in BR üyeliğini düşürmek için çıkışını veriyor.

GÖZDAĞINA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE
Haberin duyulması üzerine 200’e yakın işçi hemen BR odasını basıyor ve “Zabit’i BR’ye biz seçtik, onun BR’den atılmasına da izin vermeyiz” diyorlar. Bunun üzerine BR çıkışa onay vermiyor. İşveren Zabit’i BR’den düşürmek için iş mahkemesine başvurunca, iş arkadaşları da Zabit’i desteklemek için kolları sıvadılar. Bir imza kampanyası başlatan işçiler, geçtiğimiz 8 Ocak günü bir şenlik yaparak Zabit’in yanında olduklarını ve sonuna kadar destekleyeceklerini ilan ettiler.
MAN BR üyesi Reinhardt Meyer’in sözleri etkinlikte yapılan konuşmaları özetliyordu: “MAN şefleri Zabit’in şahsında biz işçileri ve mücadeleci BR üyelerine gözdağı vermek istiyor ama yanılıyorlar. Bugün burada görülüyor ki, bu dava öyle kolay olmayacak ve MAN şefleri bu kararı aldıklarına pişman olacaklar.”
Etkinlikte ayrıca MLPD, DİDF, Die Linke, Mülheim Fraun Gruppe’den temsilciler ve Duisburg Uniweg, Düsseldorf Havaalanı’nda çalışan firma Klüh’den işçi temsilcileri de dayanışma mesajı veren konuşmalar yaptılar.
İşçiler geçen hafta yapılan duruşmada da Zabit’i yalnız bırakmadılar. Yaklaşık 80 işçinin “Zabit’i destekliyoruz” yazılı bir pankartla geldiği mahkeme ileri bir tarihe ertelendi.
Mahkeme sonrasında arkadaşlarına hitaben teşekkür konuşması yapan Zabit’in şu sözleriyse, yaşananların en güzel özeti oldu: “Demek ki bilinç ve mücadele işçiler arasında din, dil, ırk ayrımı tanımıyor. İşçi kardeşine sahip çıkıyor.”
DİDF üyesi işçiler de yaptıkları açıklamada, Zabit’i haklı mücadelesinde yalnız bırakmayacaklarını ve bundan sonra daha güçlü desteklediklerini belirterek emekçileri birlikte mücadeleye çağırdılar.

Close