CGT Strasbourg Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Haydar Turan, Fransa’da 10 Eylül’de yapılan grevleri ve önümüzdeki dönemde Fransız sermayesinin saldırılarını gazetemiz için yazdı.
Haydar Turan / Strasbourg
10 Eylül’de yüz binler sokağa indi, yüzlerce fabrika kısmen üretimi durdurdu, kamu hizmetleri aksadı, ulusal anıtlar kapandı. Bu güçlü adım, halkın öfkesinin ve örgütlü gücünün küçük bir göstergesiydi. Ancak açık konuşmak gerekirse: Yetersizdi.
İktidar, bu eylemi “kontrollü bir basınç tahliyesi” olarak gördü. Sokağın öfkesini duysa da, politik yönelimini değiştirmedi. Ne bütçede geri adım atıldı, ne emeklilik karşıtı reform masadan kalktı, ne de vergi adaletsizliği gibi yapısal sorunlar gündeme alındı.
Neden mi?
Çünkü iktidar, bu büyüklükte bir eylemin dahi sistematik bir tehdide dönüşmediğini gördü. Grev vardı ama genel grev yoktu. Hayat yavaşladı ama durmadı. Direniş vardı ama felç edici bir güç henüz açığa çıkmadı.
Siyasal Kriz Derinleşiyor: Hükümet yeni çıkarlar aynı
8 Eylül’de Bayrou hükümeti, bütçesinin meclisten onay alamaması üzerine istifa etmek zorunda kaldı. Ardından Macron, bu gelişmeyi kabullenerek yeni bir başbakan atadı ve hükümeti kurma görevini verdi. Ancak işçi sınıfı ve halk için bu siyasi manevraların anlamı yok. Bu değişiklik, mevcut düzenin halk karşıtı niteliğini değiştirmiyor. Krizden çıkış, kabine değişikliğiyle değil, sistemin temellerine karşı yürütülecek mücadeleyle mümkün.
Güçlü Grevler Neden Gerekli?
Macron ve sermayenin geri adım atması için sistemi sarsmalıyız.
Yalnızca talepleri dile getirmek, sokakta olmak yetmez. Grev, sistemin damarlarında bir tıkanma yaratmadığı sürece, patronlar ve hükümet kulağını tıkar. Gerçek değişim, ancak ekonomik hayatın durması, yani karın kesintiye uğraması ile gelir. Sermaye için esas olan üretimdir; üretim durmadıkça hiçbir taleple ciddiyetle ilgilenilmez.
İktidarın Otoriterleşmesini Ancak Toplumsal Güç Durdurur.
Gözaltılar, polis şiddeti, gösteri yasakları… Hükümetin demokratik haklara yönelttiği saldırıların artması tesadüf değil. Bu, iktidarın meşruluğunu kaybettiğini ve zor aygıtlarını devreye sokarak ayakta kalmaya çalıştığını gösteriyor. Bu otoriterleşmeye karşı yalnızca hukuk mücadelesi değil, örgütlü bir toplumsal güç gereklidir. Bu güç ise genel grevle mümkündür.
Sokaktan Meşruiyet Kazanan Alternatifler Yaratmalıyız
Mevcut düzen yalnızca adaletsiz değil, aynı zamanda çökmüş durumda. Eğitimden sağlığa, emeklilikten barınmaya kadar her alanda büyük bir kriz yaşanıyor. Bu krizin içinden yalnızca tepkilerle değil, alternatif bir toplum vizyonu ve gücüyle çıkabiliriz. Bu vizyonu yaratacak olan, yalnızca politik partiler değil; grevdeki emekçiler, barikattaki gençler ve örgütlü halktır.
Ne Yapmalı? – Daha Güçlü Grevler İçin 5 Stratejik Hamle
1. Genel Grev Hedefiyle Kademeli Yükseliş:
18 Eylül bir son değil, bir basamak olmalı. Tüm büyük sendikaların bu tarihe yönelik yaptığı genel grev ve yürüyüş çağrısı, yeni bir eşiğin habercisidir. Grevler yayılmalı, sektörler arası koordinasyon derinleşmeli. Sendikalar arasında “genel grev tarihini” belirleme çağrıları açıkça yapılmalı.
2. Stratejik Alanları Felç Etme:
Ulaşım, enerji, lojistik ve temel üretim zincirlerinde hedefli grevler daha uzun süreli yapılmalı. Grev sadece bir uyarı değil, bir tehdit olmalı.
3. Emekle Dayanışma Ağları Kurulmalı:
Grevde olanların yalnız bırakılmaması için mahallelerde, üniversitelerde, meslek odalarında dayanışma örgütlenmeli. Bu mücadele yalnızca işçilerin değil, tüm halkın mücadelesi olarak sahiplenilmeli.
4. Siyasi Talepler Radikalleşmeli:
Sadece bir bütçe ya da yasa değişikliği değil, zenginlik vergisi, kamu kaynaklarının yeniden dağıtımı, emeklilik yaşının düşürülmesi, kamusal hizmetlerin genişletilmesi gibi net ve radikal hedefler ortaya konmalı.
5. İktidarın Meşruiyetini Tartışmaya Açmak:
Bu hükümet kimin hükümeti? Zenginlerin mi, patronların mı, halkın mı? Artık bu sorular doğrudan sorulmalı. Meşruiyetini yitiren bir iktidara karşı halkın öz örgütlenmeleri alternatif oluşturmalı.
Sonuç: Kırılma Noktasına Doğru
10 Eylül, sistemin çatlamaya başladığını gösterdi. Şimdi o çatlağı büyütmek gerekiyor. 18 Eylül bu sürecin ikinci adımı olabilir. Ancak bu adım, sadece kalabalık değil; kesintisiz, yaygın ve politik olarak radikal grevlerle anlam kazanır.