Alman Edebiyatı’nda önemli bir yeri olan ve birçok ödüle değer görülmüş olan yazar Emine Sevgi Özdamar’a Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından, Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendirildi. Ödül iki Almanya’nın resmi birleşme günü 3 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı sarayı Bellevue’de düzenlenen törenle Özdamar’a verildi.
Yunus Ülger
Emine Sevgi Özdamar, Türkiye’de az tanınan bir yazar ve tiyatro oyuncusu, daha çok yazarlık yönüyle edebiyatta yer edinmiş biri. Belki de sadece Almanca yazdığı için Türkiye’de fazla tanınmıyor, kitapları Türkçeye çevrilmiş olsa da. Alman Edebiyatı’nda önemli bir yeri olan ve birçok ödüle değer görülmüş olan yazar, en son olarak Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından, Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendirildi. Ödül iki Almanya’nın resmi birleşme günü 3 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı sarayı Bellevue’de düzenlenen törenle Özdamar’a verildi. Bu ödül (Bundesverdientskreuz), farklı alanlarda Almanya’ya üstün hizmetlerde bulunmuş kişilere veriliyor. Bu yıl Özdamar ile birlikte 25 kişi ödüle değer görüldü.
Ödüle ilişkin cumhurbaşkanlığının basın açıklamasında, Özdamar’ın Almanya’da göçmen işçilerin yaşamlarını konu eden ilk yazarlardan olduğu hatırlatılarak,”Özdamar, öz yaşamına dayalı eserlerinde basmakalıplar kullanmadan, insancıl bir sıcaklıkla, geldiği ülkenin anlatı geleneklerini de kullanarak, soğuk savaş döneminden günümüze kadar Almanya’nın gerçeklerini konu etti. İnanmış bir Avrupalı olarak sınırları açtı.” dendi.
1946 yılında Malatya’da doğan, çocukluğunu Bursa ve İstanbul’da geçiren Özdamar, Türkçenin toprağında büyümüş, ilk olarak 1965 yılında Almanya’ya Berlin’e geldi, tek kelime Almanca bilmiyordu. Burada bir yıl bir elektrik fabrikasında çalışıp Türkiye’ye geri döndü, İstanbul’da ilk tutkusu olan tiyatronun eğitimini aldı, bu sırada Almanca da öğrendi.1972’de askeri darbe sebebiyle Berlin’e geri döndü, Doğu Berlin’de Volksbühne Tiyatrosu’nda ünlü tiyaro yönetmenleri Benno Besson ve Matthias Langhoff ile çalışmaya başladı.
ALMANCA KELİMELERLE YAZILMIŞ “TÜRKÇE ESERLER GİBİ
Özdamar’ın kitaplarını okuyan Türkiye kökenli biri, romanlarının Türkçe düşünülüp, Almanca kelimelerle Türkçe yazılmış olduğu duygusuna kapılabilir. Türkçeye Haliçli Köprü olarak çevrilen Die Brücke vom Golden Horn romanını okuduğumda bu duyguya kapılmıştım. Kitapta birçok ifade ve deyimin Türkçe’den Almancaya doğrudan çevrildiğine tanık olursunuz. Özdamar’ın öz yaşamına dayalı üçlemesinin ilki olan ve 1990’yayınlanan Mutterzunge (Anadili) romanı, doğrudan Türkçeden çevrilmiş bir kavram. Almanca’da lisan anlamında dil ile organ anlamında dil için iki ayrı kelime vardır. Organ için Zunge, lisan için Sprache kelimeleri kullanılar, dolayısıyla anadilinin Almanca karşılığı Muttersprache kelimesidir.
Özdamar bir söyleşide, yazmaya başladığında hangi dilde yazacağını hiç düşünmediğini belirterek, “Almanca ile tiyatroda karşılaştım ve bu sayede Almanca ile bedensel bir ilişkim olduğunu sanıyorum” diyerek, neden Almanca yazdığını açıklamıştı.
AŞIK VEYSEL’İN, UZUN İNCE BİR YOLDAYIM DEYİŞİNDEN Mİ ETKİLENDİ?
Üçlemenin 1992’de yayımlanan ikinci kitabı olan ve Türkçeye, Hayat Bir Kervansaray olarak çevrilen romanının adı bana Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım deyişini çağrıştırdı. Deyişin dizelerinden biri, İki Kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece dizesidir. Özdamar’ın romanın tam adı şöyledir: Hayat İki Kapılı Bir Kervansaray, bir kapısından içeri girdim, diğer kapısından çıktım (Das Leben ist eine Karawanserei, hat zwei Türen, aus einer kam ich rein, aus der anderen ging ich raus). Bu roman, 1994’te London Times gazetesinin 1902’den bu yana yayınlan edebiyat eki London Times Supplement tarafından ölmeden okunması gereken 1001 kitap arasına alınmıştı.
EN SAYGIN EDEBİYAT ÖDÜLÜ GEORG BÜCHNER’E LAYIK GÖRÜLDÜ
Uzun bir edebi aradan sonra Özdamar’ın, 2021 yılında yine öz yaşamından kesitler taşıyan Ein von Schatten begrenzter Raum (Gölgelerle Sınırlandırılmış Bir Mekân) romanını yayınlandı. Roman, yurtları Anadolu’yu terk etmek zorunda bırakılan Rumlar ile sürgüne ve soykırıma uğrayan Ermenileri konu ediyor. Özdamar, bu romanıyla 2022 yılında Almanya’nın saygın edebiyat ödüllerinden olan Georg Büchner Ödülü’ne değer görüldü. Ödül, şu nitelemelerle gerekçelendirildi: “Ödül, olağanüstü bir yazara veriliyor. Özdamar, Alman Diline ve Edebiyatı’na yeni ufuklar, konular ve yüksek düzeyde şiirsel bir ses getirdi. Eserleri, farklı diller, kültürler ve görüşler arasında şiirsel ve entelektüel bir diyalog başlattı.”
1986’da tiyatro yönetmeni Karl Kneidle (85) ile evlenen Özdamar, uzun bir zamandır yazları Cunda adasında, Rumlardan kalan bir evde geçiriyor.

