Written by 09:42 HABERLER

Zenginler adasında ırkçı sloganlar

Claudia WANGERIN / Telepolis

Rekabetçi bir toplumda ırkçılık ortadan kalkmaz. Sylt züppeleri neden sert sonuçlarla karşı karşıya kalıyor ama ırkçılık devlet politikası olmaya devam ediyor? Bu sağa kaymayı durduracak mı?

Neonaziler başka alanlarda çok yaratıcı olmayabilir ama iş Münih’teki bira festivali Oktoberfest şarkılarını yeniden yazmaya gelince böyledirler: “Çok güzelim, çok harikayım, Tirol’den Anton’um” şarkısı bir zamanlar “Çok iyiyim, çok akıllıyım, ben Braunau’lu Adolf’um” olarak Hitler’e uyarlanmıştı.

Eğer peşinden açıkça insanlık dışı tekerlemeler gelmemiş olsaydı, bu başarısız, aptal bir hiciv olarak değerlendirilebilirdi: “Gaza bulaşmış kabinlerim Yahudiler için harikadır.”

Bunun aslında Oktoberfest’te veya çevredeki barlarda ne sıklıkta söylendiği bilinmiyor; sonuçta, DJ Ötzi 2000 yılında “Anton from Tirol” şarkısıyla hit yaptığında Facebook, TikTok, Instagram ve Co. henüz mevcut değildi.

Gigi D’Agostino’nun yeniden yazdığı “L’Amour toujours” şarkısının artık bira festivalinde çalınmasına izin verilmediğinden, toplu içki çadırlarında “yabancılar dışarı” sloganlarını yasaklama girişimi anlamsız görünüyor. Çevrim içi hiciv dergisi Der Postillon, sonuç olarak bira festivalinin ırkçı sloganları önlemek için bu yıl bira servisi yapmak istemediğini yazıyor.

Kafanızda ırkçılık olmazsa, sarhoşken Nazi sloganları atmazsınız. Alkolle ilgili aklın baştan çıkması her şeyi açıklamaz; yalnızca buna maruz kalanların aklında olanı gün ışığına çıkarır.

Bu arada, böyle bir şey yüzünden Nazi olup olmadığınız ve şu anda açık havada ritimleri dinleyip ses çıkarmayan zengin parti insanları gibi herhangi birinin bu konuda kamuya açık bir şekilde kınanmayı hak edip etmediği konusundaki tartışma tüm Almanya’yı kasıp kavuruyor.

Bu bağlamda Thüringen’de pazar günü yapılan ilçe seçimlerinin sonuçları da ilgi çekici.

Bir öğrenci ırkçı sözlerle şarkıyı söylediği için meyhaneye girme yasağı aldı, üniversiteden atıldı.

Bir tarafta Hamburglu bir öğrenci Sylt’e sarhoş bir şekilde “Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı” diye bağırdığı için üniversiteden men edilirken, diğer tarafta açıkça Neonazi bir restoran işletmecisi belediye başkanlığı seçiminde yüksek oy alırsa demokrasi ve hukukun üstünlüğü işe yarar mı? Hildburghausen’de örneğin bu adam Hitler’in doğum günü şinitzelini 8.88 avroya satmasının ardından ikinci tura çıkıyor.

88, “Heil Hitler” için yerleşik bir kod olarak kabul edilir çünkü H, alfabenin sekizinci harfidir. İkinci tura kalan Hitler hayranı Tommy Frenck böyle oyunları seviyor; bunlar hesaplanmış pazarlama gösterileridir; ve bunları yaparken muhtemelen tamamen sarhoş değildir. Irkçılık suçundan “Önceden siciline geçmiş mahkumiyeti” yok çünkü mahkumiyetleri henüz 90 günlük ceza sınırını aşmadı. Ancak onun, Hitler’in doğum günündeki şakacı fiyatlandırma konusunda, söz konusu öğrencinin Sylt’e şarkı söylemesinden daha planlı olduğu söylenebilir. Lokantasının reklamı yapılan bir yemek kitabında ayrıca “Reich’ın (imparatorluğun) en iyi 88 ​​et yemeği”ni sunuyor.

Frenck 37 yaşında ve gençliğinde neofaşist NPD’nin bir üyesi olmuş, 2009’da kurulan aşırı sağcı seçim grubu Hildburghausen Gelecek Birliğine  (BZH) katılmadan önce bir süre bölge başkanlığını yapmıştı. Frenck’in restoranını işlettiği küçük kasabada aldığı oy oranı yüzde 31.5’e ulaştı ve tüm bölgede bu oran neredeyse yüzde 25’ti. 9 Haziran’daki ikinci tur seçimlerde kendisine karşı yarışacağı aday, sol görüşü temsil etmiyor, ehvenişer mantığıyla destek alacak.

Almanya’nın bazı bölgelerinde ana akım açıkça merkezin sağında yer alıyor; Frenck gibi açık Neonazilerin hedef grubu kritik bir kitleye ulaştı.

Okuldan atılan öğrencinin, Sylt videosundan önce aşırı sağcı yapıların bir üyesi olduğu göze çarpmamıştı. Ancak işini kaybetti ve üniversitesi, halihazırda uygulanan sekiz haftalık evde kalma yasağına ek olarak okuldan atmayı düşünüyor.

Tommy Frenck ise ne üniversiteden atılabilir ne de işvereni tarafından kovulabilir, çünkü kendisi bir lokanta sahibi ve sağcı rock konserleri organizatörü olarak serbest meslek sahibi. Bu nedenle benzer düşüncelere sahip insanlara “iş verir”.

Şimdi elbette bunu bir Doğu Almanya eyaletinde yapıyor; ve aşırı sağcılığın neden burada özellikle yaygın olduğuna dair her türlü teori mevcut; antikomünistler bunun için Doğu Almanya’yı suçlamayı seviyorlar, ancak örneğin Anayasanın Korunmasından Sorumlu Eski Başkan Hans-Georg Maaßen de bir antikomünistti ve çalıştığı kurum onu aşırı sağcı olarak tescilledi. Bu şekilde bakıldığında Batı, Doğu’daki sağcı gelişme konusunda tamamen masum değildi. Doğu Almanya’nın “öngörülen antifaşizmi” temelde başarısız olmuş olabilir, ancak geriye dönüp bakıldığında belki de hiç antifaşizm olmamasından daha iyiydi.

Bunun dışında: Sylt konusunda ise; okumuş ve sosyal medya deneyimi olan gençler, Batı Almanya’nın zengin adasında ve ülkenin geri kalanında ırkçı sloganların kabulü konusunda nasıl bu kadar yanlış değerlendirebildiler?

Belki o kadar da yanlış değerlendirmediler, geç kapitalist rekabetçi toplumda ortadan kaldırılamayan, kapitalizmin bekası için kaldırılmayan ırkçılık onlara da doğal olarak bulaşmıştı.

Gerçek şu ki, Sylt züppelerinin Nazi sloganları eşliğinde şarkı söylemesi Almanya’nın uluslararası imajını zedelediği için kabul edilemez ama ırkçı partilerin kurulması, programlarında bu sloganların yer alması ifade ve örgütlenme özgürlüğüdür. İltica hakkının tümden yok edilmesi ülkenin çıkarınadır. Somut veriler olmadan ‘yabancı’ suçluların arttığından söz etmek, ‘yabancı’ tecavüzcüleri hedefe koymak kesinlikle ırkçılık değildir…

Çeviren: Semra Çelik

Close