Written by 14:41 HABERLER

2015 Ukrayna-Rusya gerilimi için kader yılı

 Ukrayna Parlamentosu, ülkenin “tarafsızlık statüsü”nü kaldırarak NATO’ya üyelik sürecini başlattı. Rusya’nın tepkisi sert oldu. Ukrayna üzerindeki paylaşım mücadelesi 2015’in de en önemli konuları arasında yer almaya devam edecek.

 

2014’e “Ukrayna gerilimi”yle giren Avrupa, 2015’e bu gerilimin katlanarak arttığı koşullarda giriyor. Bu demektir ki, Ukrayna üzerinden süren paylaşım kavgası önümüzdeki yıla da damgasını vurmaya devam edecek.

Yılın son haftalarında, gerilimin baş aktörlerinden Almanya’dan tansiyonun düşürülmesine dair yapılan açıklamalara rağmen, Ukrayna yönetimi tersi yönde bir adım atarak “tarafsızlık statüsü”ne son verdi ve Rusya’yla savaşın ön cephesi olmaya hazır olduğunu göstermek amacıyla NATO’ya üyelik yönünde önemli bir karar aldı.

Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun önerisiyle 22 Aralık’ta parlamentoda yapılan oylamada, 303 milletvekili “tarafsızlık statüsü”nün kaldırılmasına “evet” derken, 8 milletvekili de “hayır” oyu kullandı. Böylece Ulusal Güvenlik Yasası değiştirilerek, NATO’ya üyeliği için sürecin başlatılmasına karar verildi. Bundan sonraki adım, NATO’ya üyelik için şekilsel bir referandum, ardından üyelik için Brüksel’e resmi başvurunun yapılması…

 

“FİİLEN NATO’YA ÜYELİK BAŞVURUSU“

Parlamentonun kararı, Rusya Başbakanı Medvedev’in deyişiyle, “Fiilen NATO’ya üyelik başvurusu” anlamına geliyor. NATO’nun üyelik başvurusunu hangi koşularda, nasıl ve ne zaman kabul edeceği, Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin seyri belirleyecek.

Ama öyle görülüyor ki; Rusya’nın bütün itirazlarına rağmen başta ABD ve “Anglosakson” eksenindeki müttefikleri ve Baltık ülkeleri, üyeliğin en kısa sürede gerçekleşmesini, böylece bir savaş örgütü olan NATO’nun Rusya sınırına dayanmasını isteyecekler.

Almanya ve Avusturya gibi, Rusya’yla ilişkileri daha faza germek istemeyen, gerildiği takdirde ticari ilişkilerin zarar göreceğinin farkında olan bazı ülkelerin üyelik sürecini ağırdan almaları yönündeki tutumlarının sonuç açısından çok da etkili olması beklenmiyor.

Zira, parlamentonun “tarafsızlık statüsünün” kaldırılması kararıyla ok yaydan çıkmış, geri dönüşü mümkün görünmüyor.

 

TÜRKİYE NE YAPACAK?

Peki, NATO üyesi olan Türkiye bu süreçte nasıl bir tutum takınacak, hangi yol ve yöntemi izleyecek.

Bir taraftan enerji ve ticari açıdan iyi ilişkiler içinde olmak istediği Rusya, diğer taraftan üyesi olduğu ittifakın çıkarları…

Denilebilir ki; 2015 Rusya’yla iyi geçinmek ya da ilişkileri germe niyetinde olmayan ülkeler için zor bir yıl olacaktır. Çünkü, içine girilen gerilim sarmalı ve çelişkilerin sertliği öyle kolay manevralarla geçiştirilebilecek gibi değil. Dahası karşılıklı gerilim içinde olan ABD ve Rusya, bütün ülkelere safını belirlemeyi dayatacak.

Bu nedenle, Türkiye’nin “Aranızdaki Ukrayna sorunu beni ilgilendirmez, ben çıkarlarıma bakarım” demesi öyle kolay olmayacak.

Dolayısıyla, 2015 aynı zamanda Ukrayna üzerinden Rusya’yla ilişkinin nasıl ve hangi düzeyde sürdürüleceği konusu NATO cephesinde ve tek tek ülkeler içinde tartışmalara yol açacak.

Bu ülkelerin başında Almanya geliyor. Rusya’yla yıllık 80 milyar Dolar’a varan ticaret hacmine sahip Almanya’da sermayenin azımsanmayacak bir bölümü ABD’nin belirlediği strateji ekseninde Moskova’yla karşı karşıya gelmeye itiraz ediyor. Ancak bütün itiraz ve çekincelere rağmen NATO cephesinde ciddi bir yarılmanın olması bugünkü koşullarda beklenmiyor.

Böylece, ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’yı kazanarak NATO’nun sınırlarını Rusya’nın kapısına kadar götürme planı, plan olmaktan çıkabilir. Zira, yıl içinde Galler’de yapılan NATO Zirvesi’nde fiili hale getirilen Ukrayna’nın “operasyon alanı” haline getirilme hamlesi de resmiyet kazanacak.

 

RUSYA NATO İÇİN KOLAY LOKMA DEĞİL

Ukrayna Parlamentosu’nun aldığı karara Rusya cephesinden verilen sert tepkilere bakılırsa bu o kadar da kolay olmayacak. Rusya da Ukrayna sınırları içinde Rus nüfusunun bulunduğu kentleri kendisiyle NATO arasında bir “tampon bölge” haline getirmenin hesaplarını yapıyor. Başka bir deyişle, Rusya açısından fiilen bölünen Ukrayna’nın resmi olarak bölünmesinin koşulları şimdi eskisine göre çok daha zorunlu hale gelmiş durumda.

Öyle görünüyor ki; ABD ve AB, Rusya’yı sıkıştırmak, dünya siyasetinde güçlü bir aktör olmasını engellemek, mümkünse de Putin’siz, kendisine emir kulu olacak bir yönetimin işbaşına gelmesi için 2015’te yeni hamleler yapmaya devam edecek.

Bu çerçevede, bir taraftan askeri olarak Rusya’nın sınırına kadar dayanarak hareket alanını daraltma, diğer taraftan ekonomik sorunlar ağırlaştırılarak içeride kaos ve kargaşayı tetikleme hedefleniyor. Dış müdahaleyle Ruble’nin Dolar karşısında değer kaybetmesi, ekonomideki büyüme göstergelerinin hızla düşmesine yol açacak gelişmelerle, Batılı kapitalist devletlerin Rusya üzerinde çok aşamalı, katmanlı ve derin planlar üzerinde çalıştığı ve bunların bir kısmını devreye koymaya başladığı anlaşılıyor.

Bu yılın son haftalarında belirtileri ortaya çıkan bu planlar karşısında Rusya’nın nasıl ve ne kadar dayanabileceği, hangi hamleleri yapacağı önemli.

Denilebilir ki; 2015 Rusya için kader yılı olacak. (YH)

 

 

Baltık ülkeleri silahlandırılıyor

Başta ABD olmak üzere pek çok NATO üyesi ülke, “Baltık ülkeleri” olarak bilinen ve eskiden SSCB’nin parçası olan Litvanya, Estonya ve Letonya’yı Rusya’ya karşı silahlandırıyor. Rusya’nın Ukrayna krizi sırasında Kırım’ı topraklarına katmasının bu ülkelerde “Sıra bize de gelecek” propagandasıyla, silahlanmaya kılıf yapılıyor.

Hem Avrupa Birliği (AB) hem NATO üyesi olan, yüz ölçümü ve ekonomik açıdan küçük olan bu ülkeler, NATO’nun Rusya sınırına en yakın bölgede bulunuyorlar. Bu yüzden NATO, Rus donanması ve hava kuvvetlerinin bütün hareketlerini bu ülkeler üzerinden rahatlıkla takip edilebiliyor.

ÜLKELER KÜÇÜK SİLAHLANMA BÜYÜK

Letonya Uluslararası İlişkiler Enstitüsünün verilerine göre, her üç ülkede de Rusya’ya  stratejik yakınlık nedeniyle silahlanmaya ayrılan bütçe yıldan yıla artıyor. 2.9 milyon nüfusun olduğu ve 9 bin aktif askeri bulunan Litvanya’nın 2011’de orduya ayırdığı bütçe 351 milyon dolardı. Ancak bu miktarın önümüzdeki yıldan itibaren aşamalı olarak artırılacağı belirtiliyor.

1.3 milyon nüfusu olan Estonya ise silahlanmada kendi rekorunu kırdı. Kısa bir süre önce ülkenin Savunma Bakanı Sven Misker ile silah tekelleri arasında yapılan bir anlaşmaya göre 138 milyon avroluk silah satın alınacak. Bu çerçevede Hollanda’da 44 adet CV90 ve 6 Leopard tipinde panzerler bulunuyor.  Estonya’nın satın aldığı silahlar arasında ayrıca ABD’den 40 milyon avro karşılığında alınan 40 adet Stinger roket savunma sistemi de bulunuyor.

1.9 milyon nüfusu olan Letonya ise Rusya’nın tehdidini gerekçe göstererek İngiltere’den 48 milyon avro karşılığında 123 savaş aracı aldı. Ayrıca kısa bir süre önce Norveç’ten 4 milyon avro karşılığında 800 adet panzer savunma sistemi ve 100 kamyon satın aldı. Letonya ayrıca Polonya’dan 34 milyon, ABD’den ise 16 milyon avroluk silah alacağını açıkladı.

SİLAHA 1.2 MİLYAR AVRO YATIRDILAR

2004’ten bu yana hem NATO hem de AB üyesi olan her üç ülke, 2014’te askeri bütçeye toplam 1.2 milyar avro ayırdı. Bu da askeri kapasiteleri sınırlı olan bu ülkeler için rekor anlamına geliyor.

Her üç Baltık ülkesinde son dönemlerde en dikkat çekici nokta askeri harcamaların “Rusya tehdidi” gerekçe gösterilerek artırılması.
Öte yandan son zamanlarda pasifist politikalarıyla bilinen İsveç’te de “Rusya tehdidi” gerekçe edilerek tatbikatlar artırıldı ve silahlanmaya ayrılan bütçenin yükseltilmesi gündemde. İsveç Savunma Bakanlığı bunlara gerekçe olarak Rusya’nın silahlanmasını gösterdi.

AMAÇ RUSYA’YI DURDURMAK MI?

Her üç ülkenin silahlanma ve savunma bütçesi için ayırdığı bütçe, bu alana toplam 60 milyar avro ayıran Rusya’nın yanında hiç bir anlam ifade etmiyor. Ancak buna rağmen silah satıcısı durumundaki NATO ülkeleri, bu ülkelerin silahlanmaları durumunda Rusya’yı durdurabileceklerini ileri sürüyor. Estonya Başbakanı Taavin Roivas de Rusya’yı durdurabilecek durumda olmadıklarını bildikleri için amaçlarının “Rusya’nın saldırısı durumunda NATO yardıma gelene kadar direnmek” olarak açıklıyor.

Küçük Baltık ülkelerinin hızlı bir şekilde silahlandırılması ve silahlanmaya ayrılan bütçenin artırılması, bu ülkelerin gelecekte NATO tarafından Rusya’ya karşı ön cephede çatıştırılma planlarının yapıldığına bir işaret. Bir taraftan silah tekelleri kârlarına kâr katarken diğer taraftan zaten işsizliğin ve yoksulluğun yüksek olduğu bu ülkelerde halkın yaşam koşulları “Rusya tehdidi” gerekçe gösterilerek daha da kötüleştirilecek.

Close