21 Mart Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü’ne yaklaştığımız şu günlerde Almanya’da hükümetin ırkçılıkla ciddi bir mücadele yürütmediği gerçeğine bir kez daha dikkat çekildi.
21 Mart, başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu ve Orta Asya hakları için ulusal uyanış, yeni gün ve baharın müjdeleyicisi bir gün, dünya genelinde ise ırkçılığa karşı mücadele günü olarak kutlanıyor. 1960’ta Güney Afrika’da beyazlar tarafından yapılan katliamın ardından Birleşmiş Milletler’in (BM) katliamın yapıldığı 21 Mart’ı “Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” olarak ilan etmesinin ardından, her yıl özellikle Almanya’da da ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı mesajlar verilmekte.
Bu yıl 21 Mart öncesinde en dikkat çeken gelişme Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Komisyon’un (ECRI) hazırladığı rapor oldu. Rapora göre, başta ırkçı terör örgütü NSU tarafından işlenen cinayetlerin aydınlatılması olmak üzere, pek çok alanda Almanya’da ırkçılıkla ciddi bir şekilde mücadele edilmiyor. Bununla birlikte ülke genelinde son yıllarda “gizli ırkçılığın” yaygınlaştığı uyarısında bulunuluyor. ECRI’nin raporunda ırkçılıkla ilgili Almanya’nın daha kararlı adımlar atması gerektiğine dikkat çekilirken, SPD üyesi Merkez Bankası eski Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin’in ikinci kez kitap yazarak ırkçılık yaptığına işaret edildi.
Üye 47 ülkede düzenli ırkçılık araştırmaları yapan Avrupa Konseyi, ayrıca NPD gibi bir partinin Almanya gibi bir ülkede bu tür ırkçı açıklamalar yapmasının kabul edilemez olduğunu duyurdu. Konsey, ırkçı parti NPD’yi “Nefret açıklamalarının merkezi” olarak ilan etti. Federal Eyaletler Konseyi tarafından yasaklanması için Anayasa Mahkemesi’ne hakkında başvuru yapılan NPD, şimdi Avrupa Parlamentosu’na milletvekili göstermek için gayret gösteriyor. Hem de devletten aldığı yüzbinlerce Euro harcayarak!
Raporda ayrıca polis kayıtlarına geçen neonaziler tarafından işlenen suçların sayısının, gerçek rakamlardan çok daha az olduğuna dikkat çekildi.
Almanya’da resmi verilere göre 1990-2011 yılları arasında 63 kişinin neonaziler tarafından öldürüldüğü belirtilirken, bağımsız sivil toplum kuruluşlarının araştırmaları bu sayının en az 182 olduğunu ortaya koyuyor.
Almanya’nın birleştiği 1990 yılından bu yana ırkçılık nedeniyle işlenen cinayetlerin ve şiddet olaylarının sayısının yükseldiğine işaret edilen raporda, “Ancak ırkçılık kaynaklı nefret söylemi ve şiddet suçlarının boyutunu ortaya koyabilecek güvenilir bir istatistik bulunmamaktadır” denildi.
ECRI raporunda, bazı polis yetkililerinin ırkçı suçlarla ilgili şikayetleri kayıt altına almakta isteksiz davrandıkları da belirtildi.
ECRI’nin raporu günümüz Almanya’sında yapılan ırkçılığı ve hükümetin buna kayıtsızlığını ortaya koyuyor. Keza her hafta sonu Neonaziler tarafından kent merkezlerinde düzenlenen gösteriler de devam ediyor. Bu nedenle ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı hükümet ve devlet yetkilileri tarafından 21 Mart’ta verilecek mesajların fazla bir değer taşımıyor.
Avrupa’da Irkçılığa Hayır!
Başta Pro Asyl olmak üzere değişik örgütler 10 – 23 Mart tarihleri arasında yapılacak Irkçılıkla Mücadele Haftası çerçevesinde, “Avrupa’da Irkçılığa Hayır” kampanyası başlattı. 25 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde yapılan pek çok ankette Avrupa’nın değişik ülkesinde ırkçı partilerin parlamentoya milletvekili göndermeye hazırlandığına dikkat çekilerek, bunun ırkçı örgütlerin güçlenmesi konusunda önemli bir dönemeç olacağına işaret edildi. Bu nedenle de bu yılki Irkçılıkla Mücadele Haftası’nda daha çok Avrupa genelindeki sağ hareketlere dikkat çekilecek. Yapılan anketlere göre Fransa’da ırkçı Miliyetçi Cephe’nin oyu yüzde 25’e, Hollanda ve Avusturya’da ise sağcı partilerin seçimlerden birinci çıkabileceğine işaret ediliyor. Almanya’da ise açıktan ırkçı partilerin milletvekili göndermeleri zor görünürken sağcı çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çeken Almanya için Alternatif (AfD) partisinin birkaç milletvekili çıkarmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Pro Asyl tarafından yapılan açıklamada, Irkçılıkla Mücadele Haftası çerçevesinde yurttaşların ırkçı partiler konusunda doğru bilgilendirilmesi ve bu partilere oy verilmemesi çağrısı yapıldı. (YH)
21 Mart nasıl Irkçılıkla Mücadele Günü oldu?
21 Mart 1960’ta Güney Afrika’nın Saharpville kentinde ırk ayrımcılığını öngören yasaların kaldırılması için barışçıl şekilde gösteriler yapan halkın üzerine beyaz polisler ateş açarak 69 kişiyi katletmişti. Bu olay Güney Afrika’daki siyahların Apartheit rejimine karşı mücadelede dönüm noktalarından biri oldu. Katledilen 69 kişi sonraki yıllarda engelleme ve yasaklamalara rağmen törenlerle anılmaya devam edildi.
Daha sonra Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, bu katliam dolayısıyla 1966’da 21 Mart’ı “Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” ilan ederek bütün ülkeleri her türden ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılması için çabalarını arttırmaya çağırdı. O günden bu yana her yıl 21 Mart’ta ırkçılığa karşı mücadele mesajları veriliyor.
Siyahlar tarafından verilen mücadele sonucunda Güney Afrika’daki Apartheid rejimi son buldu. Birçok ülkede ırkçı yasa ve uygulamalar ortadan kaldırıldı ve Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Uluslararası Antlaşması kapsamında uluslararası bir çerçeve oluşturuldu. Antlaşma neredeyse bütün ülkeler tarafından onaylansa da, dünyanın birçok yerinde insanlar hala, ırkçı politikalar nedeniyle ayrımcılığa uğruyor, hayatını kaybediyor. (YH)
Sığınmacılara yönelik şiddet artıyor
Almanya’da sığınmacılara yönelik ırkçı saldırıların sayısında son bir yıl içerisinde önemli ölçüde arttığı açıklandı. Federal Emniyet Dairesi’nin (BKA) verilerine göre sadece geçen yıl, ırkçılar tarafından 58 eylem saptanmış. Bu rakam, 2012 yılında yapılan saldırıların iki katı.