Written by 12:09 uncategorized

Hochtief’de koltuk sevdası

Almanya’nın en büyük inşaat firması Hochtief hisselerinin büyük çoğunluğunun İspanyol ACS firması tarafından satın alınacağının açıklanması çok farklı tepkilere neden oldu. IG BAU ile kurulan ‚Alman‘ tekelini kurtarma cephesi Federal Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun 29 Kasım 2010 tarihinde ACS’nin hisselerini arttırmasına yeşil ışık yakmasıyla son buldu

Taner Akpınar
Merkezi Essen şehrinde bulunan Almanya’nın en büyük inşaat firması Hochtief hisselerinin büyük çoğunluğunun İspanyol ACS firması tarafından satın alınacağının açıklanmasından itibaren konu üzerine bir çok açıklama ve değerlendirme medyada yer aldı.
Başta Hochtief Denetleme Kurulu Başkanı Detlev Bremkamp olmak üzere, Hochtief’de örgütlü olan IG BAU Sendikası Başkanı Klaus Wiesehügel ve o dönem Hochtief grubunun Genel İşyeri İşçi Temciliği (Gesamtbetriebsrat) Başkanlığını yapan Siegfried Müler, hisselerin ACS’ye geçmemesi için ortak çalışmalar başlattılar.  Kamuoyuna çıkan Hochtief şefi Herbert Lütkestratkötter ve işyeri temsilcisi Müller, Kasım 2010 yılına kadar hisselerin yüzde 30’a yakınını elinde bulunduran ACS’in kendi grubu içerisinde bulunan Avusturalyalı Leighton firmasını kullanarak parçalayıp yok edeceği propagandasını başlattılar.
Hükümetin ve kamuoyunun buna izin vermemesini isteyen bu gruplar, ACS’nin daha önce benzer şekilde firmaları ele geçirerek bölüp parçalayıp sattığını anlattılar. Milliyetçi söylemlerle bir Alman tekelinin, İspanyolların eline geçmesine izin verilmemesi gerektiğini söylediler. Aynı zamanda Real Madrid takımının başkanı olan Florentino Perez’in bu tür girişimlerle onbinlerce işçiyi işinden ettiği dair örneklerle, ne kadar haklı olduklarını ispatlamaya çalıştılar.
Ancak IG BAU ile kurulan ‚Alman‘ tekelini kurtarma cephesi Federal Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun (Bundesaufsichtsämter/BaFi) 29 Kasım 2010 tarihinde ACS’nin hisselerini arttırmasına yeşil ışık yakmasıyla son buldu.
Cephenin dağılmasından sonra medyada pek de alışık olunmayan Genel İşyeri Temsilcisi Siegfried Müller’in sendikaya karşı başlattığı kampanyasına tanık olduk. Bu saldırının amacı Wiesehügel’in Aralık başlarında Madrid’de Perez’le buluşarak anlaşma imzalamasıydı. Bu anlaşmaya göre 2014 yılına kadar işçi çıkarılmayacak ve sendikanın daha önce yaptığı anlaşmalar tanınacaktı. Sendikaya karşı cepheden savaş açan Müller televizyonların, gazetelerin baş sayfalarını süsyelerek inşaat alanında örgütlenecek yeni bir sendikanın kurulmasının gerekliliğini anlatarak, işçilerin ‚Almanlar’ın çıkarlarını gözetmeyen bu sendikadan istifa etmelerini talep etti. Sendikanın işçileri sırtından bıçakladığını da söyleyen Müler, Hochtief Denetleme Kurulunda bulunan Wiesehügel ve sendika sekreterinin kuruldan istifasını istedi.
Daha sonra gelişen süreçte İspanyol ACS firması kademeli olarak hisselerini yüzde 38’e, sonra da yüzde 40’lar üzerine çıkardı. 12 Mayıs 2011 tarihinde yapılan hisse sahipleri toplantısında ACS, Hochtief şefi Lütkestratkötter’i devirerek, kendisine yakın başkanlar kurulunu seçtirdi. Lütkestratkötter ayrılırken yaptığı açıklamada Almanya’nın en büyük ve en iyi inşaat firmasını elde tutmak için elinden gelenin en iyisini yaptığını açıklayarak, IG BAU Başkanı  Klaus Wiesehügel’i ‚Hochtief’in mezar kazıcısı ilan etti‘.
Arka bahçede neler oldu
Bu tartışmalar ışığında cevap verilmesi gereken ilk soru şu: Hochtief ne kadar ‚Alman‘ firması idi? Hochtief Denetleme Kurulu 2010 raporlarına göre bu olaylar yaşanmadan önce ACS Hochtief hisselerinin 27,25’ni aynı gruba bağlı şirketler ise 3,75’i, Katarlı bir emire ait olan Qatar Holding LLC ise hisselerin yüzde 10’nu elinde bulunduruyordu. Diğer çok uluslu şirketlerin ya da Almanya dışında faaliyet sürdüren şirketlerin hisseleri de hesaba katıldığında şirketin ne kadar ‚Alman‘ olduğu kendini belli ediyor.
ACS için söylenen şirketleri satın alıp parçalıyor söylemi ise gerçekten de doğru. ACS bu konuda isim yapmış bir tekel. Ancak aynı işlemi başka ülkelerde Hochtief de yapıyor!
ACS’nin hisselerini artırmasından bağımsız olarak bu yıl 12 Mayıs tarihinde Hochtief Yönetim Kurulu (HYK) ve Hochtief Denetleme Kurulu (HDK) üyeliklerine seçimler yapılacaktı. Asıl sorun buralarda bulunanların koltuklarını koruma mücadelesiydi. Aynı raporda 2010 yılı itibariyle beş kişiden yönetim kurulu üyelerinin toplam elde ettikleri gelirin 13 milyon 68 bin Euro olduğu düşünüldüğünde pastanın ne kadar büyük olduğu görülmekte. Başka bir nokta ise ACS’ye karşı çıkan aynı HYK üyelerinin, Katar emirinin hisselerini arttırması için baskı yapmalarıdır.
Bu tartışmalarda kafaları en çok karışansa, toplam sayısı 11 bin olan Hochtief çalışanı oldu. İşyeri Temsilcisi Siegfried Müller, ACS’nin hisse arttırımı konusunda HYK’dan açık tavır aldı. Almanya’nın farklı şehirlerde eylemler düzenleyen, işçileri ‚hızlı trenlerle‘ Almanya’nın her yerinden Berlin’e götüren Müller eylemlere sendikanın katılmaması için elinden geleni yaptı.
Sendikanın imzasından sonra sendikaya tavır alan Müller, Hochtief işçileri olarak sendikaya ihtiyaçları olmadığını, ücret artışının kendilerinin sayesinde sağlandığını anlatarak işçileri yanıltma yolunu seçti. Gazetelerde ‚Hochtief’de çıkışlar yok, neden ACS ile böyle bir anlaşma imzalanıyor‘ diyen Müller, inşaat alanında çalışan işçilerin kademeli olarak bin kişiye nasıl düşürüldüğünü, her türlü işten çıkarmayı onayladıklarını ise atlamayı tercih etti.
SendİkanIn tavrI
Yapılan bu propaganda işçiler arasında etkili oldu. ACS ile sendika arasında yapılan anlaşmaya yerellerdeki işçi temsilciliklerinden, işçilerden tepkiler geldi. Sendikanın kendilerini sattığına inanan işçiler sendikaya güvenleri kalmadığını, böyle giderse istifa edeceklerini belirtiyorlardı.
Sendika yönetimi Klaus Wiesehügel başkanlığında, Müller’in de içinde olduğu tüm işçi temsillerini 21 Ocak 2011 tarihinde Frankfurt’ta topladı. Yapılan tartışmalar sonunda işyeri temsilcilerin bazıları Müller’in istifasını istediler. Ortak bir metne imza atılarak sendikanın yapmış olduğu anlaşmayı oy birliğiyle onayladılar.
Hochtief, IG BAU sendikasının dokunulmaz çocuğudur. Almanya çapında 11 bin çalışanın bulunduğu Hochtief’de sendikanın örgütlülük oranı yüzde 10 civarlarında. 1200’e yakın inşaat işçisi arasındaki örgütlülük yüzde 20’nin biraz üzerinde. İnşaat işçilerinin sayısı azaltılınca bile sendikadan etkili bir tepki olmamış şimdiye kadar.
Tekel aldığı bir çok işi taşeronlara devrederek, inşaat alanında düşük ücretleri teşvik eden bir politikanın öncülüğünü yapmakta. Buna rağmen sendikadan .ok ciddi bir baskı görmüş değil. Wiesehügel’in denetleme kurulunda olması olması nedeniyle, TİS görüşmelerinde bile sendikal çalışmalardan uzak durulmuş. Belkide yaşanan tartışmaların en önemli sonucu yıllar sonra TİS görüşmeleri dolayısıyla Hoch-tief inşaat işçileri sendika sekretelerini görerek, uyarı eylemlerine katılması oldu.

Close