Written by 10:50 HABERLER

69 yıl önce Hitler Almanyası yenildi ama faşizm yaşamaya devam ediyor!

 

 

8 Mayıs’tan 9 Mayıs 1945’e geçildiğinde faşist Almanya koşulsuz olarak teslim oldu. Böylelikle Avrupa bu katil diktatörlükten kurtarılmış oldu. 6 milyonu toplama kamplarında katledilen 55 milyon insanın hayatına mal olan savaş sona ermişti…Birçok kişi için ‚dönem‘ sona ermişti, artık ‚Demokratik Almanya‘ dönemi başlayabilirdi. Ama tarihi bir masaldan başka birşey değildi söylenilen…

Olan biteni anlayabilmek için derinlere dalmak gerekiyordu. Batı Almanya’nın egemen sınıfları ise bunu hiç de istememekteydiler. İstememekteydiler çünkü bunu yaparlarsa büyük sanayi ve finanskapitalin faşizmin doğuşundaki rolünü ortaya koymak zorundaydılar.

 

MASAL YERİNE GERÇEKLER

Hitler şeytan değildi, deli de…O, kapitalist sistem tarafından kullanıldı. İşçi sınıfının devrimci darbesinden korkan büyük sanayi ve finanskapital Hitler’i kurtarıcı olarak görüp iktidara getirmişti. NSDAP’ye milyonlarca bağış yaparak… Sermaye, iktidara getirdiği faşizmden korkunç kazanç sağladı. 1 Mayıs 1933’te sendikalar yasaklandı ‚İşçi Cephesi‘ sendikaların yerini aldı. Grev ve toplu sözleşme hakkı yok edildi. Zorunlu-kölece- çalışma ve imparatorluğa hizmet uygulamasına geçildi. Toplama kampına ilk atılanlar Nazi rejimine karşı kararlı mücadele edilen komünistlerdi. İşkence, terör, ölümlerle işçi hareketi parçalandı, insanlar korkutuldu.

1937-1945 yılları arasında toplama kampına atılan Protestan rahip Niemöller: ‚Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!‘ demişti. Niemöller, bu sözleriyle direnişin zaafını ortaya koyuyordu. Almanya’da maalesef diğer birçok ülkedekinden farklı olarak faşizme karşı geniş bir mücadele cephesi oluşturulamadı. SPD, KPD ile mücadele etti. KPD açısından da geniş antifaşist cephe oluşturmakta eksiklikler vardı.

Savaş hazırlıkları ve savaş sırasında da büyük sermaye karına kar kattı. Daimler, Porsche, Zahnradfabrik Friedrichshafen silahlanma sayesinde büyüdüler. Bankalar savaşın finansmanından kar ettiler. Toplama kampı tutuklularının ve esir işçilerin azgın sömürüsüyle karlarda patlama yaşandı.

 

AKLAMA
Ülkemizin kendi iç dinamiğiyle kurtulamaması çok önemli bir trajedidir. Dışardan kurtarıldık. Buna bağlı olarak kurtarıcı ülkeler kendi işgal bölgelerini oluşturdular. Sovyet işgal bölgesinde antifaşistler, sosyal demokratlar, komünistler engellenmeden çalışmalarını sürdürüp yeni devletin inşasında sorumluluk alırken, Postdam Sözleşmesi’ne bağlı olarak büyük sermaye mülksüzleştirilirken batı da durum bunun tersiydi. Kısa süre içinde Naziler ve büyük sanayi ve mali sermayedeki destekçilerinin aklanması başladı. Katolik kilisesi ABD gizli haber alma teşikilatı CIC ile bir ‚rat line‘ (‚fare hattı‘) oluşturdu. Bu organizasyon sayesinde yüksek mevkideki Nazilere sahte belgeler sağlandı, Latin Amerika, Franco’nun faşist İspanyası ve Arabistan’a kaçış turları düzenlendi. Sözüm ona Almanya’nın Nazilerden kurtarılması için kurulan ‚Spruchkammer’lerde Nazilerin ceza almadan yaşamlarını sürdürmeleri için Persilscheine adı verilen aklama belgeleri dağıtıldı. 13 milyon ’spruchkammer‘ davası yapıldı ama neredeyse mahkum edilen kimse olmadı. Ya ‚memur kafayla verilen emri yerine getirmişlerdi‘ ya da ‚az zararlıydı’lar. Bazı suçlular kendilerini ‚aldatılmış‘ ve ‚kurban‘ olarak görmekteydiler bile… Bunun olanaklı olmasının nedeni batılı işgalci güçlerin komünizm karşıtlığı ve kışkırttıkları soğuk savaş rüzgarı içinde devlet ve idari makamlarda görev yapmış eski Nazilere yeniden ihtiyaç duyacaklarını bilmeleriydi. Sermayeyi mülksüzleştirme diye bir niyetleri ise zaten yoktu.

 

HALK KAPİTALİZME KARŞIYDI

Bu Alman halkının isteklerine ters düşmekteydi. Halk için bu durumun nedeni olan kapitalizmin bertaraf edilmesi zorunluydu. CDU bile bu isteğe boyun eğmek zorunda kaldı. 1947 yılında Kuzey Ren Vestfalya CDU teşkilatı Ahlen Programı’nda: ‚Kapitalist dünya sistemi Alman halkının devlet ve toplumsal çıkarlarına cevap veremedi. Toplumsal ve ekonomik yeni düzenlemenin içerik ve hedefi kapitalist kar ve iktidar hırsı olamaz, halkın refahı esas alınmalıdır.‘ denmekteydi.  Bir yandan kapitalizmi tekrar işler hale getirmek için uğraşılırken söylenen boş sözlerden başka bir şey değildi bunlar… Kısa süre içinde eski Naziler yüksek devlet makamlarına getirildi. Örneğin eski toplama kampı yapım ustası Lübke, cumhurbaşkanlığına getiriliverdi. En son NSU davasından beri Anayasayı Koruma Kurumu’nun Naziler tarafından inşa edildiği, bu kişilere uzman olarak ihtiyaç duyulduğu itiraf ediliyor. Sermayeye her türlü özgürlük tanındı. Savaş o kadar çok şeyi tarumar etmişti ki, artık ilerlemeden -atılımdan- başka bir şeyin olması imkansızdı. Bu atılım, kapitalizmin ne kadar ‚toplumsal‘ olduğunu ispat etmek için kullanıldı. Yeniden inşa sürecinin tamamlandığı ilk ekonomik krizde ücretler düşürüldü, toplumsal haklar gasp edildi, kitlesel işten atmalar gündeme geldi. 1989’da eski sosyalist, zamanla yozlaşmış devletler çökünce kapitalizmin kendinin güçlü olduğunu kanıtlaması gereken sistemler arasındaki rekabet sona erdi. Kapitalizmin ‚zaferi‘ ilan edildi. O zamandan bu yana kapitalizm gerçek yüzünü gösterdi: Radikal sosyal hak gaspları, yoksulluk ücretleri, kitlesel işsizlik, dünyanın emperyalist yeniden paylaşımı ve düzenlenmesi, vb…

 

KAPİTALİZMİN ‚ZAFERİ‘ ile FAŞİZM TEKRAR YEŞERDİ

Nazilere karşı hiçbir zaman kararlı bir mücadele sürdürülmedi. Yine de uzun süre ‚gölgede‘ yaşamak zorunda kaldılar. Açıkça ortaya çıkışları teşvik edilmedi. Ama 1989’la birlikte bu durum bıçakla kesilir gibi değişiverdi. Solingen ve Mölln’de birçok kişinin katledilmiş olması hatırlardadır. NSU cinayetleri ve Anayasayı Koruma Kurumu’nun desteği Nazilerin ne denli cani olduğunun açık işaretidir.

Avrupa’nın çoğu yerinde faşist gruplar yaşamlarını sürdürdüler. İtalya’da faşist MSI değişime uğratılarak Berlusconi rejisinde hükümet oldu. Avusturya’da Haider’in aşırı sağ FPÖ’sü belli bir dönem hükümet ortağıydı. estonya ve Litvanya’da anma törenlerine eski SS subayları katıldılar. Devlet tarafından komünizme karşı özgürlük savaşçıları olarak onurlandırıldılar. Macaristan’da CDU ile sıkı ilişki içindeki aşırı sağ Viktor Orban iktidara geldi. Bir zamanlar AB, Haider’in Avusturya’da, MSI’nin İtalya’da hükümete gelmesine mesafeli yaklaşmıştı, şimdilerde buna gerek duymuyor. Tam tersi Ukrayna’da olduğu gibi Naziler destekleniyor. Hükümete karşı darbe yapan bu ‚özgürlük savaşçıları’na milyonlarca Euro destek sunuluyor.

 

SERMAYE NAZİLERE NEDEN TEKRAR İHTİYAÇ DUYUYOR?

Sorunun cevabı açık: Naziler halkı bölüyor. Milliyetçi gerilimler dini kışkırtmalarla halkın birbirine düşmesi, birbiriyle mücadele etmesi sağlanıyor. Bu durum tabi ki sadece nazilerle sınırlı değil. Hükümetler İslam terörüne karşı kışkırtıcı açıklamalar yaptıklarında veya artan mülteci rakamları uyarısında bulunduklarında nazilere gübreli toprak sunuyorlar.

İnsanlar sermayeye karşı elele mücadele edecekleri bir cephe oluşturmak yerine birbirleriyle uğraşırlarsa bu sermayenin rahatını bozmuyor tersine işine geliyor. Krizin derinleştiği Yunanistan, Doğu Avrupa ülkeleri, İspanya ve İtalya’ya bakıldığında bu parçalanmanın nasıl kullanıldığı açıkça görülebilir. Fransa ve Almaya’da da Front National ve AfD bu amaçla medya tarafından abartılıyor ve mali destek alıyor.

Ukrayna’da görüldüğü gibi yetki alanının genişletilmesinde naziler yararlı oluyorlar. Silahlı faşist güçler legal hükümeti düşürdüler ve ‚ özgürlük savaşçısı‘ olarak kutlandılar. Kiev’de Nazilerin de bakan oldukları illegal hükümete karşı çıkanlar ise şiddet yanlısı isyancılar olarak mahkum edildiler. Nazi terörü insanları ürkütüyor, korku yayıyor ve sistem karşıtlarının yok edilmesine yol açıyor.

 

AVRUPA FAŞİZMDEN KURTARILMADI

Görüldüğü gibi Avrupa faşizmden kurtarılmadı. 8 Mayıs 1945’te Hitler faşizmi yenildi ama mirasçıları eskisinden çok daha aktifler. Gerçek ve kalıcı bir kurtuluş yalnız ve yalnız halklar tarafından sağlanabilir. Parçalanmaya karşı, birlik, dayanışma ve en geniş cephede ortak mücadele zorunludur. Bu nedenle 8 Mayıs sadece tarihi bir gün değil faşizmden kurtuluş için verilen büyük mücadeleyi sürdürme ve sonlandırmak için bir nedendir de…

Diethard Möller

(Almanca’dan ceviren Semra Celik)

Close