Written by 17:39 HABERLER

Akdeniz’in Rengi

gulsum

Almanca okuyanlar daha önce sizi çocuk kitaplarınızdan tanıyorlardı. Bu kez iki dilli şiirlerle çıktınız okurların karşısına…
Gülsüm Cengiz: Şiir benim edebiyattaki ilk göz ağrım. Çocuklar için yazmadan çok önce başlamıştım şiire. Ilk şiirim 1983’te ve ilk kitabım Eylül Deyişleri (şiir) 1987’de yayınlandı. Bu yıl şiirimin 30. yılı aynı zamanda ve Evrensel Basım Yayının yayınladığı yeni şiir kitabım Yasak Sevda Sözcükleri’nin 30. yıla denk gelmesi beni çok sevindirdi. Şiirlerimin Almanca yayınlanmasının ise, uzun bir öyküsü var. Almanya Dortmund’ta 2003’te düzenlenen “3. Dortmunder Kultur und Literaturtage” başlıklı etkinliğe katılarak “Çocuk Kitaplarının ve Oyuncaklarının Çocuğun Gelişimindeki Yeri ve Önemi” başlıklı bir sunum yapmıştım. Etkinlikten sonra Türkiyeli arkadaşlarla sohbet ederken; DIDF üyesi bir arkadaş “Bizim sizin şiirlerinize de gereksinimimiz var. Gençlerin kurduğu bir şiir korosunda şiirleri seslendiriyor gençler. Ama artık Türkçe’yi çok iyi anlayamıyorlar. ‘Şiirlerinizin Almanca’ya çevrilmesini düşünmüyor musunuz?’ diye sordu. Ben de bu öneriye sıcak baktığımı belirttim, ama şiir çevirisinin de zor olduğunu ekledim. Öneriyi getiren arkadaş, şiirlerimi çevirecek bir çevirmen bulmak için araştırmaya başladı. Ama o süreçte şiir çevirecek bir çevirmen bulunamadı. 2007 yılında, bir arkadaşım Mayısta Üzgün Gönlüm kitabımdaki dörtlüklerimi görselleştirip müzikleyerek bir sunum hazırlamıştı. Ben de çok beğendiğim bu sunumu e-posta listemdeki bütün arkadaşlara gönderdim. Bir süre sonra Münih Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Özgür Savaşçı’dan bir ileti aldım. Dörtlüklerimi Almanca’ya çevirerek iki dilli şiir etkinliğinde seslendirmişti. Iletinin ekinde şiirlerimin Almanca çevirisi de vardı. O zaman aklıma düştü, Dortmund’daki arkadaşımın önerisi… Ne var ki önce yayıncı bulmak gerekiyordu. Almanya’daki çocuk kitaplarımı yayınlayan Verlag Anadolu’nun sahibi Ahmet Çelik Istanbul’a geldiğinde onunla konuştuk. Aslında şiir yayınlamak yayıncıların tercihi değildir, ama çocuk kitaplarım oldukça tanınmıştı, birden fazla baskı yapanlar vardı. Almanca’ya çevrilen ilk kitabımdan başlayarak kitaplarım hakkında Almanca tanıtım ve değerlendirme yazıları yazılmıştı. O nedenle imzam tanınıyordu. Ayrıca Almanya DIDF üyeleri tarafından şiir kitaplarımın Türkçeleri bilinmesine karşın gençler daha çok Almanca kitapları okuyorlardı. O nedenle yayıncı kitabı yayınlamayı kabul etti. Ancak ondan sonra Özgür Savaşçı’ya yazarak şiirlerimi Almanca’ya çevirip çeviremeyeceğini sordum.
Salt Almanca olması yerine iki dilli olmasını neden tercih ettiniz? Kitabın hedef kitlesi sizin iki dilli masallarınızla büyüyen çocuklar diyebilir miyiz? Ya da şiirin çevrilmesindeki zorluklar mı…
Bu sorunun yanıtına sondan başlayayım. Evet, şiir çevirmek zordur ve tehlikelidir. Çevrildiği dilin ve kültürün çok iyi tanınması gerekir. Özgür Savaşçı, şair Fethi Savaşçı’nın oğludur ve kendisi de şairdir. Çok küçük yaşta geldiği Almanya’da o kültürün içinde büyümüş; kütüphane, üniversite ve dil zenginliği içinde yoğrulmuş. Türkiye’yle de bağını kesmemiş. O nedenle her iki dile ve kültüre hakim. Ona şiirlerimin çevirisi için sorduğumda şiir çevirisi olduğu için yapabileceği yanıtını verdi. Şiirlerimi de sevmiş, ilk okuduğunda kendiliğinden yapmıştı zaten. Kitabın iki dilli olması Özgür Savaşçı’nın önerisidir. Kitaba, Türkçe bilen okurların yanı sıra, Türkçe öğrenmek isteyen Almanların da ilgi göstereceğini düşünüyordu. Bu kitabın boyutunun iki kat artması demekti, ama yayıncı bunu da kabul etti. Kitabın hedef kitlesini, benim iki dilli çocuk kitaplarımla büyümüş okurlar da oluşturuyor kuşkusuz.

Şiir çevirmek gerçekten zor. Burada Dr. Özgür Savaşçı’nın da adını anmak gerek… “Eylül Deyişleri”, “Sevdamız Çiçeklenir Zulada”, “Mayısta Üzgün Gönlüm”, “Akdeniz’in Rengi Mavi” adlı kitaplarınızda yer alan şiirlerinizden bir seçki oldu kitap. Şiirleri nasıl seçtiniz?
Yukarda da belirttiğim gibi, Özgür Savaşçı, özellikle şiir çevirisi üzerine yoğunlaştığı için bu zorluğun üstesinden gelebildi. Ayrıca, Alman bir arkadaşına okuttu. Baskı sürecinde yayınevinin lektörü tarafından çeviri gözden geçirilerek son düzeltmeler yapıldı. Almanca bilenler şiirlerin çevirisinin güzel olduğunu söylüyor; bu tabi ki önce çevirmenin başarısı… Kitapta, adını andığın şiir kitaplarımın dışında yeni yayınlanan Yasak Sevda Sözcükleri adlı kitabımdan şiirler de var. Şiirleri önce kendim seçip listeledim, sonra bunları çevirmene gönderdim. Ondan bir seçim yapmasını ve karar vermesini istedim. Çünkü, Türkçe bilenlerin dışında Alman okuru da hedefliyorduk; Alman okurun ilgisini ve eğilimini o benden daha iyi biliyordu. Benim de bazı önerilerim oldu ve seçki böyle oluştu. Kitabın adı konusunda da birlikte karar verdik, ben birkaç öneride bulundum. Sonuçta Akdeniz’in Rengi- Die Farbe Mittelmeeres adında karar kıldık.
Almanya’daki okurların şiirinize ilgisi, Türkiye’de yazılmış şiirin Almanca okuyan okurla kuracağı bağ konusunda ne düşünüyorsunuz?
Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin çoğunun Türkiye ile bağı var, öte yandan katıldığım etkinliklerde şiirlerimi Türkçe olarak paylaştım; Türkçe yayın yapan radyolarda şiirlerimi okudum. Gösterdikleri ilgi beni yüreklendirdi. Almanca okuyan okurlara gelince… Sanat evrenseldir; ancak yerelden evrensele açılan bir anlatım dili yakalanmışsa olur bu. Şiirlerimin bazıları şu ana dek 12 yabancı dile çevrilip dergi, antoloji ve ortak kitapta yer aldı. Bunlar, Türkiye’de yaşanmasına karşın, insana ve yaşama dair duygu ve yaşanmışlıkları dile getiren şiirlerdir. Bu şiirlerin yanı sıra benzer nitelikteki şiirler yer aldı kitapta. Almanca okuyan okurla bağ kurabilmesi için, kitabın onlarla buluşturulması gerekiyor. Işte bunun çok kolay olmadığını düşünüyorum… Bu güçlüğü çevirmenin ve benim çeşitli yerlerde yapacağımız okumalarla, kitap hakkında çıkacak yazılarla aşmak mümkün olabilir diye düşünüyorum…

Bu kitabın bir özelliği de kapak resmi sanırım. Anne kız aynı kitabın sayfalarında buluşmak nasıl bir duygu?
Kitaba ad olarak Akdeniz’in Rengi – Die Farbe Mittelmeeres adını seçtik; Türkiye’de yayınlanan 4. şiir kitabımın adındaki mavi sözcüğünü çıkardık. O zaman ben bu cümleyi tamamlayacak mavinin ağırlıkta olduğu bir desen arayışına girdim. Kızım Aslı Akyüz Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümünü bitirmiş ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde yüksek lisansını yapıyordu. Hem yağlıboya hem de baskı çalışıyor. Onun yeni çalıştığı resimlere bakarken kitabın kapağına giren bu resmi gördüm. Çok beğendim. Resim yataydı ama kitap kapağına uygun olarak düzenlenebilirdi. Kızım ve yayıncım, önerimi kabul edince kapakta onun resmi yer aldı. Böylece sanatın farklı alanlarında üreten anne kız olarak bu kitapta buluşmuş olduk. Ikimiz için de mutluluk verici bir buluşmaydı bu…
Başka projeleriniz var mı?.. Yeni kitaplar, şiirler çevrilecek mi Almanca’ya ya da farklı dillere…
Şu anda masamın üzerinde birden çok kitap çalışması var. Ikisi devam kitabı niteliğinde; Almanca’ya ilk çevrilen Ayşe’nin Günleri adlı gençlik romanımla Kayıp Sözcükler adlı çocuk kitabımın 2. ciltleri… Çocuk ve gençlik edebiyatı üzerine yazılarımı topladığım bir kitabı da yakında tamamlamayı tasarlıyorum. Ayrıca yazınsal nitelikte bir yaşam öyküsü tasarımım var; sürpriz olsun diye şimdilik fazla açıklamıyorum. Bir armağan kitap, “ekmek parası” işleri olarak nitelediğim derlemeler, redaksiyon işleri de cabası… Gelelim çevirilere… Ayşe’nin Günleri şu anda Sırp-Hırvatça’ya çevriliyor, yakında Kosova’da yayınlanacak. Yeni yayınlanan Yasak Sevda Sözcükleri adlı şiir kitabım Italyanca’ya çevriliyor, o da iki dilli olarak Italya’da yayınlanacak. Almanca konusunda şimdilik yeni bir girişim yok. Zaten şu anda Almanca’da 20’si iki dilli olmak üzere 21 kitabım var; bunların bazıları 2. baskısını yaptı. Almanya’nın yanısıra Avusturya ve Isviçre’de de okunan bu kitaplardan bazıları, eğitim kurumları tarafından önerilen listelerde de yer alıyorlar. Kitaplarımın farklı dillere çevrilip o ülkelerdeki okurla buluşması beni çok mutlu ediyor. Çünkü ben yaşamdan gözlemleyip duyumsadıklarımı paylaşmak için yazar oldum; yapıtlarımın kendi dilimin dışında yayınlanması bu paylaşımı çoğaltıyor… Çevirinin benim için anlamı budur… Bana bu konudaki duygu ve düşüncelerimi paylaşma olanağı verdiği için Yeni Hayat’a da teşekkür ediyorum…

PELİN ŞENER

Close