Written by 12:10 uncategorized

Aleksis ve Berkin: Onlar Artık Halklar Arasında Mücadele ve Direnişin Simgesi

Aleksis, 2008 yılında Atina’nın Ekserhia semtinde arkadaşlarıyla konuşup sohbet ederken sisteme karşı herkesi potansiyel suçlu gibi gören polis Korkoneas tarafından vurularak öldürüldü.

Aleksis’in vurulduğu haberi hızla yayıldı. Bir, iki saat geçmeden binler toplanmıştı. Yürekler yanıyor , öfke büyüyordu. Herkes kısa cümlelerle konuşuyor ama çok şey anlatıyordu. Vurulan 15 yaşında bir gençti ama işsizliğe, haksızlığa, adaletsizliğe, sömürü ve soygunlara karşı ateş topu olmuş yatıyordu yerde. Bu ateş büyümeliydi. Yakmalıydı. Uykuları kaçırmalıydı.

Okullar işgal edildi, işçiler iş bıraktı, işsizler evden, kahveden çıktı, insan hak ve özgürlüğünü savunan herkes, her örgüt, her kurum, anneler kardeşler alanlara çıktı. Aleksis ateşleri yakıldı. „Aleksis bu gece senin“  sloganları yükseldi tüm sentlerden. Okullardan akın akın geliyordu gençler. Orta okul öğrencileri karakolların etrafında barikatlar kurdu. „15 yaşındaydı daha, neden……“ pankartları ve sloganları ile demokrasi ve insan hakları mücadelesinin en önünde yer almışlardı. Tüm meydanlarda gösteriler başladı. Polis yetişemiyordu gelişmelere. Kontrol kaybedilmişti. Halk böyle bir şeydi işte.  „Kurşun namluda nasıl susuyorsa“ öyle susmuş olanlar şimdi yeri göğü inletiyordu.

Telsizler çalışıyor emirler havada uçuşuyordu. Gaz bombalarıyla, çevik kuvvetlerle, panzerlerle saldırıyorlardı ama sloganlar daha bir gür çıkıyordu.  Bu defa egemenler değil Aleksis değiştirmişti gündemi. Gün boyu haksızlıklar, adaletsizlikler, sömürü konuşuluyor, sistem sorgulanıyordu. Gündem sokaklarda direnişçiler tarafından yazılıyor, onlar tarafından uygulanıyordu.  Onları dinlemeyenler şimdi meclisin pancurları arkasına gizlenerek dinlemek zorunda kalıyorlardı.

Aleksis direniş, kavga, slogan olmuş dikilmişti sistemin karşısına. Artık onların Aleksis’leri vardı.

Korkuya kapılanlar en alçakça yalanları sıralamaya,  kendilerini kurtarmaya, Aleksis’in yaktığı ateşi söndürmeye çalıştılar. „Aile terbiyesi almamış serseri bir sokak çocuğu, eylemlerde taşkınlık yapan agresif bir tip“ diye tasvir ediyordu Aleksis’i Korkoneas’ın avukatı.

Hiç bir şey onun mücadelenin sembolü olmasına engel olamadı. Aleksis sloganlarla yürüyüşleri, afişlerle duvarları doldurdu. Atina’nın her sokağında onun bakışları altında gezilir. Büyük duvarlardan, evlerin balkonlarından, okulların pencerelerinden bakar grevlere, direnişlere.

Direnişin, mücadelenin adı Aleksis oldu.

Ya bizim Berkinimiz… Aleksis’in kardeşi Berkin… Fabrikalara, okullara, evlere girerek  haydi kalkın diyen Berkin. Aleksis’i yalnız bırakmayan Berkin.

Şimdi adları birlikte anılıyor. Berkin adı Aleksis’i, Aleksis adı Berkin’i çağrıştırıyor. Berkin ve Aleksis…

Berkin adı tüm gazetelerde, haber portallarında, afişlerde Aleksis’le yanyanaydı. Berkin anmaları yapıldı okullarda. Protestolar gerçekleştirildi, stadyumlarda sloganlar atıldı. Ama hep Aleksis’le birlikte.

Atina sokakları Berkin ve Aleksis’in afişleriyle doldu. Duvarlara birlikte yazıldı adları. Aleksis’in vurulduğu yerde yapılan anıtın üstündeki Aleksis’in fotağrafının yanına Berkin ve bir ekmek kondu.

Gazeteler manşetlerden verdi Berkin için yapılan protestoları. Berkin’in ölümüne neden olan emirleri verenin, verenlerin onu „terörist“ olarak tanıtan açıklamaları tiksintiyle okundu. Çocuklardan korkan „sultan“ dendi. „Polis devletine sığınanlar“ dendi. Yayın organları „artık onların da Aleksis’i var“ diye yazdı.

Merhaba Aleksis… Merhaba Berkin… Merhaba ekmek mücadelesi…

Close