Köln’de DİTİB tarafından Almanya’nın en büyük camisi olarak yaptırılan Merkez Camii, 6 yıldan bu yana bir taraftan siyasi tartışma ve eylemlerin bir taraftan mimarla DİTİB yönetimi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklarla sürekli gündemde oldu. Alman yönetmenler, Birgit Schulz ve Gerhard Schick, sadece ibadet değil ticari amaçlı birçok bölümü de içeren cami kompleksi ile ilgili ilginç bir belgesel film hazırladılar. ARD ve Arte gibi kanallarda gösterilen film, geçtiğimiz günlerde de Köln’deki bir film festivalinde izleyici ile buluştu.
Yönetmen Gerhard Schick “Allah in Ehrenfeld” filmiyle ilgili olarak sorularımızı yanıtladı.
“Allah in Ehrenfed” yayınlandıktan sonra hem Alman hem de Türkiyeli kamuoyundan ne gibi tepkiler aldınız?
Film birçok yerde gösterildi. Tepkiler olumluydu. Karmaşık ve zor sorulara kolay yanıt veren bir çalışma değil. Bunu izleyenler de fark ediyor. Film boyunca epey karmaşık olan konuyu basit bir şekilde yansıtmamaya, tersine değişik boyutlarını göstermeye çalıştık.
Bu durum hem Alman hem de Türkiyeli kamuoyu tarafından da görüldü sanırım. Filmi ilk gösterdiğimizde maalesef Türkiye kökenli göçmenlerden katılan çok az insan oldu.
Filmin çekimleri sırasında, filme konu olan DİTİB ile ilişkileriniz nasıldı?
Çekime bundan 6 yıl önce başladık. İlk dönem çok açık ve dostça davranıldı. Oraya gittiğimizde sürekli büyük bir konukseverlikle karşılaştık. Ne var ki çekim süresi uzadıkça, mesafenin açıldığını ve kapıların kapandığını farkettik. Sonlara doğru ise çalışmak hiç de kolay olmadı. Neden böyle olduğunu anlayamadık. Tam bir saydamlığın olmadığını gördük.
Bunun arka planında neler olabilir sizce?
Bilemiyorum. Sürekli sorunların nelerden kaynaklandığını öğrenmeye çalıştık. Örneğin bazen cami inşaatında çekim yapmamıza izin verilmedi. Yine DİTİB tarafından yapılan etkinliklere katılan daha fazla insanla söyleşiler yapmak istedik, ama mümkün olmadı. Bunun neden olduğunu halen de bilmiyoruz. Bir neden de söylenmedi bugüne kadar.
Biliyoruz ki, Ehrenfeld’te yapılan sadece bir cami değil, aynı zamanda içinde bir çok dükkan, büro, sosyal alan inşa ediliyor. Filminizde buna fazla değinmiyorsunuz. Neden?
İnşa edilen yapının sürekli bir kültür merkezi ve ibaret yeri olduğunu söyleniyor. Filmin çekimlerine başladığımızda da bu dediğinizi biliyorduk. Ancak, biliyorum ki bu caminin yapılmasında büyük katkıları bulunan eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma, bu dediğinizi öğrenince oldukça şaşırdı. Çünkü, ilk başta DİTİB yönetimi orada sadece bir cami yapılacağını söyledi, dükkanlardan, bürolardan hiç söz etmedi ve böylece destek aldı. Ama sonradan işler değişti.
Büyük cami inşaatı aynı zamanda Köln’de karşılıklı olarak önyargıların körüklenmesine vesile yapıldı. Camiye karşı olan ırkçılar sürekli gösteriler yaptılar. Bu önyargıları film boyunca hem Almanlar hem de Türkiyeliler arasında nasıl gözlemlediniz?
Çekim boyunca köken olarak gerçekten Alman olanlarla Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının yan yana yaşadığını gördük. Uzun yıllar yan yana olmalarına rağmen birbirleriyle pek ilgilenmediklerini de gözlemledik. Ve cami hakkında tartışmalar ortaya çıkınca, karşılıklı önyargıların büyük olduğu görüldü. Almanların büyük bir bölümü arasında camiye destek olduğunu ya da ‘neden cami de olmasın’ diyenlerin sayısının yüksek olduğunu söyleyebilirim. Ama benzer bir şekilde, azımsanmayacak bir kesim de camiyi sorun olarak görmekte.
Diğer taraftan, bu süre içinde Türkiye kökenli göçmenler arasında da Almanlara karşı önyargıların olduğunu gördük. Tabi bütün bunlar ilişkileri zorlaştırıyor. Türkiyeliler arasında her zaman konuşabilecek birisini bulmak bazen zor olabiliyor.
Bu büyük cami sözünü ettiğiniz önyargıların kırılmasında bir rol oynayabilir mi?
Bunu umut ediyoruz. Filmi yapan ekip olarak büyük, gösterilişli bir caminin yapılmasından yana olduk. Gösterişli kiliseler var, neden cami de olmasın? Hep arka bahçelerde gizli kapaklı camilerinden söz edilmesin. Bu nedenle açık, gösterişli bir caminin büyük bir şans olduğunu düşündük. Yapılan büyük caminin önü açık, geniş merdivenleri var ve içine kadar rahatlıkla girilebiliyor. Nereden gireceğini bilmediğimiz bir arka bahçe yok yani. Ancak, DİTİB’in kendisini dışa kapatması, geri çekilmesi önyargıların kırılmasında caminin oynayacağı rolü de ortan kaldırır. Dileğimiz herkesin girip çıkabileceği bir cami olması.
6 yıl boyunca yaptığınız çekimler sırasında en çok dikkatinizi çeken olay veya anlar hangileriydi?
Bir Kölnlü olarak, cami nedeniyle bir anda ortaya çıkan bu çatışma konusunda ‘şoke oldum’ desem yanlış olmaz. Kısa bir süre içinde cami karşıtı ırkçılar, Pro Köln hareketi güçlenerek görünür bir hale geldi. Bunu daha önce tahmin etmek zordu. İyi ki halen bu kesimler az. Çünkü Köln liberal bir şehir. Ancak şimdi öyle görünmüyor.