Written by 09:19 uncategorized

Almanya Kürt sorununda ne yapacak?

Paris’te üç Kürt kadının 9 Ocak günü katledilmesi, bir kez daha Avrupa ülkelerinin Kürt sorunu konusunda tutum ve tavırlarını gündeme getirdi. Katliam gerekçesiyle tutuklanan Ömer Güney’in Almanya ve Fransa’da yaşamış olması, bu iki ülkenin sorumluluğunu daha da artırıyor.

 

Türkiye’de çözülmesi gereken en önemli sorunların başında gelen Kürt sorunu, uzunca bir süredir aynı zamanda Avrupa’nın da sorunu. Hem Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye verdiği askeri ve siyasi destek hem de Kürtlere karşı izlemiş olduğu sert güvenlik politikası, bir taraf olduğunu yeterince ortaya koyuyor. Ancak, çeyrek asırdan fazla bir süredir silahlı şekilde varlığını sürdüren ve çözümü dayatan Kürt sorununun artık diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi gerektiği yönündeki görüş, Türkiye’de önemli ölçüde ağırlık kazanmış bulunuyor. Bu temelde önce Oslo’da başlayan sonra İmralı’da devam eden görüşmeler, Türkiye hükümeti tarafından “hem imha hem müzakere” anlayışıyla sürdürülüyor.

Peki, savaşın bir tarafı olan Türkiye bu politikayı sürdürürken, ona destek veren Almanya ve Fransa gibi Avrupa’nın önemli ülkelerinde bir değişim söz konusu mu?

 

AVRUPA ÜLKELERİ TÜRKİYE’NİN TEZİNİ SAVUNUYOR

Her ne kadar basında kimi zaman aykırı sesler çıksa da Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin Kürt sorunu konusundaki temel yaklaşımı, Türkiye’nin Kürt sorunu konusundaki tezlerini olduğu gibi üstlenme biçiminde. Bu nedenledir ki, Avrupa ülkelerinde yaşayan bir milyondan fazla Kürt (sadece Almanya’da 800 bin) sürekli devlet yetkilileri ve basın tarafından “Türk” olarak adlandırılmış, ayrı bir ulus olduğu kabul edilmemiştir.

Keza aynı şekilde Türkiye’nin PKK’ya karşı yürütmüş olduğu savaşta kullanılan silahların önemli bir bölümünün Almanya tarafından verildiği de bilinen bir değer gerçektir. Öldürülen gerillaların cesetlerinin Alman panzerlerine takılarak teşhir edildiğine dair görüntüler halen akıllarda.

Buna karşı oluşan tepki nedeniyle bir çok kez Türkiye’ye silah ambargosu konulması gündeme getirildi, kampanyalar düzenlendi.

Bütün bunlara rağmen askeri, siyasi ve ekonomik olarak Türkiye ile ilişkilerini sıkı tutmaya özel bir önem veren Almanya ve Fransa gibi ülkeler bugüne kadar, bu çıkarları uğruna en temel insan hakları ihlallerine dahi sessiz kaldılar. Kürt sorunun çözümünü hiç bir zaman gündemlerine almadılar.

Tersine, Türkiye’nin talepleri doğrultusunda Kürt siyasetçilere, kurumlara ve basın-yayın organlarına karşı geniş kapsamlı bir kriminalleştirme kampanyası yürütüldü. Bütün bunlardan ötürüdür ki Türk-Alman güvenlik birimleri arasındaki görüşmelerin birinci maddesi halen PKK ve Kürtler olmaya devam ediyor. Her görüşme sonrasında maddi kaynakların, siyasi destekçilerin engellenmesi konusunda varılan anlaşmalara rağmen fazla mesafe kat edilemedi. Çünkü, Kürt sorunun ulaştığı boyut, öyle güvenlik önlemleriyle önüne geçilebilecek bir sorun değildir.

 

PARİS KATLİAMI ALMANYA’DA MI PLANLANDI?

Almanya sadece Türkiye’nin resmi tezlerini savunmadı, aynı zamanda topraklarında Kürtlere karşı yapılan etkinlik ve eylemlere de göz yumdu. Sayısız kez milliyetçi çevreler tarafından “terör” gerekçesiyle düzenlenen mitinglere izin verildi. Yine, Kürtlere ait dernekler saldırıya uğradı. Avrupa’da devlet eliyle “bölücülüğe karşı” tertiplenen pek çok eylem ve hareketin merkezi yine Almanya oldu.

Bu konuda kimi zaman çizmeyi aşan Türk istihbarat yetkilileri yüzünden iki ülke arasında küçük krizler bile yaşandı.

9 Ocak’ta Paris’te üç Kürt kadının katledilmesine karışan Ömer Güney’in daha önce Bavyera Eyaleti’nde yaşaması, bu alçakça cinayetin Almanya’da planlanıp planlanmadığı sorusunu akla getiriyor.

2003’te teyzesinin kızıyla evlenerek Fransa’dan Almanya’ya gelen Güney, 2011’e kadar burada yaşadı. Eşinden ayrıldıktan sonra yeniden Fransa’ya döndü. Fırat Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, 2012’nin ortalarına kadar Bavyera’nın Schliersee kasabasına gidip gelen Güney’in burada kendisini kullanan güçlerle ilişkiye geçmiş olabileceği de tahmin ediliyor.

Paris’te Kürt derneğine giderken, Münih’teki Kürt derneğinden geldiğini söyleyerek güven vermeye çalışan Güney’in, büyük bir olasılıkla Almanya’da Kürt politikacılara karşı suikast işleme ya da Kürtler arasında bilgi toplamaya kazanıldığı anlaşılıyor.

Hal böyle olunca, Güney’in Almanya’daki ilişkileri ve kimler tarafından yönlendirildiği konusunda öncelikli olarak Bavyera istihbarat örgütü olmak üzere, Almanya’da yeteri kadar bilginin olabileceği tahmin ediliyor.

Buna bir de AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in yaptığı “Almanya’da da benzer suikastler olabilir” açıklaması eklenince, Kürtlere karşı harekete geçmeyi planlayan güçlerin bu ülkede mevzilendiği konusunda ipuçları veriyor. Bu nedenle, Almanya ve Fransa’nın, Kürtlere karşı tertiplenen bu cinayetin arkasında kimlerin olduğunu bilmemesi mümkün görünmüyor.

 

BARIŞ İÇİN ASIL SORUMLULAR AÇIĞA ÇIKARILMALI

Paris suikastının asıl olarak PKK lideri Öcalan ile MİT arasında başlayan görüşmelerin yapıldığı döneme geldiği için asıl olarak bu görüşmelerin engellenmesine yönelik olduğu geniş kesimler tarafından üzerinde uzlaşılan nokta oldu. Ve öyle görünüyor ki, hedefe de ulaşılmış bulunuyor. Çünkü, Başbakan Erdoğan, BDP’li yöneticilerin artık Öcalan’la görüştürülmeyeceğini açıkladı.

Pek çok kesim üzerinde birleştiği bir diğer nokta ise cinayeti işlemekle suçlanan Ömer Güney’in tek başına olmadığıdır. Hem Almanya’daki ilişkileri hem de Türkiye’ye sık sık yaptığı ziyaretler, üç kadın siyasetçinin tek başına bu kişi tarafından katledilmediği, başkalarının da olduğunu gösteriyor.

Bu nedenle, müzakere sürecinin yeniden sağlanması, barış konusunda somut adımların atılması için Almanya ve Fransa’nın öncelikli olarak Ömer Güney’le ilgili ellerindeki bütün bilgileri açıklamaları gerekiyor. Bununla birlikte, yıllardan beri “Türkiye’nin penceresinden baktığı” Kürt sorununda bir perspektif değişikliğine gitmesi, Kürtleri yaşadıkları ülkenin parçası olarak görmesi ve kriminalize etmekten vazgeçmesi gerekiyor.

Bu ise ancak bu ülkelerdeki demokratik kamuoyunun baskısı ile mümkün görünmekte. Üzerlerinde böyle bir baskı hissetmeyen Paris ve Berlin hükümetlerinin Kürt sorununda bir değişikliğe gitmeyecekleri, ve Paristeki katliama yenilerinin eklenmesine göz yumulacağını söyleyebiliriz.

YÜCEL ÖZDEMİR

 

Erdoğan: Almanya’da ciddi şeyler olabilir

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’den sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Almanya’da PKK yöneticilerine suikast yapılabileceğini ima etti. Bir televizyon programında Paris suikastini değerlendiren Erdoğan şöyle dedi: „3 yıl önce G-20 zirvesinde dönemin Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile görüştüğümde bana ‚Size bir süprizim var’ dedi. Bize orada bulunan örgütün üst düzey liderlerini teslim edeceklerini söyledi. Kendisi gitti halen ortada bir şey yok. Bakın Almanya sırada. Ben Merkel’e bu meseleleri kaç kez anlattım. Şu anda bizde yargıda 4 bin dosya var dedi. Paris’te öldürülenlerden Sakine Cansız’ın biz iadesini istedik vermediler. Şimdi durum bu hale geldi. Bundan sonra Almanya da ciddi sıkıntılar ile karşı karşıya kalabilir. Şu anda Almanya’da mezhebi noktada da Türkiye’yi bölmeye çalışan bir yapılanma var ve Almanya bunlara da destek veriyor.

 

ALEVİLERİ DE HEDEF GÖSTERDİ

Erdoğan açık bir şekilde PKK yöneticilerinin hedeflerinde olduğunu söylerken, Alevileri de tehdit etmekten geri kalmadı. Konuşmasındaki “Mezhebi noktada da Türkiye’yi bölmek isteyenler var“ sözüyle asıl olarak Alevi örgütlenmesini kast etti.

Bu aynı zamanda, geçen yıl Bochum ve Berlin’de Alevilerin de içinde bulunduğu pek çok kurum tarafından gerçekleştirilen Erdoğan karşıtı protesto gösterilerinden Erdoğan’ın önemli ölçüde rahatsız olduğu anlamına geliyor. (YH)

 

 

Sürgündeki Kürt siyasetçiler korunsun

 

Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçisinin katledilmesini kınayan bir grup Alman parlamenter, Federal hükümetten sürgünde yaşayan Kürt siyasetçilerin korunmasını istedi. Sürgündeki Kürt siyasetçilerin Kürt sorunun çözüm sürecine önemli bir katkı sunacağına dikkat çeken Sol Partili vekiller, Fransız hükümetine ise “Bir an önce katliamı aydınlat” çağrısı yaptı.
9 Ocak günü PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik örgütü üyesi Leyla Şaylemez’in katledilmesinin uluslararası yankıları sürüyor.

Almanya’da Sol Partili Federal milletvekilleri, Sevim Dağdelen, Heidrun Dittrich, Andrej Hunko, Ulla Jelpke, Ingrid Remmers, Harald Weinberg ile Hamburg Eyalet Meclis Üyesi Cansu Özdemir ve Sosyolog Martin Dolzer tarafından ortak bir açıklama yapıldı.

Cinayetin Kürt sorunun çözümü için diyalog sürecinin başladığı bir dönemde işlendiğine dikkat çeken Alman siyasetçiler, Türk ordusunun gerilla güçlerine yönelik artan saldırılarının da bu sürece darbe vuracağı uyarısı yaptılar.  Paris’teki cinayetin bir an önce aydınlatılmasını talep eden Alman parlamenterler açıklamalarında bazı soruların yanıtlanmasını da istediler: “Kürt aktivistlerin sürekli izlendiği ve gözaltına alındığı bir ülkede, böyle bir olayın gerçekleşmesi düşündürücüdür. 2011 yılında Türk ölüm komandolarının Avrupa’ya geldiği bilgisi dikkat çekiyor. Belçika ve Alman polisi Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal, PJAK Başkanı Hacı Ehmedi ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’ın hedef alındığı bilgisini veriyor.

Acaba bu olayda Fransız veya başka bir Avrupa ülkesinin istihbarat örgütü Türk istihbaratıyla çalıştı mı? Ya da saldırı planını bu istihbarat örgütleri önceden biliyor muydu?”

Alman politikacılar, yeni cinayetlerin engellenmesi için Federal Hükümetten, sürgündeki Kürt siyasetçilerin kriminalize edilmesi yerine onlarla diyaloga geçmesini istediler. Sürgündeki politikacılarla diyalogun Kürt sorunu çözüm sürecine katkı sunacağını belirten Alman vekiller, ayrıca bu siyasetçilerin can güvenliklerinin de sağlanmasını talep ettiler. (YH)

 

Close