Written by 14:15 HABERLER

Almanya seçimleri nasıl karşıladı?

144 tr secim hdp

Türkiye’de 7 Haziran’da yapılan genel seçimlerden çıkan sonuçlar Avrupa’yı rahatlatmışa benziyor. Uzun bir süre Erdoğan ve partisine destek verenler şimdi diktatörlük planlarının bozulmasından memnun.

7 Haziran seçimlerinin sonuçlarının etkisi önceden de tahmin edildiği gibi Türkiye ile sınırlı kalmadı. Seçim sonuçları açıklanmaya başlandığında itibaren Avrupa’nın pek çok kentinde HDP’yi destekleyenler doğal olarak kutlamalar düzenlediler. Denilebilir ki seçim sonuçları Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli farklı ulusallardan ve inançlardan emekçileri birbirine yaklaştırdı, ortak geleceğe dair umutları büyüttü. Sadece Türkiye kökenli göçmenler değil, Avrupa’daki siyasi çevrelerde de, sandıktan nasıl bir sonucun çıkacağı merakla bekleniyordu.

AVRUPA ERDOĞAN’IN FRENLENMESİNDEN MEMNUN

Seçimlerden sonra Almanya ve diğer ülkelerin basınında yazılanlara bakıldığında, HDP’nin başarısı ve AKP’nin tek başına hükümeti kuramaması memnunlukla karşılanmış görünüyor. Zira, son iki-üç yıldır Avrupa’da Erdoğan’ın otoriter bir rejim kurma derdiğinde olduğu yönündeki kaygılar sıkça dile getiriliyordu.

Bu kaygı ve endişeler, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen Türkiye İlerleme Raporu’nda da açık olarak dile getiriliyor. Avrupa’da Erdoğan ve partisini “demokrasi gücü” ilan edenler, gelinen aşamada başka türlü düşünmeye başlamış görünüyorlar. Son AB İlerleme Raporu’nda da görülebileceği gibi, Avrupa’daki “Türkiye algısı” açıktan basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, yoksuzluk, rüşvet gibi pek çok konuda AKP Hükümeti’nin otoriterleştiği yönünde. Bu nedenle, mevcut otoriterliğin daha da ilerletilmesi anlamına gelen başkanlık sisteminin 7 Haziran seçimlerinde rafa kalkması, Avrupa’yı da rahatlatmış görünüyor.

HERKES SONUCU KENDİSİNE GÖRE DEĞERLENDİRİYOR

Dahası, uzunca bir süre Erdoğan ve partisini “istikrar ve büyüme abidesi” diye lanse eden basın ve sermaye çevrelerin çoğu, şimdi hep birlikte ağız değiştirmiş, Erdoğan’ın ağır yenilgisinin tadını çıkarıyorlar kendilerince.

Elbette seçimlerden sonra oluşan tabloyu herkes kendi çıkarına göre yorumluyor. Erdoğan’ın seçim meydanlarında hedef gösterdiği Alman Die Zeit gazetesi de sonuçları “Türkiye ikinci Rusya değil” diye verdi. Son yıllarda Erdoğan ile Putin arasında yapılan paralelliklere gönderme yapan gazete şu tespitte bulunuyor: “Seçim sonuçları Türkiye demokrasinin ve her şeyden önce sivil toplumun gücünü gösterdi. Türkiye ile Avrupa, özellikle Almanya arasındaki eski ve derin bağlantılar, zor zamanlara rağmen kopmadı, tersine güçlenmeyi denedi. Hayır. Türkiye ikinci Rusya, Erdoğan’da Putin değil.[..] Türk demokrasisi güçlü bir adamdan da dirençli/sağlam olduğunu gösterdi” (Lenz Jacobsen, zeit.de)

SONUN BAŞLANGISI…

Almanya cephesinde de 13 yıl önce Erdoğan ve partisini destekleyip palazlandıranların bugün derin bir nefes aldığı görülüyor. Ancak bu tablonun asıl mimarı yine onların destek verdiği kesimler değil, Türkiye’nin demokrasi güçleridir. Her türden baskıya, ayrımcılığa, sömürüye, adaletsizliğe, otoriterliğe karşı gücünü HDP çatısı altında birleştirerek seçimlere giren güçler “Erdoğan AKP’sinin sonunun başlangıcını” (Die Welt) hazırlamışlardır.

Bunu elbette AB ve ABD’nin Türkiye’nin üzerine çullanması ve kendi çıkarlarına göre siyasete çekidüzen vermeleriyle yapmadıkları ortada.

Nereden bakılırsa bakılsın, 7 Haziran seçimleri Türkiye’de “yeni bir döneme” kapıyı aralamış bulunuyor. Bu yeni dönemin hangi yönde ilerleyeceğini elbette HDP çatısı altında bir araya gelen güçlerin, onlara destek veren milyonlarca Kürt’ün, Alevi’nin, emekçinin, farklı ulus ve inançtan halkların nasıl bir tutum belirleyecekleri büyük bir önem taşıyor. Bunlara Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri de eklemek gerekiyor. Zira, seçim sonuçları yurtdışında kurulan sandıklarda HDP’nin ikinci parti olarak çıkması desteğin hiç de az olmadığını göstermiştir. (YH)


Erdoğan kaybetti Türkiye kazandı!

Frank NORDHAUSEN

Seçmenlerin Erdoğan’ın iktidar hırsına karşı çıkışı demokrasiyi güçlendiriyor. Ayrıca HDP parlamentoda taze bir rüzgar estirecektir. Zor olan hükümetin kurulmasıdır, işte bu nedenle Türkiye’yi huzursuz günler bekliyor. […]

Vatandaşlar, her fırsatta Cumhurbaşkanını alkışlayan hükümet partisi AKP’nin yöneticilerinden daha akıllı ve olgun olduklarını gösterdiler. Bu nedenle seçimin asıl kazananı Türkiye’deki politik sistem oldu. İtiraz edilebileceği gösterildi, parlamenter demokrasi güçlendirildi ve çok sayıda insan rahatladı.

Türk demokrasisinin güçlenmesinin bir nedeni de antidemokratik yüzde 10’luk seçim barajına rağmen halkın çok önemli bir kesiminin parlamentoda temsil edilebilmesi oldu. Sol, Kürt yanlısı HDP, yüzde 13 oy oranı ve 80 milletvekiliyle barajı aştı ve oy oranını ikiye katlayarak ilk Kürt partisi olarak parlamentoya girdi.

Bu başarı Selahattin Demirtaş’ın süper zekasıyla partisini azınlıklara, “ötekilere” açması ve Erdoğan’ı eleştiren Gezi hareketiyle omuz omuza hareket etmesinin sonucu. HDP, böylelikle kendini daha iyi bir ekoloji, çoğulculuk, özgürlükçü demokrasi, cinsel özgürlük ve sivil toplum angajmanı isteyen gençler için seçilebilir hale getirdi.

Demirtaş, geleneksel HDP taraftarlarına, kendilerine yönelik her türlü saldırıda sakinliklerini koruma çağrısı yaparak provokasyonları boşa çıkarttı. Aynı zamanda muhafazakar, dindar Kürtleri de HDP konusunda ikna etmeyi başardı. Ülkenin doğu ve güneydoğusundaki Kürt bölgelerinde önceki seçimlerde AKP’ye oy veren Kürt seçmenler, toplu halde HDP’ye yönelerek partiye yüzde 90’a kadar varan oy kazandırdılar. Parlamentoda güçlü şekilde temsil edilmeleri Türkiye’de yeni bir döneme yol açtı. On yıllardır ezilen, baskı altında tutulan Kürtler, toplumun merkezine geldiler, artık kimse onları görmezden gelemeyecek.

HDP’nin güneydoğu ve doğudaki Kürt bölgelerindeki başarısı Erdoğan açısından kaderin bir oyunu olarak görülebilir. Bilindiği gibi Erdoğan, politik ajandasına Kürt sorununun barışçıl çözümünü koymuş, Kürtçeyi yasak olmaktan çıkarmış ve Kürt televizyonunu serbest bırakmıştı. Ancak meyvesini toplayamadı. Erdoğan’ın Kürtlerin güvenini yitirmesinin iki ana nedeni var: Birincisi, Erdoğan’ın IŞİD’in saldırıları karşısında direnen Kobanê’nin teslim olacağını, yenileceğini, ikincisi ise seçim kampanyaları sırasında Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını söylemesi…

Bu çark edişi, bir çok Kürt PKK ile barış sürecine ihanet olarak değerlendirdiler. Türkiye haritasında bir kale gibi duran HDP seçim bölgesine bakıldığında, ordunun herhangi bir saldırısı halinde ülke bölünmezliğinin korunamayacağı görünüyor.
AKP, azınlık veya koalisyon hükümeti mi kuracak? Eğer öyleyse kiminle? En başta, AKP’ye en yakın parti olan MHP ile koalisyon kurulabilir. Ama, üç muhalefet partisinin bir araya gelerek hükümet kurma ihtimali de var. Seçim sonuçları, halkın partilere uzlaşma mesajı olarak algılanabilir. Ancak en büyük ihtimal erken seçimlere gidilmesi şeklinde… Kısacası Türkiye’yi zor günler bekliyor.

(Frankfurter Rundschau, Çeviren: Semra Çelik)

Close