Matthias W. BIRKWALD / Junge Welt
Almanya’da her geçen gün daha fazla emekli çalışmaya devam ediyor. Bunun bir nedeni sosyal bağlantılarını sürdürmek ve üretken olmaya devam etmek istemesidir. Bunlar arasında öncelikle akademik eğitim almış, yüksek derecede kendi kaderini tayin etme yeteneği olan ve kariyerlerinde kendini onaylama arzusu olan kişiler yer almaktadır. Gönüllü olarak çalışmaya devam etmek isteyen ve bunu yapabilen herkes bunu yapabilir.
Ancak çalışan emeklilerin birçoğunun ek gelire bağımlı olduğu inkar edilemez. Anketlerde yüzde 30’dan fazlası emekli maaşlarının geçinmeye yetmemesi nedeniyle çalışmaya devam etmek zorunda olduklarını söylüyor. Bireysel emeklilik ödeneğini karşılayamayan ve şirket emekliliği bulunmayan herkes yalnızca yasal emekliliğe bağımlıdır. Bu durumda, özellikle Doğu Almanya’da ve kadınlar arasında çok fazla insan var. 21.2 milyon emeklinin ortalama emekli maaşı şu anda sadece 1209 avro. Üstelik 35 yıl veya daha uzun sigortalılık süresinden sonra bile 2022 yılında hesaba ortalama yalnızca 1384 avro aktarıldı.
Bunun son yılların ölümcül emeklilik politikasıyla bağlantısı inkar edilemez. Emeklilik düzeyi 2000’li yılların ortasından bu yana sürekli olarak yüzde 53’ten yüzde 48’e düştü. SPD ve Yeşiller bunu “Ajanda 2010” politikasının bir parçası olarak siyasi olarak istediler, Birlik partileri CDU, CSU ve Hür Demokrat Parti FDP ise heyecanla bunu sürdürmeye devam etti. Bu en büyük hataydı! Emeklilik düzeyi yüzde 53’te kalsaydı, tüm emekli maaşları yüzde on oranında daha yüksek olurdu. Bunlar, emeklilerin sonuç olarak uğradığı gerçek kayıplardır.
Buna ek olarak, emeklilik puanlarının kazanılmasına ilişkin yasada, özellikle yeni başlayanlar arasında giderek belirginleşen değişiklikler (Örneğin, işsizlik yardımı II için artık emeklilik katkı payının olmaması) bulunmakta. Eski Şansölye Gerhard Schröder (SPD) tarafından oluşturulan düşük ücretli sektörün ve yüksek işsizlik dönemlerinin emeklilik maaşları üzerindeki sonuçları, özellikle Doğu Almanya’da, ancak önümüzdeki yıllarda belirginleşecek.
Geçtiğimiz günlerde Sol Parti-Die Linke’nin küçük bir sorusuna verilen yanıt bunu açıkça ortaya koydu: 65 yaşındakilerin yüzde 18.6’sı yoksulluk içinde yaşıyor ve kadınlar arasında bu oran yüzde 20’den bile fazla. Yardım örgütlerinin yoksulluk raporuna göre bu değer 2006 yılına göre neredeyse iki katına çıktı. Bu bir skandal! Bu da birçok çalışan emeklinin sırf işten keyif aldığı için çalışmaya devam etmediğini ve etmeyeceğini gösteriyor. Zaten çok yüksek olan emeklilik yaşının ötesinde ekonomik koşullar nedeniyle bir çalışma zorunluluğu olmamalıdır. Emekten yana olanlar ölümüne çalışmaya karşıdır! Bu nedenle acilen emekli maaşlarının artırılmasına ihtiyacımız var.
Ancak koalisyon hükümeti, emeklilik seviyesinin yüzde 48’de kalması gerekip gerekmediğini tartışıyor ve sözde üretim sermayesi ile riskli sermaye teminatına ve bireysel emeklilik sağlanmasına yönelik önerilere kapılıyor. Yaşlılıkta iyi bir güvenlik politikası farklı şekilde işler.
Şimdi her zamankinden daha fazla emeklinin sosyal yardıma ihtiyacı var.
Almanya’da 67 yaşını doldurmuş ve geçimini sağlayacak yeterli emekli maaşı bulunmayan herkes temel güvence hakkına sahip. Federal İstatistik Dairesinin verilerine göre, giderek daha fazla sayıda emekli buna bağımlı hale geliyor. Buna göre 2024 yılının ilk yarısı sonunda ülke genelinde 728 bin 990 kişi temel yaşlılık güvencesinden yararlandı.
Rapora göre, bir yıl öncesine göre yaklaşık 37 bin daha fazla insan var. Haziran 2023’te 691 bin 820 emekli sosyal yardım aldı. Rakamları 2015 yılıyla karşılaştırırsanız temel güvenliğe hak kazananların sayısında yüzde 40’a yakın bir artış var.
Çeviren: Semra Çelik

