Alman ekonomisi son yılların en sıkıntılı sürecinden geçiyor. Koronavirüs dönemindeki küçülmeyi bir yana bırakırsak son iki yıldır durgunluk seviyesinde seyrediyor. Bu durumun kısa sürede aşılması ise beklenmiyor. Ekonomistler mevcut durgunluğun daralma sürecine gireceğini tahmin ediyor. Bunun farkında olan sermaye ve hükümet ise çeşitli arayışlar içinde. Tekeller, en son Volkswagen’in ilan ettiği gibi “tasarruf” gerekçesiyle fabrikaları kapatmayı, üretimi başka ülkelere taşımayı gündemine almışken, hükümet de tekeller için yeni pazar arayışlarını hızlandırdı.
Avrupa’nın diğer ülkelerinden farklı olarak Alman ekonomisi, ABD ve müttefikleri tarafından “düşman” ilan edilen Rusya ve Çin’e oldukça bağımlıydı. Ukrayna savaşından önce ihtiyaç duyduğu doğal gazın yüzde 55’ini, petrolün de yüzde 40’ını Rusya’dan temin eden Almanya, savaştan sonra enerjiyi daha pahalıya başka ülkelerden satın almaya başladı. Bu da fiyatların hızla artmasının, tüketimin azalmasının ve ekonomideki durgunluğun başlıca nedenlerinden biri oldu. Çin ile ABD ve bölgedeki müttefikleri arasındaki gerilimin artması da Alman ekonomisini etkilemeye başladı. Kısa bir süre önce AB’nin Çin’den ithal edilen otomobillere yüzde 35’ten fazla gümrük vergisi almayı kararlaştırması, Alman ekonomisini ve özellikle de otomobil tekellerini oldukça tedirgin etmiş görünüyor.
ÇİN’İN YERİNE HİNDİSTAN’I GEÇİRME PLANLARI
ABD’nin dünya çapında izlediği emperyalist politikaların sonuçlarını yaşayan Almanya, şimdi Asya’da Çin’in yerine Hindistan’ı geçirme planlarını yapıyor. Bakanlar ve kalabalık bir ekonomi delegasyonuyla Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye giden Başbakan Olaf Scholz, her iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi için bir dizi anlaşmanın altına imza attı. Ziyaret sırasında Scholz’a Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Çalışma Bakanı Hubertus Heil eşlik etti. 1.4 milyar nüfusuyla dünyanın en büyük pazarı haline gelen Hindistan, Alman tekellerinin Çin’e olan bağımlılığını azaltma bakımından yeni bir adres olarak görünüyor. Hükümetler arası görüşmeler ve Alman Ekonomisi Asya-Pasifik Konferansı (APK) kapsamında daha önce Çin’e yatırım yapan Alman tekellerinin gelecekte bu yatırımlarını Hindistan’a kaydırmasının olanakları konuşuldu. ABD’nin Çin’e karşı sert yaptırım kararı alması durumunda bu yaptırımların Alman ekonomisine etkilerinin Hindistan üzerinden aşmanın hesapları yapılıyor. Ekonomi Bakanı Habeck, Çin’e bağımlı olmak istemediklerini ifade ederek, “Bütün yumurtaları aynı sepete koymanın ekonomi için zararlı” olduğunu söyledi ve enerjide daha önce Rusya’ya bağımlığı da buna örnek gösterdi. Başbakan Scholz da Çin’in yanı sıra Hindistan ile ilişkileri geliştirmeyi “Riski minimuma düşürme” olarak tarif etti. 2021’de başbakanlık koltuğuna oturan Scholz, üç kez başbakan olarak Hindistan’ı ziyaret etti. Daha önceki Alman başbakanları benzer sık ziyaretleri Çin’e yapmıştı. Emperyalist devletler arasındaki çıkar çatışması ve yeniden paylaşım mücadelesinde BRICS üyesi olmakla birlikte Batı ile de dengeli bir ilişki sürdüren Hindistan, henüz Batılı emperyalist devletlerin hedefi haline gelmiş değil. Ayrıca, bölgede Çin’i dengeleyebilecek tek güç olarak görülüyor. Bu nedenle de Hindistan ile yakın ilişkiler önemseniyor.
ABD POLİTİKALARI ZORLUYOR
Almanya’nın Çin yerine Hindistan’ı geçirmeye başlaması, ABD’nin bölgede izlediği politikayla yakından ilgili. Salı günü Der Spiegel’in internet sitesinde Scholz’un Hindistan ziyareti dolayısıyla yer alan haber analizde, 5 Kasım’daki seçimlerden sonra ABD’de kimin başkan olacağından bağımsız olarak önümüzdeki dönemde Çin’e karşı korumacı politikaların devreye konulacağına dikkat çekildi. ABD’nin, atacağı her adıma Çin’in de yanıt vermesi kuvvetle muhtemel olduğu için bunun faturasının ABD’nin bütün müttefikleri tarafından ödeneceği de öngörülebiliyor. Alman ekonomisi de Washington-Pekin geriliminden “en az şekilde” etkilenmek için Hindistan’ı yeni bir pazar olarak belirlemiş durumda. Bunda Hindistan ekonomisindeki hızlı büyümenin rolü de büyük. Hindistan’ın üç yıl içinde Almanya’yı geçerek dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücü olması bekleniyor. Hızlı büyüme özellikle Alman otomotiv tekelleri için yeni bir şans olarak görülüyor. Aksi takdirde ABD ve Çin otomotiv tekelleri Alman tekellerinin pazarını ele geçirebilir. Dünya Bankası ve IMF’nin verilerine göre Hindistan ekonomisi, bu yıl içinde yüzde 6.6-6.8 arasında büyüyecek. Yüzde 0.2 büyümenin beklendiği Almanya için Hindistan adeta bir mucize…
NİTELİKLİ İŞGÜCÜ KAYNAĞI OLARAK HİNDİSTAN
Almanya, Hindistan’ı sadece mal satacağı, yatırım yapacağı bir pazar değil, aynı zamanda aradığı nitelikli işgücünü de bulabileceği bir ülke olarak görüyor. Özellikle bilgisayar mühendisleri getirmek için bazı düzenlemeler yapılacak. Hindistan ve Almanya hükümetleri iki yıl önce bir göç anlaşması üzerinde mutabık kaldı. Alman hükümeti bunu bir başarı olarak ilan etmişti. 2020’den bu yana her yıl Almanya’ya gelen Hintli vasıflı işçi sayısı iki katına çıktı. Geçtiğimiz kış döneminde Alman üniversitelerindeki en büyük yabancı öğrenci grubunu Hindistan’dan gelenler oluşturdu. Hindistan’ı 10 yılı aşkın bir süredir kısa süre önce üçüncü kez yeniden seçilen Hindu milliyetçisi Narendra Modi yönetiyor. Modi’nin otoriter şekilde azınlıkları baskı altında tutması, Alman hükümeti açısından bir sorun olarak görülmüyor. Rusya ve Çin’i otoriterlik ve insan hakları nedeniyle eleştiren Alman hükümetinin sermayenin çıkarlarına ve küresel düzeyde izlenen politikalara bağlı olarak Hindistan ile ilişkileri geliştirmek için kolları sıvaması, bir kez daha temel evrensel değerlerin sermaye için önemli olmadığını gösteriyor.
Bu yeni çıkarlardan ötürü Scholz, Hindistan ile AB arasında yaklaşık 17 yıldır müzakere edilmekte olan ve adeta rafa kaldırılan serbest ticaret anlaşmasının kısa bir süre içinde imzalanabileceğini söyledi. Bu da Scholz’un Alman sermayesinin çıkarlarına bağlı olarak AB düzeyinde harekete geçeceği anlamına geliyor. Almanya’nın harekete geçmesi durumunda anlaşmanın kısa sürede imzalanacağı da söylenebilir. Almanya-Hindistan ilişkileri elbette sadece ekonomi ve nitelikli iş gücü ile de sınırlı kalmayabilir. Alman donanmasına bağlı iki gemi Hindistan’ın Goa kentinde Asya-pasifik tatbikatı kapsamında bulunuyordu. Scholz buradaki Alman askerlerini de ziyaret etti ve her iki ülke arasındaki askeri işbirliğine dikkat çekti. Almanya, önemli bir nükleer güç olan Hindistan ile ciddi bir askeri işbirliği yapmak ve 200 milyar dolarlık silah pazarına ortak olmayı da hedefliyor. Dolayısıyla Alman silah tekelleri Hindistan’a daha fazla silah satacak. Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsüne (Sipri) göre Almanya’nın dünyanın en kalabalık ülkesine silah sevkiyatındaki payı son beş yılda yüzde 1.7 gibi cüzi bir oranda kaldı. Rusya ise bunun 20 katına sahipti. (YH)