7-8 Haziran’da Elmau Şatosu’nda düzenlenen G 7 Zirvesi’nde karşı toplantı ve gösteriler düzenlendi. Alternatif Zirve’ye katılım yoğun oldu. Münih merkezdeki eyleme 40 bin kişi katıldı.
Münih’te 4-5 Haziran’da G7’ye karşı düzenlenen Alternatif Zirve’ye katılım yoğun oldu. Zirvenin ana forumunda konuşan Birleşmiş Milletler eski Gıda Raportörü Jean Ziegler, kapitalizmi “yamyamlar düzeni”ne benzetti, ‚Bu düzeni değiştirmek için yapılacak her türlü mücadele en doğal hakkımızdır‘ dedi.
İki günlük zirvede G7 ülkelerinin neden olduğu savaşlar ve yoksulluk ele alındı.
Freiheizhalle’de başlayan kongrenin açılış konuşmasını Hindistanlı Ekonomi Prof. Jayati Ghosh yaptı. Gosh, “Kapitalizm artık eskisi gibi kontrol edilemiyor. Şu anda denetlenemeyen bir kapitalizm söz konusu. Bu nedenle sorunlar her geçen yıl büyüyerek devam ediyor. Son beş yıl içerisinde adaletsizlik, eşitsizlik geçmişe göre daha fazla büyüdü. Finans sistemi eskiye göre çok daha kötü. Ortada büyümeyi sağlayan bir kapitalizm yok. Yaşanan sorunların çözümü daha fazla servet ve miras vergisi almaktı” dedi.
İLGİ BEKLENENDEN FAZLA OLDU
Yüzlerce kişinin izlediği ve ilginin beklenen çok üzerinde olduğu zirvenin ilk oturumu Die Tageszeitung’tan Ulrike Hermann’ın moderatörlüğünde, “Küresel güç ilişkileri, serbest ticaret rejimleri ve mümkün olan alternatifler” başlığıyla yapıldı. Oturuma İşviçre’den Birleşmiş Milletler eski Gıda Raportörü Jean Ziegler, Türkiye’den Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Evrensel Yazarı Sinan Birdal, Kolombiya’dan avukat Liliana Uribe ve Almanya’dan Sosyal Ekonomi Enstitüsü’nden Conrad Schuhler katıldı.
‘BU DÜZENİ DEĞİŞTİRMEK EN DOĞAL HAKKIMIZDIR’
Dünya çapında artan işsizlik, yoksulluk, susuzluk gibi pek çok konuda yazdığı kitaplar ve araştırmalarla tanınan Ziegler, G7 Zirvesi’nde bir araya gelen liderlerin tekellerin emrinde olduğunu belirterek, “Tekellerin her şeyi denetim altına aldığı bir dünyada yaşıyoruz. Finans kapital oligarşisi sürekli kârını artırmanın derdinde. Dünya nüfusunun yüzde 1’lik bölüm halkın yüzde 99’nun sahip olduğu geliri elinde tutuyor. Her beş saniyede bir çocuk ölüyor. 1 milyar insanın içecek suyu yok. Halbuki günümüz dünyası 12 milyar insanı besleyebilecek durumda. Bütün bunlardan ötürü kapitalizm yamyamlık düzenidir. Bu düzenin mutlaka değişmesi gerekiyor. Değiştirmek için her türlü mücadele en doğal hakkımızdır. G 7 Zirvesi’nde karşı yapılan bu zirve umutların büyümeye devam ettiğiniz gösteriyor” dedi. Ziegler, konuşmasında dünyanın pek çok ülkesinde temel gıda maddelerinin son yıllarda aşırı derece planlandığını ifade etti.
‘7 HAZİRAN BÖLGE İÇİN ÖNEMLİ’
Zirvede konuşan Evrensel Gazetesi yazarı Dr. Sinan Birdal da, Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeler hakkında bilgi vererek, uluslararası ilişkilerde yeni düzenlemelerin olduğu pek çok ülkenin istikrarsızlıkla karşı karşıya olduğunu anlattı. Birdal, Türkiye’nin Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın desteğiyle bölgede güç olmaya çalıştığını, ancak 7 Haziran seçimlerinin bu konuda önemli olduğunu belirtti.
Zirve’de Uribe, Kolombiya’daki iç savaş ve barış süreci konusunda bilgi verirken, Schuhler de artan rekabet ve ülkeler arasındaki gerilim konusunda bir sunum yaptı.
Alternatif Zirve, aralarında Rosa Luxemburg Vakfı, kiliseler, çevre örgütleri olduğu 40’ın üzerinde örgüt tarafından birlikte düzenledi. Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) de zirveyi ve G7’ye karşı protestoları düzenleyen örgütler arasında yer aldı. (YH)
Zengin ülkelerin diktatörlüğü var
Birleşmiş Milletler eski Gıda Raportörü Jean Ziegler sorularımızı yanıtladı.
Sayın Ziegler, konuşmanızda sıkça ‘yamyamlık sistemi’nden söz ettiniz. Neden bu ifadeyi seçtiniz?
Çünkü bugün dünyayı 500 tekel yönetiyor. Dünyadaki toplam gayrisafi gelirin yarısından çoğunu bunlar kontrol ediyor. Ekonomik, politik, mali, askeri ve ideolojik bir güç oluşturuyorlar. Devletler üstü, dünyanın en zengin ülkelerinin üstünde bir dünya diktatörlüğü var.
G7 ülkeleri ise, sadece bu finans kapitalin çıkarlarını yerine getiren bir araç durumundalar. Diğer tarafta ise üçüncü dünya ülkelerinde ceset dağları yükseliyor.
Her beş saniyede 10 yaşın altında bir çocuk açlıktan ölüyor. Hem de servetin, zenginliğin içinde yüzen bir planette…
Bu istatistikleri açıklayan kurum, yani Birleşmiş Milletler ise, dünyanın 12 milyar insanı, yani şimdikinin iki katı insanı doyurabilecek kapasitede olduğunu açıklıyor. Sonuç olarak objektif bir eksiklik yok ve bu durum bir kader değil, öyleyse bugün açlıktan ölen her çocuk resmen bilerek, isteyerek katlediliyor.
Büyük sanayi ülkeleri sürekli olarak açlıktan yoksulluktan söz ediyor ama açlık, yoksulluk, sefalet devam ediyor. Neden?
Açlık katliamı çağımızın en büyük skandalı. 7,3 milyar insanın bir milyarı açlıkla karşı karşıya.
Büyük sanayi ülkeleri hiçbir problemle karşılaşmadan, demokratik şekilde, yasal olarak , ve teknik hiçbir sorun olmadan yarın bu ölüm mekanizmasını bitirebilirler.
Temel gıda maddeleri üzerindeki borsa spekülasyonlarını yasal olarak yasaklayarak, en yoksul ülkelerin borçlarını silerek bu ülkelerin tarım, eğitim ve sağlığa yatırım yapacak küçük de olsa bir sermayeye sahip olmasını sağlayarak ve bankaların hedge fonlarla tarım alanlarını ele geçirmesini engelleyerek bu açlık katliamı sona erdirilebilir.(YH)
Almanya’nın rolü büyük
Diethart Möller*
Almanya G 7 içinde önemli bir rol oynuyor. Almanya, AB içinde yönetici güç, en güçlü emperyalist devlet. Emperyalist politika sürdürüyor. Ancak G 7 Zirvesi’nde Almanya, şu an dünyanın en büyük emperyalist gücü olan ABD’nin üstünlüğünü kabul ederek, biraz geride kalmak zorunda.
Buna rağmen Almanya, AB üzerinden kendi politikasını uygulamayı sürdürüyor. Örneğin Erdoğan’a yönelik politikası böyle. Onu zaman zaman eleştiriyor ama sonunda destekleyerek, güçlü Türkiye’yi AB’ye getirmesi teşvik ediliyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin çöküşünden sonra çelişkiler adım adım sertleşti. Rusya, çözülme yaşandığı için başlangıçta savunmadaydı. Şimdilerde Rusya, Putin’in önderliğinde kapitalist bir ülke olarak güçlendi. Çok güçlü bir ordusu var. Ancak aynı zamanda AB ve NATO, doğuya doğru ilerlemeye başladı. Halbuki iki Almanya’nın birleşmesi sürecinde dışişleri bakanı Gencher, AB ve Nato’nun doğuya genişlemeyeceği sözünü vermişti.
Açıkça kendi etki alanlarını genişletmek ve güçlendirmek, Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için bilinçli bir politika izlendi.
Son yıllarda G 7 ve diğer kurumlara yönelik protestolar oldukça arttı. Almanya’da o kadar güçlü değil ama İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde çok güçlendi.
Birkaç hafta önce Frankfurt’ta Avrupa Merkez Bankası’nın açılışına katıldım. Mücadelenin güçlü olduğu ülkelerden gelen insanlar da vardı. Onlar buraya sisteme karşı öfke, nefret, ve gelecek korkusunu taşıyorlar.
İspanya ve Yunanistan’da yaşayan bir genç olmayı ben de istemezdim, çünkü biliyorum ki, geleceğim ve normal bir hayatım olmayacak; hayatımı işsiz olarak sürdürmek zorunda kalacağım, bir aile kuramayacağım.
* Arbeit und Zukuft
Protestolara binlerce kişi katıldı
7-8 Haziran’dan Garmisch Paltenkirchen yakınlarındaki Elmau Şatosu’nda toplanan G 7 Zirvesi’ne karşı binlerce kişinin katıldığı gösteriler düzenlendi. Münih’ten Garmisch Paltenkirchen’e giden protestocular belediye binası önünde bir araya gelerek savaşa, silahlanmaya ve yoksulluğa karşı döviz ve pankartlar taşıdılar. Garmisch-Paltenkirchen’de zirveye karşı kamp yapanlar ise merkezi tren istasyonu önünde toplandılar.
Belediye binası önünde yapılan eyleme daha çok çevreci örgütlerin katıldığı dikkat çekerken, tren istasyonu önündeki eyleme otonomcu gruplar yer aldı. Tren istasyonu önünde yapılan eylem bir panzer maketinin ateşe verilmesiyle başladı. Üzerinde “Mali”, “Kürdistan”, “Kosova”, “Afganistan” yazılarının olduğu panzerin yakılmasıyla, Almanya’nın savaş bölgelerine gönderilmesi protesto edildi.
Polisin yoğun güvenlik önlemleri aldığı her iki mitingde ABD ile AB arasında imzalanması planlanan Serbest Ticaret Anlaşması’na (TTIP) de tepki gösterildi.
Almanya’nın dışında Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Avusturya, İtalya ve Fransa’dan de eyleme katılımlar oldu. “Stop G 7 Elmau” inisiyatifi eyleme 10 bin kişinin katıldığını açıkladı.
5 Haziran’da Münih’te yapılan gösteriye 40 bin insan katılmıştı.(YH)