Written by 13:07 Allgemein

Beklenen bomba düştü!

Aydın Çubukçu

 

Suriye’deki iç karışıklığı başından beri kışkırtan ve emperyalist ABD’nin ve Siyonist İsrail’in çıkarları doğrultusunda bir savaş fırsatı için gözlerini dört açan hükümetin bahtına, 3 çocuk ve 2 kadının canını alan bir top mermisi düştü.
Alesta bekleyen Türk topçuları derhal ve anında gülleleri yağdırmaya başladılar.
Resmi açıklamalarda, “Egemenlik hakkımızı koruyoruz” dendi.
Bu gürültü arasında TBMM, tezkere tartışmalarına gömülmüş vaziyette, aslında bir iç sorun tartışmaya başladı.
Erdoğan hükümeti, uzun bir süredir “Yurtta savaş, bölgede savaş” politikası güdüyor. Ne var ki, özellikle Suriye söz konusu olduğunda, Türkiye halkları, hangi gerekçeyle ve hangi araçlarla olursa olsun, savaşa karşı net bir tutum sergiliyor.
Suriye’de Esad rejiminin devrilmesini büyük bir gösteri fırsatı olarak gören Başbakan ise, işin yokuşa sürülmesi karşısında sinirleniyor ve gittikçe düşen itibarını yeniden ayağa kaldırabilmek için “silah başında” bir fotoğrafla ortaya çıkmayı özlüyor.
Gerek Türkiye halklarının savaşa, özellikle de Suriye’ye saldırılmasına karşı duran ruh hali, gerekse uluslararası durum, bu özlemin gerçekleşmesini önlüyor, en azından geciktiriyor.
Esad rejiminin sözde “Özgür Suriye Ordusu” tarafından yıkılamayacağı artık herkes tarafından görülmüş bulunuyor. Bu parayla toplanmış çapulcu sürüsüne, uluslararası planda güven duyan kimse kalmamıştır: Türkiye hükümetinden başka!
Gerek silah, gerekse personel ve lojistik destekle arkasında durduğu bu gücü, birkaç gerici Arap yönetimiyle Türkiye’nin dışında kimse ciddiye almıyor. Onların yürüttüğü kirli ve terörist hareketin, Suriye halkının özlemleriyle, demokrasi ve özgürlük talepleriyle hiçbir ilgisi olmadığı da artık apaçık ortaya çıkmıştır. Zalime karşı savaştığı propagandası yapılan güruh, gerçekte halkın desteğinden kopuk bir çeteden başka bir şey değildir. Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, Türkiye’den akan paraları nasıl paylaşacakları konusunda kendi içlerinde giriştikleri kavga da bilinmeyen bir şey değil. “Özgür Suriye Ordusu” denilen sözde teşkilatın, kendilerine sonuna kadar açılmış para keseleri olmasa bir gün ayakta kalamayacakları da biliniyor. Sözün kısası, şu anda Esad rejimi aslında duruma hakimdir ve askeri bakımdan da bu kurmaca muhalif grupları halledebilme imkanına sahiptir. Türkiye sınırına çok yakın bir noktada yoğunlaşmış olan çatışmalar ise, bir tek şeyin göstergesidir. Paralı askerler, sıkıştıklarında sığınacakları Türkiye’nin sınırında durmakta ve Türkiye’nin askeri müdahalesine gerekçe hazırlayacak eylemler yapmaktadır.
İşte bu yüzden, Akçakale’ye düşüp beş can alan top mermisi, Türkiye’nin de silahlı çetelerin de çok hoşuna gitmiştir.
Ancak Suriye, top mermisinin yol açtığı faciayı “soruşturma konusu” yapmış, ölenleri şehit ilan etmiş ve başsağlığı dileyerek bir savaş beklentisiyle ellerini ovuşturan hükümeti bir ölçüde boşa düşürmüştür. Uluslararası tepkiler de, sınırı geçmeye hazır bekleyen Türkiye’yi cesaretlendirmekten uzaktır. “İtidal ve sağduyu” çağrıları, “Haydi yürü aslanım, yollar senindir” babında değildir.
Meclisteki tartışmalar ise, hükümetin hamaset nutuklarıyla süslediği bir boşlukta yuvarlanıyor.
Elbette ki Meclis önündeki protesto gösterileri içeriden duyulmuyor ama ne hikmetse, “kapalı oturum”un bütün içeriği anında haber bültenlerine düşüyor. Böylece görüyoruz ki, halkın büyük çoğunluğunun savaş istemeyen sesi Meclis duvarlarına çarpıp geri dönerken, içeriden de bu eğilimi dile getiren sesler dışarıya taşıyor.
Hükümetin beklediği bomba nihayet Türkiyeli beş garibanın başına düştü, ama öyle görünüyor ki, bu kadarı Suriye’ye saldırmak için şimdilik yeterli olmayacak.
Emperyalizmin vurucu gücü NATO, anlaşmalar gereği, Türkiye’ye yapılan her saldırının kendisine yapılmış olacağını ilan etse de, bunun bir saldırı olup olmadığı konusunda yeterince açık bir görüş bildirmemiştir.
Geçen günün gecesi, Suriye’yi bu tarafa daha çok gülle atması için kışkırtmakla geçti. Suriye mevzileri aralıksız top ateşine tutuldu ve gelen haberlere göre, birçok Suriyeli asker öldürüldü. Buna rağmen Suriye bir savaş pozisyonu almaktan özenle kaçınıyor.
Şiddetle savaş arzulayan hükümet, bu durum karşısında daha öfkeli ve daha kışkırtıcı davranıyor.
Hükümetin iç bunalımların üstünü örtmek, Kürt sorununu istediği yönde daha da çıkmaza sokmak için savaşa ihtiyacı var.
Ama bizim, bütün halkların, sorunları daha da ağırlaştıracak, yoksulluğu arttıracak, üstümüze çullanan vergi ve zam sağanağını hızlandıracak ve komşularımızla aramıza kan sokacak böyle bir savaşa hiç ihtiyacımız yok.

Close