Written by 12:06 uncategorized

Bir Entegrasyon Raporu daha…

Mehmet Çallı

Federal Bakanlar Kurulu, 8 Eylül 2010 tarihli toplantısında, Entegrasyon Programı’nı karar altına aldı. Yaklaşık 200 sayfalık program, Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin’in ırkçı açıklamalarıyla gündeme soktuğu entegrasyon tartışmalarının tam ortasında açıklandı. Entegrasyon Programı’nın Bakanlar Kurulu’nun gündemine çok önceden konulduğu söylense de, hükümet bu zamanlamayla “Bakın biz boş durmuyoruz, tartışmalar sürerken sorunun adını koyduk ve çözümler de üretiyoruz” mesajını verme fırsatını yakaladı. Bu saptamanın abartı olmadığı, programı bir basın konferansıyla tanıtan Federal İçişleri Bakanı De Maiziere’in açıklamalarında da görülüyordu: “Bugün Almanya’daki göçmenlerin yüzde 10-15’lik bir kesimi, entegrasyona karşı çıkıyor. Bizim asıl sorunumuz da bunlarla ve program, bunların entegrasyonunu sağlamak için hazırlandı.”
Federal Göçmenler ve Mülteciler Dairesi tarafından hazırlanan Entegrasyon Programı’nın amacı, “göçmen kökenli insanlara fırsat eşitliği ve ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşama eşit haklarla katılımını sağlamak” olarak tanımlanıyor. Bu ulvi hedefe nasıl ulaşılacağı sorusunun yanıtı ise, göçmenlerin Almanca öğrenmelerini sağlamak oluyor. Buna ek olarak göçmen çocuklarının eğitimdeki başarı düzeylerinin yükseltilmesi hedefleniyor. Biraz daha ayrıntılandıracak olursak, göçmenlerin çalışma yaşamındaki yerlerinin genişletilmesi için meslek tanıtım ve meslek eğitim seçme kurslarına katılmaları öngörülüyor. Eğitimdeki sorunları aşmanın yolunun da,  okullarda daha fazla göçmen kökenli öğretmen görevlendirmekten, dolayısıyla göçmen gençleri öğretmenlik  mesleğine teşvik etmekten geçtiği ileri sürülüyor.

BİLİNİN SENARYOLAR
Kısacası, “Her şeyin başı eğitim” veya “Entegrasyonun anahtarı Almanca bilmekte yatıyor” gibi onyıllardır tekrarlanagelen saptamalar bir kez daha ısıtılıp gündeme getirilirken, göçmenlerin bugün karşı karşıya oldukları sorunların asıl sorumlusunun Almanca bilmedikleri için yine kendileri oldukları iddiasına da bir kez daha vurgu yapılıyor. Program, Federal Hükümetin entegrasyonu ilerletmek adına yaptığı hamlelerden (!) sonuncusu. Daha önce sekiz kez yayınlanan Yabancıların Durumu Üzerine Rapor, yıllık olarak yayınlanan Entegrasyon Göstergeleri Raporu, Entegrasyon İçin Ulusal Eylem Planı gibi her biri yüzlerce sayfalık ve birbirinin tekrarı olan belgeler, yıllardır entegrasyonu teşvik adına yapılan ‘devasa hamleler’ olarak arşivlerin tozlu raflarına kaldırıldı.
Bu geleneği başlatan ilk rapor, 1979 yılında yayınlanmıştı. 1978 yılında Federal Hükümet tarafından Yabancılar Danışmanı olarak görevlendirilen Heinz Kühn’ün adını taşıyan raporda, göçmenlerin Almanya’ya yerleşme eğilimlerinin güçlendiği saptamasının ardından, onların entegrasyonunu teşvik etmek ve toplumsal yaşamın her alanında katılımlarını sağlamak için alınması gereken önlemler sıralanıyordu. Şimdi yayınlanan Entegrasyon Programı ise, 31 yıldır tekrarlanan bu saptamalarda bir adım ileri gidilmediğini gösteriyor.
Bunun nedeni ise açık. Yıllarca Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu tekrarlayan, bunu da ideolojik bir duruş haline getiren resmi politikalar, göçmen konusuna sermayenin ihtiyaçları bakış açısıyla yaklaştı. “Ucuz işgücü çağırdık; ama insanlar geldi” vecizesiyle özetlenen bu yaklaşım, göç ve entegrasyon politikalarının merkezine oturtuldu. Sermayenin ucuz işgücü açığının giderilmesine yaradığı sürece, sadece fabrikadaki ustabaşının direktiflerini anlayabilecek kadar Almanca bilen göçmen işçi, uyum sağlamamakta direnmekle suçlanmadı.
Sadece sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını gidermekle kalmayan göçmen işçiler, günah keçisi işlevini de üstlenmek zorunda kaldılar. Sermayenin ve hükümetlerin saldırıları karşısında mücadelenin yükselmesini engellemek için toplumun ve işçi sınıfının göçmen-yerli diye bölünmesi için de göçmen işçilere ihtiyaç duyuldu. Kazanılmış haklara karşı başlatılan birçok saldırı, önce toplumun en az haklara sahip kesimini oluşturan ve çoğunlukla örgütsüz göçmenler üzerinde uygulandı. Örneğin sığınma başvurusunda bulunanların kayıtlı oldukları belediyenin sınırlarını izinsiz terk etmelerini yasaklayan uygulama, bugün Hartz IV yardımı alanlara uygulanıyor. Sarrazin’in Müslüman göçmenleri hedef alan  ırkçı açıklamalarını, ‘alt katman mensubu’ Almanları da hedef alan sosyaldarvinist tezleriyle aynı solukta yapması da bu nedenle şaşırtıcı değil.

ENTEGRASYON DÜZEYİ NASIL ÖLÇÜLECEK?
Daha önceki raporlarda olduğu gibi şimdi yayınlanan Entegrasyon Programı’nın kamuoyunda kabul görmesi için, entegrasyonun hangi düzeyde gerçekleşmiş olduğunu ölçmek için kriterler olduğu iddiası ileri sürülüyor. Bu kriterlerin başında ise eğitimdeki başarı düzeyi, işsizlik oranı, sosyal yardımla geçinenlerin sayısı gibi istatistik verileri geliyor. Yani bir okul diploması almamış göçmen çocuklarının  oranının yüzde 15 ile ortalamanın iki katı olduğu, göçmen gençlerin yüzde 40’ının meslek eğitimi yapmadığı, göçmenlerde işsizlik oranının ortalamanın iki katı olduğu gerçeklerinden hareketle entegrasyonun yeterli gerçekleşmediği sonucu çıkarılıyor. Buna, Türkiye kökenli göçmen kadınların yarısının Almanca bilmediği gibi istatistikler eklenerek, “entegrasyon istemiyorlar, biz de yaptırım uygularız” eksenli gerici politikalara zemin oluşturuluyor. Bu politikalardan etkilenen Alman işçi ve emekçisinin aynı sorunlarla boğuşan göçmen emekçiye karşı beslediği önyargıların derinleşmesi ve onunla bu sorunlara karşı birlikte mücadele etmek yerine tepkisini ona yönlendirmesinin yolu da bu şekilde açılıyor.
Bu propagandalara karşı bıkmadan dillendirilecek gerçekler ise, hangi etnik köken veya dini inançtan olursa olsun, işçilerin birliğini sağlamak için mücadele edenlerin ve entegrasyonu sınıfın birliği olarak algılayanların en önemli silahı. İşsizliğin gerçek nedeninin kapitalistin kar hırsı olduğu, işçi çocuğunun eğitimde fırsat eşitliğine sahip olmadığı, göçmen işçi ve emekçilerin de diğerleri gibi giderek artan hak gasplarından etkilendiği gerçeklerini, şimdiye dek yayınlanan yüzlerce sayfalık entegrasyon raporları gizleyemedi. Entegrasyon Programı ile bu açığın kapatılması ihtimali de bulunmuyor.

Close