Written by 07:57 KÜLTÜR

Bir kültür festivalinden izlenimler

Korkutan beni, Söz”

Habib Bektaş

Molla Demirel

Braunschweig’ın tarihi semtlerini dolaşıp kentte yaşayan farklı kültürlere olanak yaratmak için kullanılan tarihi Interkulturelle Haus’a girdiğimizde ayakta duracak halim kalmamıştı.

Kitap masasına doğru yöneldim, beni güler yüzü ak şaçları ve dinç görünümüyle Şair Habib Bektaş karşıladı. Kucaklaştık. Sonra bana iki dille yayınlanmış olan “Ayna Belleği” adlı eserini uzattı açtım.

Şunları yazmıştı: “Sevgili Dostum Molla Demirel’e sesim, yazdıklarım ve sevgilerimi bırakıyorum Braunschweig 2016”

Bunları okuyunca içime dostluğun sıcaklığı aktı, bütün yorgunluğum uçtu, gitti.

Ayrıca DİDF’e (Demokrat İşçi Dernekleri Federasyonu) bağlı derneğin yöneticilerinden olan Kamil Gömleksiz ve işçi şair dostum Rüştü Yıldırım’la kucaklaştık.

Gerçekten çok yorulmuştuk. Türkiye’nin politik havası Almanya’ya sis, yağmur ve soğuk olarak yansıyor sanki. Son zamanlarda artık uzun yolda araba kullanamıyorum. Çabuk yoruluyorum, yağmurlu ve karanlıklarda da gözlerim görmüyor. Yol tamiri nedeniyle inşat boyunca döşenen sarı ve kırmızı levhaların nasıl gözlerimi etkilediğini, göremediğimi anlatmaya kelimeler yetmez. Benim bu durumu bilen iş arkadaşlarım eğer akşama ve yağmurlu güne denk düşen bir toplantıya veya bir okumaya katılmam gerekiyorsa kendi aralarında ayarlıyorlar, biri arabayı kullanmak ve o toplantıdaki konuşmamı kayıtlamak ve fotoğraflamak için birlikte geliyor.

Almanya’da bütün yayınlar her gün Türkiye’de “FETÖ Askeri Darbesi” olarak adlandırılan darbe girişiminden bu yanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun partisi AKP’nin bunu diktatörlüğe doğru nasıl yol aldığına yer vermektedir. Bu nedenle Almanya başta olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiyeliler arasında da tartışmalar, toplantılar birbirini kovalıyor.

Braunschweig’de bulunan DİDF’e bağlı derneğin yöneticilerinde Kamil Gömleksiz düzenledikleri kültür festivaline yazar şair olarak katılmamı isteyince iş arkadaşım Nadalien Meier ret etme “ben seninle gelirim” dedi.

Cumartesi kahvaltıdan sonra yolla çıktık. Yollar pek kalabalık değildi. Ancak yağmur sis ve inşaat hızımızı kesiyordu. Toplantı başlamadan iki saat önce orada olduk.

Ama yeni bir kente gelmiştik, sabahlayın erkenden dönmemiz gerekiyordu. Kenti dolaşmadan, birkaç fotoğraf çekmeden dönmek “Dolu gelmek ve boş çuval gibi dönmek” olurdu.

Şehri dolaştık. Fotoğrafladık. Bismark öncesi yapıların çoğu korunma altına alınmış, turizm amaçlı olmaktan ziyade geçmişten miras alınan mimari ve kent kültürünü korumayı amaçlıyordu. Bu kentin geçmişten kalan mimari kültürünü korumasında sosyal demokratlar ile Yeşiller partisi el ele vermişler. Bu nedenle kent hükümeti de onların elindeymiş.

En ilginci Jesem Rizzi-Haus denilen sanat binasıydı. Dışarısı tamamen porselen resimlerle kaplı renga renk. Kentin çok kültürlülüğünü temsil ediyor. Jesem Rizzi İrlandalı bir anne ve İtalyan bir babadan olan Amerikalı bir Ressam – heykeltraş göçmen kökenli bir sanatçı. Bu bina kentin merkezinde çok kültürlülüğün ve sanatın önemini bağırarak herkese önemini anlatıyor sanki.

Beyin Elektronik Programcısı olan Alper Özgür’ün Türkiye’de son 14 yılda yaşananlardan önemli olaylardan resimlerden seçilmiş bir gösteri hazırlamıştı. Müzisyen Hünkar Savaş bağlamasıyla eşlik etti. Bağlamanın sessi resimlern uyum içinde birleşince insan ruhuna seslenen harika bir gösteri olabileceğini kanıtlıyordu.

Sonra Hayat TV’nin modaretörlerinden Dr. Arif Koşar konuşması başladı. O kısaca Türkiyenin durumunu özetlersek şu cümlelerle anlatmış oldu:

Recep Tayip Erdoğan ‘FETÖ Darbesi’ denilen Askeri Darbe daha bastırılmadan ‘Bu Allah’ın Lütfudur’ dedi. Onun için gerçekten bu Allahın Lütfu oldu. Başarısız ‘FETÖ darbe girişimini’ kullanarak tüm alternatif basını yasakladı, gerçekten mevcut yapıya alternatif güçlü bir ses olan ve demokratik bir sistemi hedefleyen HDP’in yöneticilerini, belediye başkanları ve yöneticilerini tutuklattı. AKP’ye yardım etmeyen EĞİTİM-SEN gibi sendikaları, dernekleri kapattı. Bununla kalmadı yöneticilerinin, üyelerinin büyük kısmını tutuklattı veya görevden uzaklaştırdılar.”

Dr. Arif Koşar, örnek olarak da kendisinin çalıştığı Hayat TV ile Özgürlük Dünyası dergisinin kapatılmasını verdi. “Türkiye’nin açıkça hem bir iç savaşı ve hem de Irak ile Suriye’de bir komşu ülkelerle savaş yaşıyor. Bunu, akan kanı durdurmak tüm yurtseverlere düşüyor. Türkiyelilerin hem ülke içinde hem Türkiye dışında yaşayanların bu savaşın durdurulması ve demokratik bir ortama dönülmesi için mutlaka birleşmesi gerekir. Bunun için AKP politikası dışından kalan bütün kesimlerin ortak bir çatı altında olmasa bile ortak bir eylem birliğ yapması gerekir “ dedi. Peşinden “ Demokrası ve çağdaşlık vatandaşın çağa göre eğitilmesi ve yaşamın her alanında eşit olması, özgürce varlığını ortaya koymasıyla olur” cümlesiyle sözlerine son verdi.

Sabine Kebir bir Alman Edebiyat bilim insanı ve gazeteci olarak geçmiş yıllarda modern Türkiye’de yaşadığı olumlu yönlerle ve son yıllarda gericiliğin özellikle kadınlar üzerindeki baskının caddelere bile nasıl yansıdığını anlattı. “Gelişme sadece ekonomiyle olamaz. Asıl gelişme özgürlükleri yaşatan demokrasinin gelişmesiyle olabileceğinin” altını çizdi.

Daha sonra Habib Bektaş alkışlar arasında geldi kürsüye. Sevgiyi, hasreti, dostluğu vurgulayan biri öbüründen güzel şiirler Türkçe ve Almanca sundu. Habib Bektaş “Nedensiz Sevgi” adlı şiirinden “ Sorma dünü ve yarını / Bildiğim tek şey / Seni nedensiz sevdiğim” dizelerini okuyunca kendi kendime mırıldandım.

Ben de halkımı, ülkemi beklentisiz, nedensiz seviyorum”.

Habib Bektaş çok iyi bir şiir okuyucusu onun şiir sunumunda inanılmaz güzel bir tat aldım. Güzel bir şiir, güzel bir sesle sunulunca insan ruhunu dinlendirdiğine bir kez daha tanık oldum.

En sonunda ben Alman basının Türkiye’ye son birkaç aydır bakışını sunan gösteriyi perdeye yansıttım.

Şu dizelerle sunumumu tamamladım:

Takırdayarak doğduğum köye hışım gibi

mermi yağdırıyor makineli tüfekler

kesilmiş nefesi

göz yaşlarını silemiyor anneler

inleyen geceyi cehenneme çeviren patlamaları

yazamıyor gazeteciler

veremiyor TV. ekranları

düşünce yasak

sıfırlandı insan hakları

sen susuyorsun

Kalmadı yüreğimde yerin

koca bir sıfırsın”

Müzisyen Cengiz Akataş çoğunluğunu çocuk yaştaki kızlar, gençlerden oluşan harika bir müzük korosu yetiştirmiş. Anadolu’nun birçok yörelerini türkülerle yeniden yaşattılar sallonda bulunan yüzlerce insanı. Yaban elde Anadolu’yu türkülerle yaşamakta ayrı bir güzel duygu, ancak bunun değerini yaşayanlar bilir.

İki gün önce açılışı yapılan Ressam Nejla Gür Hanımın sergisini ne yazık ki sergi salonunu cumartesi öğleden sonra görmek mümkün değildi. Pazar günü de biz erkenden döndüğümüz için gezemedik. Ancak katılan arkadaşlar çok başarılı ve güzel çalışmalar olduğunu anlattılar.

Ama DİDF (Demokrat İşçi Dernekler Federasyonu) Braunschweig 5. Kültür Festivali’ni düzenleyerek bu kaos içinde kültür, sanat ve edebiyatın unutulmaması gerektiğini ortaya koydu. Ayrıca bu Kültür ve Edebiyat Festivali bir kez daha kanıtladı ki halklar arasında dostluğu siyasetçiler değil, ancak sanat ve edebiyat insanları sağlar.

Ben hep başka bir insanının kalbini incitirim diye ağzımdan çıkan her söze dikkat emişimdir. Demek ki boşuna dememiş Habib Bektaş “Korkutan beni, Söz”. Şimdi ülkemin siyasetçilerinin sorumsuzca sarf ettikleri sözlerin topraklarımızı daha büyük felaketleri içine sürüklemesinden korkuyorum.

Close