İki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Her yıl olduğu gibi bu yılda birleşmenin yararlarından dem vuruldu. Çeyrek yüzyılda yaşananlar kazananların Alman sermayesi, kaybedenin emekçiler olduğunu bir kez daha gösteriyor.
İki Almanya’nın “Birleşme Bayramı” 3 Ekim’te törenlerle kutlandı. Bundan tam 25 yıl önce, 3 Ekim 1990’da sözde sosyalist Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DAC) kendisini feshederek Federal Almanya Cumhuriyeti’nde (FAC) katıldı. Resmi, yasal prosedürde bu şekilde tarif edilen süreç aslında FAC’nin DAC’yi yutması, işgal etmesinden başka bir şey değildi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Batılı emperyalist-kapitalist devletler ABD, İngiltere ve Fransa tarafından yaratılan fiili bölünmenin sonucu olarak 23 Mayıs 1949’da ülkenin batısında kapitalist FAC kurulduktan sonra, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından 7 Ekim 1949’da DAC bir bakıma zorunlu olarak kurulmuştu. Hem Potsdam’da yapılan görüşmeler hem de daha sonra yayınlanan belgelerde, SSCB’nin Hitler faşizminden geriye kalan Almanya’nın birleşik bir ülke olarak kalması için büyük çaba harcadığını, ancak ABD, Fransa ve İngiltere’nin bölünmeyi dayattığı gösteriyor.
Ne var ki, her 3 Ekim’de düzenlenen resmi törenlerde devlet temsilcileri, ısrarla Almanya’nın 40 yıl boyunca iki ayrı ülke olarak kalmasının baş sorumlusunun sol, sosyalizm ve SSCB olduğunu bıktırıcı bir nakarat gibi söylemeye devam ediyorlar.
Aradan çeyrek yüzyıl geçmesine rağmen aynı argümanlar tekrarlanmaya devam ediliyor. Bu yıl da Hessen eyaleti tarafından Frankfurt’ta ev sahipliği yapılan kutlamalarda aynı yaklaşımlar bir kez daha sergilendi. Büyük ve zengin Almanya’nın ne kadar önemli olduğundan dem vuruldu!
VW’NİN GÜVEN MASKARALIĞI
Ama çeyrek yüzyıllık birleşmenin en ilginç çıkışını ülkenin en çok satan bulvar gazetesi “Bild” yaptı. “Her haneye bir gazete” hedefiyle toplam 42 milyon adet basan “Bild” üstüne de “Happy Birthday Deustchland!” (Doğum Günün Kutlu Olsun Almanya!) sözünü kondurdu. 25. yıl nedeniyle ülkenin 25 ayrı yerinden fotoğraflardan yapılan ayrı ayrı hazırlanan birinci sayfalarda değişmeyen Volkswagen (VW) ve Deutsche Bank’ın reklamlarıydı. Bir haftadan fazla bir süredir sahtekarlığıyla dünya kamuoyunu meşgul eden VW’nin “25 yıllık güven için teşekkürler” sloganını kullanması tam anlamıyla maskaralık. Düpedüz sahtekarlık yaparak tüketicileri kandıran, halkın sağlığına zarar veren, bu nedenle güveni dibe vuran bir tekelin “Birleşme Bayramı”nı kullanarak “güven” mesajı vermesi burjuvazinin ar damarının ne kadar çatlak olduğunu gösteriyor. Belirtmek gerekiyor ki birleşmenin nimetlerinden en çok bu tekeller yararlandı, önce Doğu Almanya sonra da Doğu Avrupa’ya hızla açıldılar. Birleşmeden bir yıl sonra VW, Çek otomobil tekeli Skoda’yı yuttu.
25 YILDA KİM KAZANDI KİM KAYBETTİ?
Her ne kadar resmi olarak Federal Almanya’nın “doğum günü” 23 Mayıs olsa da Bild’in 3 Ekim’i “doğum günü” ilan etmesi elbette boşuna değil. Çünkü, bugün Avrupa üzerinde egemenliğini perçinleştiren Almanya’nın doğum gerçekten de 3 Ekim’den sonra başlıyor. 40 yıl boyunca ABD’nin kanatları altında Doğu cephesinde SSCB’ye ve Doğu Bloku’na karşı duran FAC, bugünkü yükselişine önce DAC’yi işgal etmekle başladı. Demokratik Almanya Cumhuriyeti dönemindeki bütün kamu işletmelerini kelepir fiyatına tekellere satan devlet, doğuda adeta işletme adına bir şey bırakmadı. Bu durum hızla bölgede işsizlik ve yoksulluğun yükselmesine yol açtı. O güne kadar işsizlik, yoksulluk, evsizlik nedir bilmeyenler birleşmeden sonra hepsiyle birer birer tanıştılar. Dahası, iki Almanya’nın birleşmesinin önünü açan Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılmasını “tarihin sonu” olarak niteleyenler bugün yeniden Avrupa’nın sınırlarına telden duvarlar örüyorlar.
Bu nedenle, devletin sığınmacılara yönelik politikasını protesto etmek üzere resmi törenin düzenlendiği Frankfurt’ta 2 bin kişi, “Sınırları kaldırın, Almanya’yı aşın” pankartıyla gösteri düzenledi.
Bütün bunlardan ötürü Doğu Alman emekçilerine iki Almanya’nın birleşmesinden geriye yoksulluk, işsizlik, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması kaldı.
Ama Alman burjuvazisi, birleşmeden sonra adeta şaha kalktı. Önce DAC’yi yuttular, sonra Avrupa’ya egemen oldular. Ekonomik kriz ve ardından Yunanistan ve diğer ülkelerin içine düştüğü yoksulluk ve sefaletin baş sorumlusunun Alman sermayesi olduğu artık biliniyor. Alman sermayesinin, 25 yıl içinde izlenen politikalar nedeniyle elde ettiği avantajlarla sadece Avrupa’ya egemen olmakla kalmadı aynı zamanda dünya genelinde de daha etkili bir güç oldu. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Alman ordusu görev yapıyor. Doğu Avrupa ve Balkanlar adeta Almanya’nın “hinterland”ına (arka bahçe) dönüşmüş durumda. Ve gelişmeler bu şekilde devam ederse bütün Avrupa’nın “hinterland”a dönüşmesi tehlikesi bulunuyor. Bu egemenlik hali hem egemen olunan ülkelerin emekçilerine hem de Alman emekçilerine büyük zararlar vereceği görülüyor.
Ancak sermaye politikacıları ve partileri bütün bunları bir yana bırakarak birlemeyi bir efsane haline getirerek her 3 Ekim’de bunu yenilemenin gayretini elden bırakmıyorlar.
YÜCEL ÖZDEMİR