Written by 14:05 Allgemein

BND’nin karanlık ve ırkçı geçmişi

Federal Haberalma Dairesi (BND), Almanya’nın yurtdışından bilgi toplamak için kurduğu en önemli ist…

Hitler faşizminin yıkılmasından sonra ikiye bölünen Almanya’nın batısında kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nin, asıl olarak “anti-sosyalist” temeller üzerinden ABD, İngiliz ve Fransızlar tarafından inşa edildiğini bilmeyen yok. Bu süreçte Hitler faşizmine karşı mücadele eden sosyal demokratlar ve sosyalistler cezalandırılarak, yeni kurulan sistemin dışına atılırken, Hitler faşizmi döneminde etkili görevlerde bulunan ya da Hitler’e fazla söz söylemeyenlerse ‘değerlendirilmek üzere’ adeta ödüllendirildi. Yeni federal devlet asıl olarak bu iki unsura dayanılarak kuruldu.
Bu tarihsel gerçekler, kısa bir süre önce BND’nin yarım yüzyıllık tarihi dolayısıyla kamuoyuna açılan “yeni” belgelerle bir kez daha ortaya çıktı. BND’nin kurucusu Reinhard Gehlen’in, Hitler faşizmi döneminde Doğu Orduları Komutanlığı (Fremde Heere Ost) görevinde bulunduğu biliniyor. Keza, onun kurduğu istihbarat örgütünde daha başından itibaren azılı Nazilerin, SS katillerinin yer aldığı da. Ancak bunların deşifre edilmesi pek olanaklı olmamıştı.
Kısa bir süre önce Frankfurter Allgemeinen Zeitung’dan bir gazetecinin 14 aylık bir uğraştan sonra gün yüzüne çıkardığı dört ayrı gizli dosyaya göre, 1960’lı yılların başında BND’de görev yapan, ancak geçmişte katliamlara karışmış 71 SS subayı saptanmış ve usulüne uydurularak sessizce görevden alınmış. Yani, ilk yıllarında ihtiyaç duyulan SS subaylarının bir bölümüne gerek kalmadığı için tasfiye zamanı gelip çattığında, devlet bunları sessiz sedasız bir kenara çekmiş.
Yeni belgelere göre, BND’nin kuruluşunda yer alan kadroların önemli bir bölümü, komünistlere ve Yahudilere karşı gerçekleştirilen kitlesel cinayetlerin emrini vermiş veya fiilen katılmış.

ESKİ NAZİLER AJAN OLARAK İŞ BAŞINDA…
BND’nin azılı faşist Reinhard Gehlen tarafından kurulması, aynı zamanda bu örgütün nasıl bir karakterde olacağını başından itibaren gösteriyordu. Hitler faşizmi yıllarında “Doğu Orduları Komutanlığı” yapan Gehlen, Sovyet askerlerine ve sivillere karşı acımasız bir tutum takındı, katliam emirleri verdi. Gehlen, bu insanlık dışı uygulamaları nedeniyle Hitler tarafından ödüllendirildi ve Aralık 1944’de tümgeneralliğe terfi ettirildi.
Nisan 1945’te Hitler’in yenileceğini anlayan Gehlen’de ordu komutanlığından ayrıldı. Gehlen ve onunla birlikte hareket edenler, elde ettikleri pek çok gizli Sovyet dokümanının mikrofilmini çekti ve bunları Avusturya Alpleri’nde çelik bavulların içinde sakladı. Savaş bittiğinde bu bilgiler Amerikan ordusuna teslim edildi. O zaman Sovyetlerle ilgili fazla bilgiye sahip olmayan Amerikalılar bu bilgilerden ötürü Gehlen’i ödüllendirerek, yeni federal cumhuriyette istihbarat örgütünü kurmakla görevlendirdiler.
ND kurulmadan önce, Amerikan Stratejik Hizmetler Bürosu ve CIA’nın kontrolü altında olan Gehlen’e kendi ismini taşıyan Gehlen Örgütü (Gehlen Organisation) adında bir istihbarat örgütü kurduruldu. Ve “Gehlen örgütü” giderek CIA’in Doğu Avrupa ile Sovyetler Birliği’ndeki gözü kulağı oldu. Örgütte Hitler ordusunda görev yapmış 350 istihbarat ajanı bulunuyordu.
İşte, Gehlen’un bu örgütü 1956 yılında BND’ye dönüştürüldü.
Gehlen, Nisan 1960’da BND başkanı iken, sadık adamlarından Heinz Felfe’nin KGB adına casusluk yaptığı ortaya çıkınca istifa etti. Daha sonra başka bir BND ajanı olan Johannes Clemens’nın da KGB hesabına çalıştığı ortaya çıkmıştı. Yani, “efsane istihbaratçı” diye batı kapitalizmi tarafından sunulan Gehlen’in işinin bitmesine yine Sovyetler neden olmuştu. Yoksa daha uzun yıllar görevde kalmaya devam edecekti.
Hemen belirtmemiz gerekiyor ki, Türkiye’deki Milli İstihbarat Örgütü’nü (MİT) kuranların da Gehlen ile yakın bir irtibat içinde olduğu değişik kaynaklarda yer alıyor. Yani Gehlen aynı zamanda MİT’in de fikir babalarından biri.
BND ajanlarının çoğunun eskiden etkili Naziler olduğu yönünde dönem dönem yapılan eleştiriler karşısında yapılan resmi açıklama, “Sadece yüzde 1” diye olmuştu. Ancak, aradan geçen yarım yüzyıllık süreden sonra ortaya çıkan belgeler, sayının çok daha yüksek olduğunu gözler önüne seriyor.

200 SS GÖREVLİSİ BND ELEMANI OLDU
1960’ların birinci yarısında BND çalışanlarının kaçta kaçının eski SS subayı olduğunu ortaya çıkarmak üzere kurulan „Organisationseinheit 85“ adlı komisyona ifade vermeye çağrılan 146 ajanın tümü geçmişini gizledi. İfade veren eski Naziler, kendisini masum işlerde görev yapan kişiler olarak gösterdi.
Soruşturma komisyonun raporunu göre, 1960 yılında, BND’nin 2 bin 650 çalışanından en az 200’ünün 1945 yılından önce Heinrich Himmler’in başını çektiği SS kıtalarında görev yaptığı gün ışığına çıkarıldı.
Bunların 71’i daha sonra cinayetlere, toplu kıyımlara katıldığı belgelendiği için BND’den uzaklaştırıldı. Olaylara karıştıkları tespit edilemeyen SS’ler ise emekli olana kadar görevlerini sürdürdüler.
Ancak, BND’yi kuran CIA tarafından tutulan raporlarda, SS görevlilerin listesi “Record Group 263” kayıtlara geçirilmiş. Bu 263 rakamının BND’nin kuruluşunda yer alan SS’lerin sayısının olabileceği de ileri sürülüyor.

BASIN ŞAŞKIN MI?
BND’nin kuruluşunda azılı faşistlerin görev almasının bir kez daha somut veriler ve isimlerle gündeme gelmesi, pek çok gazete ve dergi tarafından sanki bilinmeyen bir olayın ortaya çıkması gibi gösterildi. Halbuki, ülkenin geçmişini az çok bilen herkes kuruluş döneminde siyaset, ordu, bürokrasi ve istihbaratta eski faşistlerin görevlendirildiği, devrimcilerin, sosyalistlerin ise takibata uğradığını biliyor. Hitler faşizmi tarafından yasaklanan, üyeleri katledil,p, tutuklanan Almanya Komünist Partisi (KPD) 1956 yılında Federal Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklanmıştı. Yasakla birlikte sosyalistlere ‘memurluk yasağı’ getirilmiş ve binlercesi tıpkı ABD’deki Mccharty döneminde olduğu gibi takibata alınmış, cadı kazanı kaynatılmıştı.

GEÇMİŞLE GECİKEN YÜZLEŞME VE GELECEĞİ BAKIŞ
Hitler faşizminin yıkılmasından sonra yeni kurulan Federal Almanya’nın karanlık geçmişiyle yüzleşmede pek çok ülkeden çok daha ileri davrandığı sürekli propaganda edildi ve edilmeye devam ediyor. Elbette, Hitler faşizmi tarafından Yahudilere, muhaliflere karşı yapılan insanlık dışı cinayetlerle hesaplaşmak, yaşananların tarihin belleğinden unutulmaması için çalışmalar yapmak önemli.
Ancak, bu yüzleşmenin aynı zamanda yeni federal cumhuriyetin kuruluş süreci için de geçerli olması gerekiyor. BND’nin azılı SS subayları tarafından kurulması ve yönetilmesine dair bugün gün ışığına çıkan yeni bilgiler, federal cumhuriyetin üzerinde yükseldiği temellerin bu yönüyle de sorgulanmasını gerektiriyor.
Bu yüzden de mesele sadece BND’nin yarım yüzyıllık “karanlık tarihi” ile sınırlandırılmamalı. Bu yapılmadığı taktirde ırkçılık ve faşizmle kararlı bir mücadele söz konusu olamaz. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkede halen aktif olan Neonazi örgüt ve partilerin bizzat istihbarat örgütlerinin elemanları tarafından sevk ve idare ediliyor ve en önemlisi bu Anayasa Mahkemesi’nin bir kararıyla resmileşmiş bir olay.
Bu ülkede ırkçıların istihbarat örgütünü, istihbarat örgütünün de ırkçıları kullandığı sık sık gündeme geliyor. Dolayısıyla ırkçılarla istihbarat örgütleri arasındaki yakın çalışmanın kökleri Gehlen’e, yani BND’nin kuruluşuna kadar uzanıyor.
Eğer geçmişle ile bir yüzleşmeden söz edilecekse asıl olarak bu ilişkinin mercek altına alınarak araştırılması, sorgulanması gerekiyor. Yoksa, bundan 50-60 yıl önce meydana gelen sınırlı olayları, şahsiyetleri gündeme getirerek “geçmişle yüzleşme” mümkün değildir. (YH)

Close