Written by 11:57 HABERLER

Charlottesville 25 yıl önce Almanya’daydı

Heribert PRANTL
Süddeutsche Zeitung

ABD’deki ırkçı saldırılar karşısında Trump’ın tavrı haklı olarak eleştiriliyor. Başkanın olayları önemsiz şeylermiş gibi göstermesinin kabul edilemez olduğu söyleniyor. Almanya’da böyle şeylerin olmayacağı dile getiriliyor. Gerçekten olmaz mı? Olmadı mı? 25 yıl önce Rostock Lichtenhagen’de mülteci yurtları yakıldı, polis müdahale etmediği gibi alanı Nazilere bırakıp çekildi.

Sıcak bir ağustos günüydü. Eichstaett Üniversitesi gazetecilik öğrencilerine iyi bir yorumun nasıl yazılacağı üzerine seminer vermekteydim. Sıra öğrenilenleri pratikte göstermeye, yorum yazmaya gelmişti. Oyun oynarcasına değişik konular aramaya başladık. Birdenbire oyun bozuldu, hepimiz ciddileştik: Televizyonda Rostock-Lichtenhagen’de mültecilere yönelik saldırıların görüntüleri yayımlanmaya başladı.
Yüzlerce aşırı sağcı, mültecilerin ilk başvuru yeri ve Doğu Almanya Cumhuriyeti’ne sözleşmeli gelen Vietnamlı işçilerin yurdu olan ayçiçekli binayı üç gün boyunca kuşattılar. Rostock-Lichtenhagen’deki Ayçiçeği Evi üç gün korkuyu yaşadı. 120 mültecinin yaşamakta olduğu binaya saldıran yüzlerce Neonazi, balkonlara tırmandılar, molotofkokteylleri attılar. Televizyonlar canlı yayınla gelişmeleri yansıttılar ve biz oturduk bu görüntülere baka baka iyi bir yorum nasıl yazılır konusunda pratik yaptık.

Polis olay yerindeydi ama müdahale etmedi, tam tersine ev kundaklandığında güvenlik güçleri uzaklaştı ve meydanı saldırganlara bıraktı. Geride naralar atmakta olan eşkıyaları alkışlayan komşular kaldı. Geride Ayçiçeği Evinin korunmasız, kendilerini korumaya çabalayan 120, kadın, erkek, çocuk sakini kaldı. Devlet, 120 insanı ölüm çığlıkları atan Neonazilere teslim ederek görmezden geldi. Ölümlerin olmaması mucizeydi, korku içindeki mülteciler dama çıkarak canlarını kurtarabilmişlerdi.

Eichstaett Üniversitesinde öğrencilerden biri yorumunda Bertolt Brecht’in Almanya’da Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelişini anlatan meşhur “Arturo Ui’nin önlenebilir yükselişi” oyunundaki bir cümleyi kullanmıştı. Irkçılığın, insanlık düşmanlığının yeşermesi için şartların hâlâ uygun olduğunu, “kucağın hâlâ sıcak” olduğunu yazmıştı. Bu benzetmenin abartılı olup olmadığını tartıştık. O zamanlar, Rostock-Lichtenhagen pogromundan itibaren Nazilerin radikalleşmeye başladığını bilmiyorduk. Bu süre içinde NSU çetesi ortaya çıkmış ve gelişmişti. Bu süre içinde, Federal Kriminal Dairesinin nitelemesiyle Almanya’nın doğusunda aşırı sağcılar tarafından “korku atmosferi” yaratılmıştı…

Rostock-Lichtenhagen ismi artık, görmezden gelme, bana ne deme ve yabancı düşmanlığını ciddiye almama politikasının sembolü haline geldi. 1992’deki bu korkunç günlerden sonra her gün yeni ırkçı saldırı gerçekleştirildi, Naziler saldırgan, devlet çekingen, sürdürülen politika ise üstünü örtme idi. Birlik partileri (CDU/CSU), sosyal demokratlar (SPD) ve liberaller (FDP), hemen iltica yasasının daha da sertleştirilmesi için bir araya geldiler. Anayasa’da garanti edilen iltica hakkı kısıtlandı. AB çevresinde kaleler oluşturularak mülteciler Avrupa’dan, Almanya’dan uzak tutuldu. Almanya, “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” mantığıyla rahatladı. Şimdilerde kuşa çevrilen iltica yasasının temeli, 1993 yılında, daha Rostock-Lichtenhagen’ın külleri sıcakken atıldı.

1992 ağustosundaki bu korkunç üç günün ve olay karşısındaki politik tepkilerin üzerinden 25 yıl geçti. O zamanlar mültecilere karşı sert yaptırımlar, saldırgan bir dil ve Anayasa’daki değişikliklerle aşırı sağcıların öfkesinin dindirileceği sanıldı. Tam da tersi, yapılan bu büyük hata nedeniyle Rostockhagen’dan bu günün PEGİDAcılarına kadar uzanan ırkçı pisliğin yolu inşa edildi. Ders çıkarılmadı, çıkarılmıyor.

Alman politikacıları, Charlottesville’deki Neonazi saldırıları sırasında Trump’a, haklı olarak, ırkçılığı mahkum etmesi gerektiği uyarısını yaptılar. Ancak 25 yıl önce Charlottesville, Almanya’da Rostock-Lichtenhagen’deydi ve Alman politikacılarının çok azı ırkçılığı lanetlemişti. O zamanlar politika, kendisinin de ürettiği sokağın baskısına boyun eğmişti. Irkçı saldırılara karşı durmak yerine iltica yasasına saldırıldı. Bu, şimdi Trump’ın izlediği politikanın hemen hemen benzeriydi. O zaman yapılan röportajlara baktığınızda şimdi Trump’ın açıklamalarından farklı şeyler söylenmediğini göreceksiniz. Saldırganlar yerine saldırılanlar suçlu ilan edilmişti. Eyalet içişleri bakanı kendine yönelik suçlamalar karşısında, ısrarla Vietnamlı mültecilerin hayatını tehlikeye sokan bir durumun olmadığını söylemişti.

25 yıl önce Rostock-Lichtenhagen’da gerçekleştirilen pogrom, bu hafta çok sayıda toplantı ile anılacak, dersler çıkarılacak ve lanetlenecek. Bu toplantılardan hiçbirine Başbakan Angela Merkel katılmayacak. Onun daha önemli işi var; Köln’de bilgisayar oyunları fuarının açılışını yapacak.

Yine de Merkel’in bu kadar telaş arasında Rostock’u hatırlayacak, kafa yoracak zaman yaratabilmesi umuduyla…

(Çeviren: Semra Çelik)

Close