Ender İrmek
Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda gerçekleştirilen saldırıda PKK’nin kurucularından Sakine cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Şaylemez öldürüldü. Hemen saptanması gereken olgu, bu saldırının PKK’nin üst düzey yöneticilerine yönelik bir suikast olduğudur. Kürt halkı, Kürt siyasi hareketi ve Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçlerinin kanaatinin bu yönde olduğu görülüyor. Ve tepkiler çığ gibi büyüyor.
Ancak bu cinayetle verilmek istenen mesajın çok yönlü olduğunu düşünmek mümkün. Biraz daha açacak olursak, cinayetin adli bir vaka olduğunu düşünmek için bir neden görünmüyor. Bunu geçecek ve üç günden bu yana süren tartışma ve değerlendirmelere bakacak olursak iki olasılık üzerinde yoğunlaşıyor.
İMRALI SÜRECİNİ SABOTE ETME GİRİŞİMİ
Bunlardan biri “örgüt içi infaz” değerlendirmeleri diğeri ise Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümüne ilişkin başlamış bulunan ve “İmralı süreci” olarak da izah edilen gelişmeleri sabote etmek, sekteye uğratmak, PKK’nin de misilleme eylemleri yapmasıyla ortalığın doz-duman hale getirmek isteyenlerin planı olduğudur.
Tabloya kabaca bir göz atıldığında görülen, Başbakan Erdoğan’ın daha temkinli açıklaması, Hüseyin Çelik’i tekzip mahiyeti taşısa da, bunun hala çiğnenmek istenen bir sakız olduğu görülse de, cinayetin “örgüt içi infaz” olduğunu gösteren bir delil ileri sürülemiyor. PKK’nin ve farklı alanlardaki Kürt hareketinin siyasi temsilcilerin yaptığı açıklamaların gösterdiği, bu sürecin Habur ve Oslo süreçleri gibi sabote edilmemesine özen gösterdikleridir. Kürt sorununun çözümünde somut adımların atılması ve eşit koşullarda çözüm yolunun genişletilmesi yönündedir. Egemen güçlerin, ırkçı ve şoven çevrelerin ve bir bölüm çevrenin bu tür gelişmeler karşısında, dikkatleri hemen “örgüt içi hesaplaşma” klişesine çekmelerinin her hangi bir maddi temele, bilgi ve kaynağa dayanmadığı da görülüyor.
Üzerinde durulan ikinci varsayım ise, suikastın “İmralı sürecine sıkılmış bir kurşun” olduğu yönündedir. Başından bu yana bu tür tehlikelere dikkat çekilmekte ve “yol kazaları” diye ifade edilen bu tür gelişmelerle sürecin sabote edilmek istenebileceği yönündeydi.
Gelişmeler, üç Kürt siyasetçinin bu süreci sabote etmek isteyenler tarafından katledildiğini gösteriyor. Ancak dünden bu güne hesaplanıp yapılan bir iş değil, önceden planlanmış ve istendiğinde devreye sokulabilecek bir “kart” olduğu olasılığı da çok yüksek. Dolayısıyla bunun gibi suikastların farklı zamanlarda ve yerlerde devreye sokulabileceğini varsaymak gerek.
KATİLLER VE ARKASINDAKİLER AÇIĞA ÇIKARILMALI
Evet Cansız, Doğan ve Şaylemez’in oldukça profesyonel bir cinayete kurban gitmelerinin arkasındaki nedenlerin siyasi olduğu kesin. Bu olasılık, yani “barışçı çözüm sürecini sabote etmek üzere işlenen bir cinayet” olduğu çok daha güçlü görünüyor. Ve bunun Kürt sorunun çözümünü istemeyen güçler tarafından işlenmiş olduğu anlaşılıyor. Elbette kimlerin devreye sokulduğu, hangi araç ve maşaların kullanıldığı da açığa çıkarılmalıdır.
Cinayet, Türkiye ile bağlantılı bir çete tarafından yapılmış olabileceği gibi, uluslar arası istihbarat örgütleri tarafından devreye sokulan bir plan da olabilir. Yine bu gelişmelerden hoşnut olmayan bazı devletlerin organizasyonu da. Ancak şimdilik bu gelişmeyi Türkiye’nin ırkçı ve şoven, kontra güçlerinden bağımsız düşünmek zor görünüyor. Dolayısıyla Türkiye Hükümeti, yıllardır hedefe koyduğu, etkisiz kılmak, tasfiye etmek ve teslim almak için elinde avucunda ne varsa seferber ettiği Kürt sorunun önemli figürlerinden kadınların içinde yer aldığı bu cinayeti açıklığa kavuşturmak için Fransa Hükümeti ile hızlı ve sonuç alıcı bir çalışma içinde olmalıdır. Gerçekleri karartmaya, maniplasyon yüklü açıklamalara baş vurulmadan, bu cinayetin tüm yönleriyle açığa çıkarılması için bir tutum sergilemelidir.
Zira bu katliamın açığa çıkarılması, sadece bir cinayetin aydınlatılması açısından önem taşımakla kalmıyor, Kürt sorununda önümüzdeki dönemin politikalarının belirlenmesinde de önemli olacaktır.
Hızla açığa çıkarılması ve arkasındaki güçlerin tetikçilerle birlikte ifşa edilmesi çabası aynı zamanda Kürt sorununun çözümü yolunda atılan adımların hızlanması ya da yavaşlamasını da etkileyecektir.
