Written by 10:09 uncategorized

Dortmund ırkçılar tarafından merkez seçildi

Dortmund Innenstadt-Nord İlçesi Belediye Başkan Yardımcısı Helmut Manz (Sol Parti) son yıllarda kentte artan ırkçı saldırılar ve gösteriler konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

Abbas Doğan

Son yıllarda Almanya genelinde artan ırkçı saldırı ve faşist provokasyonların bizzat devlet eliyle yönlendirildiğinin açığa çıkmasının ardından ‘ırkçı faşist örgütlerin kapatılması ve propagandalarının yasaklanması’ talebiyle artan kamuoyu tepkisi ve tartışmalar da sürüyor.  Nazi cinayet örgütünün üç polisin öldürülmesinden sonra Dortmund´da yaygın bir şekilde yapıştırdıkları kan ve şiddet kokan “Berger bizim arkadaşımızdı. 3:1 Almanya kazandı” biçimindeki afişli propagandalar dahi görmezden gelindi. Irkçı propaganda ve saldırılar hızından bir şey kaybetmedi Naziler geçtiğimiz günlerde kendilerine merkez seçtikleri Dortmund’da iki Türkiye kökenli gence saldırarak ağır şekilde yaraladı. Saldırının ardından Dortmund Belediyesi’nde de süren tartışmalar sonucunda, Dortmund’un, “Almanya çapında sağ radikal grupların yuvalandığı ve toplandığı; faaliyetlerini organize ettiği bir merkez” olduğu kayıtlara geçti. Dortmund’daki ırkçı saldırılar ve onlara karşı mücadele hakkında Dortmund Innenstadt-Nord İlçesi Belediye Başkan Yardımcısı Helmut Manz (Sol Parti) gazetemizin sorularını yanıtladı.
Neonazi bir grup Dortmund’ta son olarak iki Türk gencini döverek ağır şekilde yaraladı. Kentte son yıllarda bu tür ırkçı saldırılar giderek artıyor. Ne oluyor Dortmund’da?  
Bir iki hafta önce Dortmund Belediyesi resmi olarak şu tespiti yapmak zorunda kaldı: “Dortmund Almanya çapında sağ radikal grupların yuvalandığı ve toplandığı; faaliyetlerini organize ettiği bir merkez durumundadır“. Sözü edilen siyasi ve adli makamların, güvenlikten sorumlu kurumların yıllardır bu tehlikeyi  “fark edememeleri” belediyeyi bu açıklamayı yapma noktasına getirdi.
Türkiye kökenli gençlere saldıran bu grupta daha önce „Kampstraße katili“ olarak tanınan ve bir antifaşisti bıçaklayarak öldüren Sven Kahlin’in de bulunduğu basına yansıdı. Bu katilin soğukkanlı biçimde bıçağıyla aramızda dolaşmasını nasıl değerlendirmek gerekir?
Kahlin’in gözaltına alınması kamuoyunun tepkisi sayesinde oldu. Aksi halde eminim hala aramızda serbestçe dolaşıyor olacaktı. Kahlin olayı adli makam ve polis takımının sağ gözlerinin nasıl kör olduğunu çok iyi bir şekilde açıklıyor. Bu olaydaki inanılmaz tutumları onların nasıl ve ne kadar güvenilmez olduğunun göstergesidir. Aynı zamanda bu olay polisin Kahlin`e ajanlık teklifinde bulunduğu veya ajan olduğu şüphesini daha da pekiştirmiş oldu. Kahlin olayı ile Dortmund`da görevli devlet ajanı Sebastian Seemann olayı tam bir paralellik içinde. Neonazilere silah veren ve uyuşturucu ticareti yapan devlet ajanı Sebastian Seemann’in teşhir olması ve daha fazla insanın ölümüne yol açmamasını sadece bir şans olarak değerlendirmek gerekir.

 

 Neonaziler Dortmund´da 5 kişiyi öldürdü. DGB´nin 1 Mayıs yürüyüşüne saldırdılar. Antifaşistlere, çeşitli dernek ve parti bürolarına yapılan saldırılar gittikçe artıyor. Bu pervasız saldırıları nasıl açıklıyorsunuz?
Kendilerini güvende hissettikleri açık bir şekilde görülüyor. Çünkü onlar sadece Dortmund´ta değil NPD olarak Almanya çapında anayasa koruması altında.
Bir yandan ırkçı terör saldırılar artarken diğer yandan resmi kurumlar ve siyasetçiler sürekli ‘sol teröre’ karşı tehlike çanları çalıp uyarılarda bulunuyorlar. Bu çelişkiyi nasıl açıklayabilirsiniz?
Irkçı sağ saldırıların inkarı ve sol kesimin karşı mücadelesinin lanetlenmesi bir madalyonun iki yüzünü oluşturuyor. Sağ gözün körlüğü ve sol gözüyle de sadece hortlak görmek, Alman devletinin eskiden beridir sahip olduğu bir görme bozukluğudur.  Örneğin antifaşist bir bildiride, Nazi yürüyüşünü rahatsız etme gibi bir ima yer alıyorsa bu suç unsuru olarak görülüyor hatta radikal sol şiddetin göstergesi olarak değerlendirilebiliyor!
Ama Neonazilerin üç polisi öldürmesi hiçbir politik hedefi olmayan tek kişilik eylem olarak görülüyor. Polislerin öldürülmesinden sonra Nazilerin Dortmund´da yaygın bir şekilde yapıştırdıkları „Berger bizim arkadaşımızdı. 3:1 Almanya kazandı” içerikli çıkartma polis tarafından eşyaya zarar olarak bile değerlendirilmedi. (Berger polisleri öldüren Neonazi).
Kamuoyunda “dönerci cinayetleri” olarak adlandırılan skandal herkesin dilinde. Polis ve Anayasa Koruma Örgütü (Verfassungsschutz)’un bu cinayetlerden haberi olmadığı iddiasına inanıyor musunuz?
Onlar ne kadar olmak isteseler de,  ben yetkililerin bu derecede yeteneksiz olduklarına inanmadığımı söylersem dilerim memura hakaret olarak değerlendirilmez.
Naziler şimdi Dormund Nordstadt’ta yine 1 Mayıs günü için yürüyüş başvurusunda bulundular. Büfeci Mehmet Kubaşık da üçlü Nazi terör grubu tarafından bu semtte öldürülmüştü. Bir mesaj mı verilmek isteniyor?
Naziler yaptıkları ölümcül eylemleri propaganda aracı olarak açık ve saldırgan bir biçimde Nordstadt halkı üzerinde kullanmak istiyorlar. Mehmet Kubaşık, rasgele seçilmiş bir cinayet kurbanı. Ama O’nun vicdansızca öldürülmesinin arkasında acımasız bir terör stratejisi yatıyor. Her kim olursa olsun adı Mehmet veya bir başka kurban aracılığıyla, ürkütme, korkutma veya kaybolup gitme duygusunu vermeye çalışıyorlar. Naziler genellikle aşağılık ve değersiz gördükleri farklı kesimden insanların birlikte yaşadıkları bölgeleri kendisine hedef olarak seçiyor. Aynı terör konsepti (1990-2000 yılları arasında) yine kimin yaptığı açıklanmayan bir şekilde İngiliz Nazileri tarafından Londra’da “başarıyla” uygulanmıştı. Alman soruşturma makamlarının kendi anayasa koruma talebelerinin tüy döküp taklitçi faillere dönüşebileceğini akıl edememesi inanılır gibi değil.  Gerçek şu ki, bu olayların failleri tepkiler karşısında yerel medyanın ve polisin alacakları tutuma güvenebiliyorlardı. Yapılan eylemler üstlenilmediği için tabi ki “otomatik olarak”  kurbanların kendisi, çevresi oturdukları yer açık ve resmi bir biçimde zan altında tutuldu. Cinayet serisi arkasından yaratılan ırkçı yankılar son bulduğunda katliamların videosu ortaya çıkarıldı.  Şimdi Naziler bir de olay yerinde katili kahraman ilan edip ve kurbanla da alay edebilirlerse terör stratejilerini tam olarak doruk noktasına çıkarmış olacaklar. Korkarım Dortmund emniyet yönetimi geçmişte olduğu gibi Nazi terör konseptini koruyacak görünüyor.
Antifaşist güçlerin bu provokasyon karşısında tutumu ne olacak, kamuoyuna çağrınız nedir?
Dortmund 2012’de Nazilerin karşısında daha güçlü bir şekilde duracak. Herkesi kitlesel barikata çağırıyoruz. Ben Nordstadt Belediye Başkanı yardımcısı olarak tabi ki en önde yerimi alacağım.

 

Close