Written by 13:32 uncategorized

DPD Duisburg’dan mektup var

Duisburg DPD’de çalışıyorum geçenlerde gazeteci Yılmaz Özdil’in Soma maden işçisi Sefa Köken ile ilgili yazısını okuyunca kendi çalıştığım Duisburg DPD deki işçi temsilciliğimizin tutumuyla kıyaslaşma gereğini duydum ve bu iki tutumu gazete aracılığıyla paylaşmak gereğini duydum. 

İNSAN KALMAYI TERCİH EDEN EMEKÇİNİN ÖYKÜSÜ

Özdil’in Soma maden işçisi Sefa Kökenle ilgili yazısını özetlersek; Sefa 7 yıl Soma madeninde çalışmış ve bir gün göçük oluyor 1 işçi arkadaşı göçük altında kalıyor. Sefa 4 saat uğraştıktan sonra çıkardığında arkadaşı çoktan vefat etmiştir. Müdür Sefa’yı çağırıyor diyor ki çıkardığımda yaşıyordu sonrasını bilmiyorum diyeceksin; Bununla işveren kanunlar karşında korunmuş olacak. 

Sefa savcının karşına çıktığında olan biteni olduğu gibi anlatıyor eğer gerekli önlemler alınmış olsaydı arkadaşım ölmezdi diyor. Sefayı hemen işten atıyorlar, tazminatsız. 

Sefa iki yıl Aliağa’da gemi sökümünde çalışıyor ve daha sonra tekrar Soma’ya dönüyor ve madende işe başlıyor yaklaşık iki yıl çalışıyor. Eşi hamile doğum geciktiği için doğumu sezaryene gerektirdiği için esini Bergama hastanesine götürmek için bir gün izin alıyor.

Tam hastanede eşini doğuma aldıklarında Sefa’ya telefon geliyor madende yangın çıkmış diye hemen Soma’ya geri gidiyor ve ilk ocağa inenlerin arasında yerini alıyor. 200 işçi arkadaşının cenazesini çıkartıyor. Arama ve tarama işlemleri tamamlanıncaya kadar orada kalıyor Bergama’ya döndüğünde kızı Cemre 4 günlük olmuş. Sefa ilk arkadaşını kaybettiğinde savcıya anlattıkları dikkate alınmış olsaydı belki 301 arkadaşı ölmemiş olacaktı. Ve bir ay önce hükümet karar alarak kömür madenlerinde patlamayı önleyici sistemlerin standartlara uyumlu hale getirme süresini 2020 yılına kadar uzatmış. Sefa daha önceki işten atılmıştı onun için işini kaybetmemek için susabilirdi, patronun adamı olabilirdi sendika ağası olabilirdi Dayıbaşı olabilirdi. Bunların hepsini elinin tersiyle itti. Ve insan kalmayı tercih etti; hiç tereddüt etmeden TV kanallarına çıkıp işverenin ihmallerini, teftişlerin rezaletini, sendikanın oradaki pasifliğini ve madendeki çalışma koşullarını anlattığı için şak diye isten atıldı. Ve artık işveren şimdi İzmir‚in Kınık ilçesinden olanları işe almıyor ve onlara Sefa’nın köylüsü olduğunuz için sizi işe almıyorum diyor. Bununla da baskı yapabileceğini şünüyor. 

Evet, namuslu Soma maden işçisi Sefa Köken’le ilgili Özdil bunları yazıyor

VE İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAYANLARIN ÖYKÜSÜ

Simdi çalıştığım Duisburg DPDde yaşananları özetlersek 2008de DPD işi taşeron firma Ergo’ya devretti. Biz taşeron firmada çalışmak istemediğimiz için bize çıkış verildi. Mahkemeye gittik gördük ki kanunlar bizden çok işverenlerden yana. O zaman anladık ki işimizi kaybetmemek için bu sefer de birleşip taşerona alınmak için dışarıdan mücadele etmeye başladık yaklaşık bir yıldan fazla dışarıda mücadele ettik ve geri alındık. Bu süreçte birçok şey öğrenmiş olduk; ilk olarak bütün arkadaşlarımızı sendikaya üye yaptık. İşçi temsilciliğini kurduk bazı haklar elde etik. 

Zamanla işçi temsilciliği süreç içerisinde bu kazanılan hakları sanki sadece betriebsrat başkanı ve bir kaç üyesi yapıyormuş gibi imaj yaratarak ve bizim gücümüzü kullanarak kendilerini işverene pazarlamaya başladılar. Betriebsrat başkanı ‘Umschaltgleiter’ pozisyonunu aldı, yani yönetici oldu. Diğer iki betriebsrat üyeciden biri Schichtleiter diğeri küçük bir bölüm yöneticisi oldu. Tabi ki bunların aynı zamanda ücretleri de yükseldi. 2012 de Ergo geri çekildi ve işi tekrar DPD aldı.

Bundan dolayı işçi temsilciliği seçimi yenilenmek zorundaydı. Yukarıdaki üç şahıs artık eskisi gibi işçilerden yana olmadıkları için daha önce DPD lojistik isini daha fazla kâr ettirmek için Ergo Firmasına devir edilmesini sağlayan denetleme pozisyonundaki kişiyle aynı listeden aday oldular. Çünkü artık aynı taraflardaydılar ve işçileri nasıl kandıracaklarının hesabını yapıyorlardı. Bu secime 4 liste katıldı. Bunların listesi 9 kişi çıkart diğer bir liste 2 kişi çıkart. Toplam 11 kişilik bir betriebsratımız var. 3 liste birleşip seçimde hile oldu diye mahkemeye başvurdular ( secim kurulu da zaten 9 kişilik betriebsratı kazananlardan oluşuyordu ) özelikle bu meseleden dolayı betriebsrat başkanı aynı zamanda şef olan zat bu arkadaşlarımızdan öç almak için kapı arkasından işverene bunlara çıkış verdiriyor diğer taraftan ise betriebsrat olarak da onay veriyorlar. Arkadaşlarımız mahkemeyi kazanıyor geri geliyorlar bir kaç gün sonra tekrardan arkadaşlarımıza Ali Cengiz oyunu yaparak çıkış veriyorlar. BR başkanı aynı zamanda sendika sekreteri üzerinde öyle bir hava yaratmış sanki bütün üyeleri kendisi yapmış gibi eğer sendika çıkış verilerin sendika üyelerine sahip çıkarsa o zaman bütün üyeleri sendikadan istifa ettirecek gibi bir hava yaratıyor ve bundan dolayı da sendika çıkışı verilen üyelerine sahip çıkamıyor. Bir diğer noktada da normalinde yani 11 kişilik bir Betriebsrat Gremium da Freigestellte (işten muaf BR üyesi) hak var bunu betriebsrat başkanı şef olduğu için kendisi kullanamıyor. Eğer kullanırsa şeflik pozisyonunu bırakması lazım. Eğer bir başka bir BR üyesi bu görevi yaparsa o zaman BR başkanının şef olduğunu işçiler daha iyi görmüş olacak onun için BR başkanı bu işten muaflık hakkını kendi ayıbını örtmek için kullandırtmıyor. Tabi ki diğer taraftan maddi olarak da işverene hediye etmiş oluyor.

DPDde 450 € temelinde çalışan yaklaşık 200 işçinin izin parası ve rapor aldıkları zaman da hastalık parası ödenmediği için DPD önünde bildiri dağıtığında işverenden ziyade bizim işçi temsilcisi olan ve bu işçi temsilciliğine seçildikten sonra pozisyon sahibi olanlar bildiri dağıtanlara saldırmaya kalkıştılar. Bunlar işçilerin emeği üzerinden pozisyonlarını yükselttiler ve şimdi de biz işçilerden korktukları için iş yerinde iki üç arkadaşımızı bir araya geldiğinde BR üyeleri bize müdahale ediyor bizim bir arada olmamızı engellemeye çalışıyorlar. Bu yetmiyormuş gibi yasal olarak senede en az 4 kere işyeri toplantısı (Betriebsversammlung ) yapılması gerekirken bunu bile yapmak istemiyorlar ve yasalara karşı gelmiş oluyorlar. 

Bu toplantılarda sorunlarını dile getiren işçileri de baskı altına alıyorlar. Ama unutuyorlar onlar insanlıklarını kaybettiler Sefa gibi işçiler eve gittiklerinde çocuklarının yüzüne onurluca bakabiliyorlar peki bizim BR başkanımız ve onun kankala acaba eve gittiklerinde çocuklarının ve ailesine hangi yüze bakabiliyorlar? Sefa maden ocağında çalışıyordu yüzü ondan dolayı kararaydı ya sizin yüzünüz niye kara?! 

Duisburg DPD’den bir işçi

Close