Written by 16:58 Allgemein

Dünyayı değiştiriyoruz

ECE YILDIRIM

Junge Welt gazetesi tarafından düzenlenen ve birçok sol politik örgüt ile yayının desteklediği Uluslararası Rosa  Luxemburg Konferansı, 14 Ocak tarihinde Berlin Urania-Haus’ta gerçekleşti.
Bu yıl 17.’si yapılan ve yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı konferansa dünyanın birçok ülkesinde ilerici, devrimci politikacılar konuk oldu. Aynı zamanda değişik sol grupların çalışmalarını ve kendilerini tanıttığı bir foruma dönüşen konferansın ana sloganı, “Dünyayı değiştiriyoruz” idi.
Tunus Genç Komünistler Birliği’nden Sami Ben Ghazi ile başlayan konferansın uluslararası bölümde, önce Arap Baharı’nın çıkış noktası olan Tunus’taki durum ele alındı. Muhammed Buazizi’nin ölümünden başlayarak, Tunus devriminin tarihsel gelişimini anlatan Ben Ghazi, kadınların ve gençlerin devrimdeki rollerine özel bir vurgu yaptı. Kendilerine Rosa Luxemburg gibi devrimcileri örnek aldıklarını da söyleyen Ben Ghazi daha sonra dinleyicilerin sorularını cevapladı.
BREZİLYA’DA TEKELLER ÖLDÜRÜYOR
Ben Ghazi’nin arkasından podyuma bu kez Brezilya’daki Topraksız Köylüler Hareketi’ni temsilen yönetim kurulu üyesi Geraldo Gasparin geldi. Ülkede hala köleliğin hüküm sürdüğüne değinen Gasparin, büyük gıda ve kimya tekellerinin Brezilya topraklarını sistematik bir şekilde zehirlediklerini söylerken, tarımda en çok kimyasal madde kullanan ülkenin Brezilya olduğuna dikkat çekti. Bunun insan sağlığı açısından çok ciddi tehlikeler doğurduğunu da belirten Gasparin, bağımsız doktorlardan oluşan bir organizasyonun ülkede yakın dönemde  bir milyon yeni kanser hastası beklediğini ve bunların yüzde ellisinin tedavi edilemeden ölmesinin beklendiğini de ekledi.
Ülkelerinde, topraksız köylülerin sürdürdüğü eylemleri, işçi hareketiyle birleştirebildiklerinde başarılı olabileceklerini de aktaran Gasparin, bunun için yoğun çaba gösterdiklerini anlattı. Hükümetin “Ülke zenginse, fakir yoktur” iddiasının koca bir yalandan ibaret olduğunu söyleyen konuk, zenginlerin, büyük toprak sahiplerinin zenginleşirken, halkın gittikçe fakirleştiğini dile getirdi.
Konferansın bir geleneği haline gelen ve bir süre önce hakkındaki idam kararı bozulan ABD’li devrimci gazeteci Abu-Jamal ses mesajı bu yıl daha da coşkuyla karşılandı.
Oturum aralarından kültürel etkinliklere yer verildiği gibi ve Junge Welt gazetesinin ve 8 Mai Verlag’ın yayınları hakkında bilgiler verildi.
KAPİTALİZM REFORM EDİLEMEZ!
Konferansın ilginç katılımcılarından biri de Portekiz Komünist Partisi, MK’ya bağlı Ekonomi Komisyonu Sorumlusu ve Portekiz Parlamentosu’nda yer alan Demokratik Birlik Koalisyonu üyesi Agostinho Lopes idi. Ülkesindeki ekonomik durumu değerlendiren Lopes, uluslararası sermayenin Portekiz’i ve diğer ülkeleri talan ettiğini, egemenlik haklarını ayaklar altına aldığını, Portekiz halkının diktatörlük sonrasında böyle bir aşağılanmayla ilk kez karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
Avrupa genelinde bir takım sol partiler içinde AB’ye, emperyalizme ve kapitalizme ilişkin anlaşılması ve kabul edilmesi zor olan tutumlar olduğunu ifade eden Lopes, “Bu partiler kapitalizmin bir dizi yasal önlemlerle dizginlenebileceği, AB’nin bazı değişikliklerle, küçük reformlarla sosyal bir AB’ye dönüştürülebileceği üzerine illüzyonlara sahipler. Ama işin kötüsü bu illüzyonları kendilerine saklamıyorlar, bunun propagandasını da yapıyorlar” dedi.
“Biz Portekiz’de ne kapitalizmin reform edilebileceği nede AB’nin ufak tefek reform adımlarıyla değişebileceğini düşünmüyoruz. Düşünmüyoruz çünkü yaşadıklarımız, Portekiz halkının yaşadıkları çok farklı. Bu sistem alaşağı edilebilirse ancak o zaman işçi ve emekçiler için, Avrupa halkları için sosyal bir Avrupa kurulabilir” diye konuşan Lopes izleyicilerin yoğun alkışlarıyla kürsüden ayrıldı.
Konferans kapsamında çeşitli ilerici gençlik örgütlerinden temsilciler de bir toplantı gerçekleştirdiler. Gençlik buluşmasının bu yılki konusu ise Alman ordusunun gençliği kazanma çabaları oldu.

YA SOSYALİZM YA BARBARLIK
Konferansın en son ve geleneksel olarak en merakla beklenen oturumunda düzenlenen panel ise bu yıl “Ya Sosyalizm Ya Barbarlık – Sol Parti hangi rolü oynuyor?” başlığı altında yapıldı. İki saate yakın süren panelde Sol Parti İkinci Başkanı Prof. Heinz Biebaum, Prof.Georg Fülberth (DKP), Jutta Ditfurth (Yazar, ÖkoLinX-ARL)  ve Dietmar Dath (Gazeteci/Yazar), Junge Welt Genel Yayın Yönetmeni Arnold Schölzel’in yönetiminde Sol Parti’nin programını tartıştılar.
Sol Parti, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Erfurt’ta yeni bir parti programını karar altına alırken Almanya çapında çok değişik tartışmalara neden olmuştu. Burjuva basında, “Sol Parti hala sosyalizm hedefinden vazgeçmiyor”, “Mülkiyet sorunu Sol Parti programının temelini oluşturuyor” diye adeta “kıyameti” koparmışlardı.
Diğer taraftan ise Sol Parti’nin gerçek bir sınıf analizinden uzak, kapitalizmin tarihin çöplüğüne atılmasının nasıl gerçekleşeceği konusunun belirsiz olduğu, mülkiyet sorunun gerçek anlamda gündeme getirilmediği ve asıl sorunun üretim araçlarının kimin elinde olması gerektiği konusunun parti programında yer almadığı konusunda eleştiriler geliyor. Eleştirenler ayrıca Sol Parti’nin kapitalizmin dizginlenebileceği konusunda hayaller yaydığını ve reformizmin temsilciğini SPD’den devraldığını söylüyorlar. Bu eksende gerçekleşen tartışmayı bu yazı kapsamında değerlendirmek mümkün olmasa da yapılan konuşmaların önümüzdeki dönem Junge Welt gazetesinin bir özel ekinde yayınlanacağına dikkat çekerek ilgililerinin okumalarını tavsiye ediyoruz.
Enternasyonal’in hep bir ağızdan söylenmesiyle sona eren konferansın ardından katılımcılar Latin müzikleriyle eğlendiler. (Yeni Hayat/Berlin)

Close