Written by 12:38 uncategorized

Focus’un uyum anlayışına bakar mısınız!

Haftalık Focus dergisi, Almanya’daki yayın dünyası içinde “muhafazakar” pozisyonuyla bilinen bir dergi. “Sol-liberal” Der Spiegel’e rakip olarak ortaya çıkan derginin yayınları daha çok sansasyonel haberleriyle dikkat çeker.
Özellikle Almanya’da yaşayan göçmenlere karşı defalarca kışkırtıcı yayınlar da yapan Focus, “Kriminal yabancılar sınırdışı edilsin” görüşünün de en keskin savunucularından birisi oldu.
Aynı Focus, 17 Mayıs’ta yayınlanan sayısında “Katılım toplumuna hoş geldiniz” başlığıyla bir kapak yaptı.
Fotoğraf olarak jaluziyi aralayıp camdan dışarıya bakan başı kapalı genç bir kadın kullanılmış.
“Katılım toplumuna hoş geldiniz” sözünden daha çok Almanların çalıştığı, bir şeyler yaptığı, ancak göçmenlerin seyirci kaldığı, bu yüzden de artık birlikte bir şeyler yapmanın vaktinin geldiğinden söz ediliyor.
Ve, katılımı başaranlar, başarmayanlara örnek olarak gösteriliyor.
Doktorlar, avukatlar, polisler, menajerler, tüccarlar, sanatçılar örnek olarak gösteriliyor. Sonra da tek tek isimler sıralanıyor.
FDP’den milletvekili seçilen Serkan Tören.
Aşağı Saksonya Sosyal İşler Bakanı Aygül Özkan.
Milli Futbolcu Mesut Özil.
Avukat İnci Burhaniye.
Daimler menajeri Bülent Akgöl.
Polis memuru İlhan Ünal.
CSU’dan Ingolstadt Belediye Meclisü üyeliğine seçilen Nesrin Yılmaz.

Listeyi daha fazla uzatmaya gerek çok. Çünkü Focus’un örnek gösterdiği diğer Türkiye kökenli göçmenler de iş güç, meslek sahibi.
Başka bir deyişle iyi kazananlar grubunda yer alıyor.
Focus’un “katılım” ya da uyum konusunda örnek gösterdiği şahsiyetlerin en önemli ortak paydası elbette bu ülkenin “orta sınıfı”na ait olmaları.
Dolayısıyla uyum ile sosyal konum arasında doğrudan bir ilişki kuruluyor. Bu durum yıllardan beri değişik biçimlerde ifade ediliyor.
Ama gelin görün ki; “katılım” için sosyal konumun iyileşmesini örnek gösteren Focus, Türkiye kökenlilerin önemli bir bölümünün sosyal konumunun neden düşük olduğunu sormuyor.
Eğitim alanında yaşanan başarısızlıklara dikkat çeken bir kaç veri yayınlamış.
Ama, sorunun kaynağına bir türlü inilmemiş. Bu nedenle tam anlamıyla tek taraflı, yanlı bir gazetecilik örneği sergilenmiş.
Yaşanan ekonomik-sosyal sorunlardan en çok göçmenlerin, bunlar arasında da Türkiye kökenlilerin etkilendiği sır değil. Göçmenler arasında işsizlik ve yoksulluk Almanlara göre iki kat daha yüksek. Bu durum doğrudan onların uyum, birlikte yaşam konusundaki yaşamını etkiliyor.
Cebinde gazete alacak, kahve içecek, kneipeye, sinemaya gidecek parası olmayan göçmen doğal olarak evine çekilecek, ailesiyle zaman geçirecek, televizyon izleyecektir.
Ama Focus, göçmenlerin karşı karşıya bulunduğu işsizlik ve yoksulluğun baş sorumlusunun bu sistem ve onun partileri olduğunu gözden kaçırınca, ortaya göçmenlerin/Türkiye kökenlilerin önemli bir bölümünün “katılım”a karşı olduğu izlenimi ortaya çıkıyor.
Yani, Alman okuyucuda “Bakın koşullar uygun. İsteyen göçmen milletvekili, bakan, menajer bile oluyor. Ama istemeyenler çok” fikri oluşturuluyor.
Bu da doğal olarak yerli ve göçmenler arasında önyargıların aşılmasına yardımcı olmaktan çok, köstek anlamına geliyor.
Sosyal konumun iyileştirilerek, daha iyi bir katılımın gerçekleşmesi insanların iradesi ile değil siyasal sistemin değişmesiyle mümkündür. Çünkü eşitsizliği doğuran ve emekçileri toplum dışına iten bugünkü sistemin ve politikaların kendisidir. (YH)

Close