Frankfurt’ta ABG Ev Şirketinin sosyal konutları özelleştirerek satışa sunmasından kaynaklanan sorunlar devam ediyor.
“Kentsel dönüşüm” ve konut sorununun halkta rahatsızlık yarattığı semtlerden biri de Ostend. Avrupa Merkez Bankası ‘Sebze Hali’ diye bilinen yeri satın alıp, onun yerine ‘muhteşem’ bir gökdelen dikmesiyle birlikte, kiralar Ostend’de astronomik bir yükselişe geçti. Diğer yandan, Frankfurt’un Avrupa sermayesinde merkez rolü arttıkça, kenar işçi semtleri de dahil olmak üzere şehir merkezinde göze batan yoksulluğun izleri evlerin duvarları arasına süpürülerek gözlerden uzak tutulmak isteniyor.
DİDF üyesi Franfurt Gençlik ve Kültür Derneği üyeleri de, kira artışlarını ve zenginler semtini protesto eden bildirileriyle Ostend sakinlerinin kapılarını çaldı ve akabinde Nordend-Bornheim-Ostend Komşuluk İnisiyatifiyle dernekte bir toplantı düzenlendi. Göçmen Kadınlar Birliği’nden kadınlar ve DİDF Gençlik üyeleri de toplantıya katıldı. Toplantıda, bundan sonra daha da artacak olan konut sorunu ve yaşanan haksızlıklar konusunda nelerin yapılabileceği tartışıldı. Toplantıda, göçmen kökenli emekçilerin bilgilendirilmesi ve ortak çalışmanın güçlendirilmesi üzerinde de duruldu.
HERKESE ÖDENEBİLİR SOSYAL KONUT, TOPLU TAŞIMACILIK
Nordend-Bornheim-Ostend Komşuluk İnisiyatifi’nin temel talepleri arasında „ödenebilir sosyal konut“ ve „sosyal şehir“ bulunuyor. ‘Sosyal şehir’ ve ‘sosyal konut’ talepleri, yüzme havuzlarının, şehir kütüphanelerinin kapatılmamasını, toplu taşımacılığın ucuzlatılmasını, kira zamlarının durmasını ve herkese ödeyebileceği bir sosyal konutun sağlanmasını içeriyor. İnisiyatif, toplantılar düzenliyor, şehrin değişik yerlerinde bilgilendirme standları açıyor, imza topluyor ve protesto eylemleri organize ediyor. Şimdiye kadar verilen mücadele sonucu, Belediye başkanı, kendilerine bir büro ve mağdurların başvuracakları bir mercinin oluşturulması sözünü vermek zorunda kalmış.
Toplantıda “Şehir kime ait“ adlı inisiyatif adına yapılan konuşmada, konut sorunuyla ilgili protesto gösterilerinde göçmen kökenli insanların yer almamaları da dile getirildi. Göçmen kökenliler ya konuya ilişkin geniş bir bilgiye sahip değiller ya da yasalarla çatışmamak adına haklarını aramada çekingen davranıyorlar. Örneğin inisiyatife başvuran Türkiyeli ve çocuklarını tek başına büyüten bir kadın, kira zammını halen çocuklarıyla konuşamadığını, zira çocuklarının yaşamını garantiye alamamanın onu utandırdığını söylemiş.
Sol Parti üyesi Eyüp Yılmaz, yan giderle birlikte sıcak kiranın hane başına düşen gelirin yüzde 30’unu aşmaması gerektiğinin bilinmesine rağmen, kira zamlarının arttığını ancak ücret ve maaşların bununla orantılı artmadığını söyledi. Eyüp Yılmaz konuşmasında; „Belediyenin kira zammının belli oranlarda artması gerektiğini belirten açıklamasına rağmen buna kulak asan yok. Çünkü bu açıklamaların herhangi bir yaptırım gücü yok. Evler zorla boşaltılıyor. Gallus’da 2011-2012 yılları arasında 114 defa zorla ev boşaltıldı. Emlak, ev, arsa yatırım alanı olarak görülüyor. Bunları satın alanlar, insanların ihtiyaçlarını değil azami karlarını düşünüyorlar. Satın aldıkları her emlak başına devletten vergi indirimleri elde ediyorlar. Üstelik ellerindeki emlaklar, spekülatif kar yollarını genişletiyor. Konut, temel insanlık hakkıdır. İnsanlık onuruna yakışır konut hakkı dediğimizde, dört duvarı anlamıyoruz. Komşuluk ilişkileri, şehrin sunduğu olanaklarla insanca yaşama hakkını anlıyoruz“ dedi.
Zahide Yentür
‘BİRLİK OLURSAK GÜÇLÜYÜZ’
Nordend-Bornheim-Ostend Komşuluk İnisiyatifi üyesi Almut Meiyer:
„Wingert Str.’de oturuyorum. İki üç sene öncesine kadar kimsenin evimize ilgisi yoktu. ABG Holding’in sosyal konutları satışa sunduğu sıralarda bu felaket başımıza geldi. ‘Küçük’ ve ‘kötü’ evimiz satıldı. Bu küçük ve kötü denilen evde dokuz aile oturuyor. Bir mektupla evimizi satın alan iki yatırımcı, “kiranızı bundan sonra şu hesap numarasına gönderin” diyordu. Kiracılar toplandık ve neler yapabileceğimizi konuştuk. Az zaman sonra evimizi satın alan iki yatırımcı bir mektup daha göndererek, bizleri ziyaret edeceklerini bildirdiler. Tamam dedik, bunları evlerimize almayacağız. Bu nedenle yeni ev sahiplerini, bodrum katında ağırlamaya karar verdik. Gelip karşımıza, gerine gerine oturdular: ‘Bizim elimizden hiç bir kiracı kurtulamadı. Biz bu evi güzelleştirip, sermaye değerini artıracağız. Burası Penthouse olacak. Sizleri de üç ay içerisinde kapı önüne koyacağız’ dediler. Onlar gittiğinde, aklımız başımıza geldi. Penthouse değerinde bir evi hiç birimiz ödeyemezdik. İlk şok geçtikten sonra, Kiracılara Yardım Derneği’ne başvurduk ve yardım istedik. Onlar, bu işin kendilerini aştığını söyledi. Yardım aramaya devam ettik ve diğer mağdurlarla buluşmamız zor olmadı. Evet, 48 saat içerisinde evler satılıyordu. Bu iş için çok para ödeyen insanlar vardı ve onların niyeti de ellerindekini altın yumurtlayan tavuğa çevirmek ve daha fahiş bir fiyata başka yatırımcıya satmaktı. Tehditlerden yılmamaya ve evlerimizi boşaltmamaya karar verdik. Evimizin önündeki ağaçlar polis korumasında kesildiler. Yeni ev sahipleri, bisiklet bodrumunu bir Romen aileye kiraya verdi. Aynı şekilde merdivenlerdeki çiçeklerimiz tek tek kayboluyordu. Bütün bunlar güç gösterisiydi.
Aynı sorunlara sahip insanlarla biraraya gelerek, mücadele etmek tek çıkar yolumuz. Bunun için Martin Luther Str.’de Franfurt’un diğer semtlerinden aynı sorunlara sahip kiracılarla biraraya geliyoruz ve neler yapacağımızı konuşuyoruz. Bundan şunu gördük, ancak birlik olursak güçlüyüz.”