Written by 15:29 AVRUPA

Fransa: Halkçı muhalefeti susturma operasyonu

Fransa’da Filistin’e destek ve hükümete tepkilerde öne çıkan Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) hükümet ve birçok siyasi çevrenin hedefinde. Saldırıların artması beklenirken LFI’ye halk desteği ise güçlü.

Ali Rıza Yıldırım

Fransa’da savaş karşıtlığı, sosyal adalet ve halkçı muhalefeti temsil eden Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), son dönemde yoğun bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya.

2023’ten bu yana İsrail’in Gazze saldırılarına karşı net ve ilkeli bir tutum almasıyla birlikte hedefe konan LFI, bugün hem medyada hem siyasi alanda sistematik bir karalama kampanyasının merkezinde. Bu kampanyanın yalnızca bir partiye yönelik olmadığı, savaş karşıtı vicdanı, sosyal haklar için mücadele eden işçileri ve üniversitelerde Filistin’le dayanışma gösteren gençleri de susturmayı hedeflediği açıkça görülüyor.

Karalama politikasını yoğunlaştıran kitap

Bu saldırıların en görünür aşaması, mayıs 2025’te yayımlanan La Meute (Sürü) adlı kitapla başladı. Charlotte Belaïch ve Olivier Pérou tarafından kaleme alınan kitap, LFI’nin iç işleyişine dair bir araştırma olarak sunulsa da esas olarak partiye yönelik politik bir linç kampanyasının malzemesi haline geldi. Kitapta LFI, “Kendi içinde şiddet uygulayan bir sürü” olarak tanımlanıyor, Filistin’e verdiği destek antisemitizmle özdeşleştiriliyor, genç seçmen tabanı ise “Şiddet potansiyeli taşıyan bir kitle” olarak gösteriliyor. Bu nitelemeler, başta sağcı medya olmak üzere birçok platformda LFI’yi hedef alan söylemlerin sertleşmesine zemin hazırladı.

Parti Lideri Jean-Luc Mélenchon, bu kitabı “gazetecilik değil, düpedüz siyasi iftira” olarak niteledi. Ancak kampanya bununla sınırlı kalmadı. Hemen ardından, hükümet yanlısı medya organları LFI’nin üniversitelerdeki Filistin’e destek eylemlerine verdiği desteği kriminalize etmeye başladı. Paris 8 Üniversitesi, Sciences Po ve Strasbourg Üniversitesi gibi birçok kampüste gerçekleşen barışçıl eylemler, “radikalizm” ve “kutuplaştırma” suçlamalarıyla hedef gösterildi. LFI ise bu gençlerin yanında durarak, savaş karşıtı ve demokratik talepleri savunma çizgisini sürdürdü.

Medya yoluyla sistematik linç

Bu süreçte özellikle Vincent Bolloré’nin medya imparatorluğu, LFI’ye karşı yürütülen karalama kampanyasının ana merkezlerinden biri haline geldi. CNews, Europe 1 ve “Le Journal du Dimanche” gibi medya organları, LFI’yi her gün sistematik biçimde hedef alıyor.

Bolloré yalnızca bir medya patronu değil; Afrika’daki limanlar, demir yolu ve enerji altyapısı üzerinden büyük servet edinmiş bir milyarder. Bu servetin bir bölümü eski sömürge ilişkilerine dayanırken, iç politikada ise aşırı sağın yükselmesine doğrudan katkı sunuyor. Onun kontrolündeki medya, hem savaş karşıtlarını hem de sosyal adalet isteyenleri “tehlikeli unsur” ilan ederek toplumun geniş kesimlerini kutuplaştırıyor.

Siyasi arenada yalnızlaştırma girişimleri

Medyada bu saldırıların yoğunlaştığı dönemde, siyaset arenasında da LFI’yi yalnızlaştırma girişimleri hız kazandı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, LFI’yi “aşırıcı” olarak niteleyerek bu partiyle herhangi bir diyaloğa kapıları kapattı.

Merkez sağ ve aşırı sağ partiler LFI’yi “Fransa düşmanı” gibi ifadelerle yaftalarken, sözde muhalefet partileri de bu linç kampanyasına karşı açık bir tutum sergilemekten kaçındı. Sosyalist Parti Lideri Olivier Faure ve Fransa Komünist Partisi (PCF) Genel Sekreteri Fabien Roussel, zaman zaman yaptıkları açıklamalarla LFI’yi dolaylı biçimde hedef alarak sol içindeki bölünmeyi daha da derinleştirdi.

Bu dışlama stratejisinin en son adımı ise sağcı Siyasetçi Laurent Wauquiez’den geldi. Wauquiez, LFI ile “İslamcı ağlar” arasında bağlantı olduğu yönünde hiçbir somut kanıta dayanmayan iddialarla mecliste bir soruşturma komisyonu kurulmasını önerdi. Bu girişim, LFI’yi kriminalize etme çabasının bir uzantısı olarak değerlendirilirken, ifade özgürlüğü ve muhalefet hakkına yönelik daha geniş çaplı bir tehdidin parçası olarak okunuyor.

Öte yandan tüm bu gelişmeler, aslında yalnızca bir partiyi hedef almıyor.

Asıl hedef, savaş karşıtı kamuoyu, sosyal haklar için mücadele eden işçiler, kemer sıkma politikalarına karşı çıkan halk kesimleri ve emeklilik yasasına direnen sendikalar. İktidar, 40 milyar avroluk “tasarruf” adı altında sosyal hakları budarken, bu kesimlerin sesini kısmaya çalışıyor. LFI, tüm bu mücadelelerin politik alandaki taşıyıcısı olarak öne çıktığı için bu baskıların merkezinde yer alıyor.

LFI’ye güçlü halk desteği

Ancak veriler, LFI’nin toplumun önemli bir kesiminde güçlü bir karşılık bulduğunu gösteriyor. Parti, gençler arasında en fazla desteğe sahip siyasi oluşum konumunda. Banliyölerdeki göçmen kökenli yurttaşların yüzde 68’i LFI’ye olumlu bakıyor.

CGT başta olmak üzere birçok sendika, LFI’nin emekten yana politikalarını açıkça destekliyor. Dolayısıyla partinin hedef alınması, bu toplumsal kesimlerin siyasal temsil hakkına yönelik bir saldırı anlamına geliyor.

Bu durumu birçok akademisyen de teyit ediyor. Sorbonne Üniversitesinden Prof. Claire Dubois, LFI’ye yönelik kampanyanın, Fransız solunun yeniden canlanmasından duyulan korkunun sonucu olduğunu belirtti. Paris 8 Üniversitesinden Siyaset Bilimci Thomas Guénolé de, LFI’ye yönelik saldırıların halkçı solun iktidar potansiyeline duyulan endişeden kaynaklandığını ifade etti. Mediapart’a verdiği röportajda, bu baskıların seçim sürecine yaklaştıkça daha da artacağını söyledi.

Sahadaki gerçeklik

Sahada ise bambaşka bir gerçeklik var. Filistin’le dayanışma gösteren gençler, savaş karşıtı tutumu “ahlaki bir görev” olarak tanımlıyor.

CGT gençlik komisyonundaki emekçiler, LFI’nin her zaman yanlarında olduğunu vurgularken, emeklilik yasasına karşı mücadele eden demir yolu işçileri de partiye yönelik yalnızlaştırma girişimlerine tepki gösteriyor. Marsilya’daki bir dayanışma yürüyüşünde ifade edilen şu sözler, bu mücadelelerin ortak ruhunu yansıtıyor: “Radikal sol diyerek korkutmaya çalışıyorlar ama aslında korktukları şey birleşik öfkemiz.”

Saldırılar ivme kazanacak

2027 seçimleri yaklaşırken LFI’ye yönelik medya sansürü, polis müdahaleleri ve sosyal medyada yürütülen itibarsızlaştırma kampanyaları giderek artacak. Filistin’e destek, savaş karşıtlığı ve adalet talebi de susturulmak isteniyor.

Boyun Eğmeyen Fransa’ya (LFI) yönelik saldırılar, tüm ilerici muhalefeti hedef alıyor. Ancak tüm bu baskılara rağmen üniversitelerden banliyölere, sendikalardan sokaklara yayılan adalet ve barış talebi, susturulamayan bir vicdan olarak varlığını sürdürüyor ve sürdürecek görünüyor.

Close