Written by 15:42 AVRUPA

Fransa’da eylül sancısı: Bayrou düşerse sırada Macron olabilir

Ali Rıza Yıldırım

Fransa’da Başbakan François Bayrou’nun sunduğu kemer sıkma planı sadece parlamentoda değil toplumun geniş kesimlerinde de büyük tepkiyle karşılandı. 44 milyar avroluk açık kapatma paketi iki resmi tatilin kaldırılması, kamu harcamalarının dondurulması, emeklilik maaşlarının ve vergi dilimlerinin güncellenmemesi gibi önlemler içeriyor. Bu tedbirler geniş halk yığınları tarafından işçi sınıfına yönelmiş açık bir saldırı olarak görülüyor.
Ekonomik veriler krizin boyutunu ortaya koyuyor. Fransa’nın bütçe açığı yüzde 5.8’e dayanmış durumda, kamu borcu ise milli gelirin yüzde 113’üne ulaştı. Bayrou hükümeti bu yükü emekçilerin sırtına bindirmeye çalışıyor. Oysa işçiler açısından sorun işsizlik, düşük ücret, artan kiralar ve kamu hizmetlerindeki kesintiler. Patronlar ve finans çevreleri içinse mesele piyasalardaki güven ve devletin borçlanma kapasitesi.
Bayrou 8 Eylül’de parlamentoda güven oylaması yapılacağını açıkladı. Bu adım, bu ay patlama olasılığı yüksek olan ve sendikaların kontrolünde olmayan sokak eylemleri ihtimaline karşı öfke dalgasının ivmesini kırmaya dönük bir manevra olarak değerlendiriliyor.

Macron’a baskı ve istifa çağrıları
Üstelik kamuoyu yoklamaları daha da çarpıcı sonuçlar veriyor. Elabe’nin BFM TV için yaptığı araştırmaya göre Fransızların yüzde 67’si Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un istifasını istiyor. Çeşitli çalışmalarda yüzde 56 ile 69 arasında değişen bir kesim erken seçim çağrısı yapıyor. Halkın önemli bir bölümü yalnızca Bayrou’ya değil doğrudan Macron’a da güvenmiyor.
Siyasi cephedeki tablo da aynı yönde şekilleniyor. Ulusal Birlik (RN), Yeşiller, Sosyalistler ve Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Bayrou’ya destek vermeyeceklerini açıkladılar. LFI Lideri Jean-Luc Mélenchon Bayrou’nun değil Macron’un gitmesi gerektiğini vurguladı. Mélenchon bu çağrıyı artık yalnız yapmıyor. Sağ cephenin içinde de benzer sesler yükseliyor. Hatta bazı bakanlar, Adalet Bakanı Gerald Darmanin gibi isimler, çıkış yolu olarak erken genel seçimleri dile getirmeye başladılar. Bu da Macron’un siyasal yalnızlığının derinleştiğini gösteriyor.

Piyasalar alarmda
Ekonomi cephesi ise aynı anda başka bir alarm veriyor. Bayrou’nun güvenoyunu gündeme getirmesiyle Fransa’nın en büyük 40 şirketini kapsayan borsa endeksi (CAC 40) değer kaybetti. Fransa’nın en büyük bankaları olan BNP Paribas ve Societe Generale hisseleri yüzde 6’dan fazla düştü. Devlet tahvillerinin (devletin borçlanma kağıtları) getirisi ise mart ayından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Sermaye çevreleri hükümetin zayıflamasını istikrarsızlık olarak görüyor. Oysa işçiler için istikrarsızlık her gün yaşanan bir gerçek. Faturalarını ödeyemeyen, kirada zorlanan emekçiler açısından piyasaların kaygısı soyut kalıyor.
Emekçi tepkisi büyüyor, sendikalar ise frene basıyor
Bu kriz sadece parlamento koridorlarında değil sokakta da karşılık buluyor. Bayrou’nun güvenoyu yoklamasından iki gün sonra, 10 Eylül’de sosyal medyada büyük bir eylem çağrısı yapıldı. “Her şeyi durduralım” sloganıyla hazırlanan eyleme bazı sol partiler destek veriyor.
Ancak sendikalar arası toplantı sonrası CGT, FO, FSU, Solidaires gibi sendikalar 10 Eylül çağrısını sahiplenmek yerine 18 Eylül için yeni bir tarih açıkladılar. Bu hamle Macron’a nefes aldırıyor ve işçi sınıfının birleşik mücadelesini bölen bir işlev görüyor. Geçmişte Sarı Yelekliler ve emeklilik reformuna karşı direnişte olduğu gibi, “sosyal diyalog” adı altında kitlelerin öfkesi bastırılmaya çalışılıyor.

Bayrou düşerse Macron da gider
Bayrou’nun düşmesi büyük olasılık. Ancak asıl tartışma Macron’un geleceği üzerine yoğunlaşıyor. Anketler ve siyasi dengeler halkın üçte ikisinin Macron’un istifasını istediğini gösteriyor. İşçi sınıfı açısından mesele artık yalnızca hükümetin gidip gitmemesi değil, krizin faturasının kimin ödeyeceği.
Macron, yeniden bir “kaybedenler hükümeti” kurabilir, hatta Meclisi bir kez daha feshedebilir. Bu da aşırı sağa avantaj sağlayabilir. Boyun Eğmeyen Fransa Partisinin (LFI) çabalarına rağmen, Macron kendi istifasını kesinlikle gündeme almıyor.

Krizin çıplak gerçeği
Bir yanda savaş bütçesine milyarlar, patronlara 211 milyarlık teşvikler; diğer yanda işçilere kemer sıkma dayatması… Bu tablo, Fransa’daki krizin çıplak gerçeğini ortaya koyuyor. Eğer emek cephesi taleplerini güçlü biçimde sokağa taşırsa, bu kriz patronların değil işçilerin çıkarına bir çözümün kapısını aralayabilir.

 

Close