Written by 15:00 HABERLER

Fransa’dan Almanya’da 24 yıl aradan sonra ilk resmi ziyaret: Hedefler büyük, çelişkiler derin

YÜCEL ÖZDEMİR

Avrupa Birliği’nin (AB) motoru durumundaki Almanya ve Fransa arasındaki ilişkiler uzaktan bakınca pürüzsüz ya da oldukça uyumlu görünüyor. Bu nedenle tarihte pek çok kez karşı karşıya gelip savaşan, Orta Avrupa’da egemenlik kurma peşinde olan bu iki ülke arasındaki ilişkiler bir ara neredeyse “birleşme” olarak da tanımlandı. Türk medyasında bu süreci tanımlamak için “FransAlmanya” tanımlaması bile yapıldı.

Ancak, gelişmelere daha yakından bakıldığında iki ülke arasında emperyalist çıkarlara bağlı olarak pek çok çelişkinin bulunduğunu görülebiliyor. Bu çelişkiler 24 yıl aradan sonra ilk kez bir Fransa cumhurbaşkanının Almanya’yı ziyaret etmesi sırasında da kendisini dışa vuruyor. Pazar günü Almanya cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından Bellevue Sarayında askeri törenle karşılanan Macron’un ziyareti nedeniyle 21 top atışı yapıldı. Ardından Macron’un onuruna bir yemek verildi. Bu yemeğe katılanlar arasında Almanya eski Başbakanı Angela Merkel de vardı.

Berlin’den sonra Saksonya eyaletinin başkenti Dresden’e Steinmeier ile birlikte gidecek olan Macron, üç günlük Almanya ziyaretinin son durağı ise Vestfalya Barış Anlaşması’nın imzalandığı Münster olacak. Bu resmi ziyaret sırasında her iki ülkenin temsilcisi de birlikte hareket etmenin önemine dikkat çekiyor. Macron daha da ileri giderek ortak hareket edilmemesi durumunda “Avrupa’nın ölebileceği” mesajını veriyor. 24 Ekim 1648’de imzalanan Vestfalya Barış Antlaşması ile Avrupa’daki 30 yıl savaşları sona ermişti. Bu barış anlaşması nedeniyle verilen Uluslararsı Barış Ödülüne de bu yıl Macron layık görüldü. Hem de başta Ukrayna’ya asker gönderme isteği olmak üzere birçok alanda barıştan çok savaş ve silahlanma çağrısı yaptığı halde.

İKİ ÜLKE ARASINDAKİ ÖNEMLİ ÇELİŞKİLER

Macron’un Almanya ziyareti kapsamında yaptığı “Avrupa ölebilir” mesajının arkasında, 9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ve yükselen aşırı sağ bulunuyor. Ekonomik olarak Avrupa’nın en önemli ülkeleri olan Fransa, İtalya, Almanya ve Hollanda’da zaman zaman AB’den çıkmayı da telaffuz eden aşırı sağcı partiler yükseliş içinde. Özellikle İtalya, Fransa ve Hollanda’da bunların seçimlerden birinci çıkma olasılığı yüksek. AP’de aşırı sağ partiler güç kazandıkça birleşme yönünde adımların atılması yavaşlayabilir. Kısmen de yavaşlamış durumda.

Almanya-Fransa ekseni ekonomik, askeri ve siyasi birleşme yönünde adımların aksamadan sürmesini isterken bunun sekteye uğrama eğilimi her geçen gün biraz daha artıyor.

Bunda “motor” durumundaki iki ülke arasındaki çelişkiler de büyük bir rol oynuyor. Bu çelişkileri şu şekilde sıralamak mümkün:

AB’de ortak askeri güç: Macron göreve ilk başladığında Sorbonne Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında AB’nin zaman kaybetmeden ortak bir askeri güce dönüşmesi ve Avrupa Ordusu’nun kurulmasını istemişti. Bunu daha sonra “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması izlemişti. Hızlı bir şekilde AB’nin ortak bir askeri güce kavuşmasını savunan Macron’a karşı Almanya hep ağırdan aldı. Doğrudan karşı çıkma yerine kendi askeri gücünü arttırmayı tercih etti. NATO’dan bağımsız bir AB Ordusu’na Fransa’nın yüklediği misyonu biçmediği için çok fazla ilerleme kat edilemedi. Buna rağmen ziyaret kapsamında Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz başanlığında Berlin’de yapılacak Alman-Fransız Güvenlik Konseyi toplantısı önemli olacak. Silahlanma ve ortak askeri güç oluşturma konusunda bazı yeni kararlar alınabilir. Fransa, genel olarak askeri açından ABD’ye çok fazla bağımlı olmama politikası izliyor. Bu politika Almanya’da da bir süre dile getirildi. Ancak mecvut hükümetle birlikte Almanya’nın dış politikası Fransa’dan çok ABD’ye yaklaştı.

Çin ile ilişkiler: Almanya’da Çin ile ticari ilişkilerin aşamalı olarak azaltılması tartışılırken Macron ilişkileri güçlendirme politikası izliyor. Almanya uzun yıllar Çin ve Rusya ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde ekonomik gücünü büyüttü ve Fransa’ya fark attı. Kendisi, Çin ve Rusya ile ticari ilişkilerini sınırladığı için Fransa başta olmak üzere diğer AB ülkelerinin de ilişki kurmasını istemiyor. Zira kendisinin sahip olduğu avantajların Fransa’ya geçeceğinden hareket ediyor.

Ukrayna’ya silah ve asker gönderme: İki ülke arasındaki bir diğer önemli tartışma konusu da Ukrayna. Savaşın başlamasından bu yana ABD’den sonra Ukrayna’ya askeri ve mali olarak en fazla yardımda bulunan Almanya, başta Taurus füze başlıkları olmak üzere daha fazla ağır silah vermekten yana değil. Başbakan Scholz Taurusları ve savaş uçaklarını göndermeyi “kırmızı çizgi” olarak ilan etmişti. Macron ise ağır silahların yanı sıra asker gönderme çağrısında bulunmuştu. Almanya ise Ukrayna’ya kara gücü göndermeyi reddediyor.

ORTAK HARETEK ETMEYE İHTİYAÇLARI VAR

Bütün bu çelişkilere rağmen Macron Berlin’e vardığı pazar günü akşamı onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada, “Ortak yanlarımız farklılıklarımızdan çok daha fazla” diyerek, işbirliğinin güçlendirilmesi mesajını verdi. Steinmeier de Almanya’nın görüşünü “Fransız-Alman dostluğu tehlikede değil, çünkü tüm görüş ayrılıklarına rağmen her zaman biraraya gelmenin bir yolunu buldular” şeklinde özetledi.

Dünyanın ve Avrupa’nın içinde bulunduğu durum ve geçtiği konjonktür her iki ülkeyi birlikte hareket etmeye adeta zorluyor. Ancak, aralarındaki çıkar çatışması ve buna bağlı yaşanan görüş farklılığı her zaman kendisini dışa vuruyor. Bu nedenle iki ülke arasındaki pürüzlü ilişki önümüzdeki dönem de devam edecek. Uluslararası koşulların daha zorlu hale gelmesi nedeniyle aralarındaki çelişkilerin de azalmak yerine artma ihtimali de bulunuyor. Örneğin, Alman basınında yer alan haberlere göre Macron bir daha Alman siyasetçi Ursula von der Leyen’in AB Komisyonu başkanı olmasından yana değil. Von der Leyen’in yerine Avrupa Merkez Bankası eski başkanı Mario Draghi’nin bu görevi alması için çalışıyor.

Close