Written by 15:30 HABERLER

Friedrich Engels’in ölümünün ardından

Karl Marx’la birlikte bilimsel sosyalizmin kuruluşunda büyük rol oynayan Friedrich Engels 200 yaşında. 28 Kasım 1820’da Wuppertal-Barmen’de doğan Engels, bir fabrikatörün oğlu olmasına rağmen, hayatını işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşuna adayan bir filozof, bilim insanı, gazeteci gibi vasıflarının yanı sıra işçi hareketine önderlik eden devrimci komünist bir militan olarak tarihe ismini yazdırdı. Engels’in 200. doğum yıldönümü vesilesiyle, Clara Zetkin’in Engels’in ölümü üzerine kaleme aldığı makaleyi hatırlayalım istedik.

Clara Zetkin

Aynı hedefte birleşmiş dünya proletaryası, tüm zamanların en iyi ve en büyüklerinden birinin yasını tutuyor. 5 Ağustos’ta, akşam saat 22.30’da ikinci entelektüel dev, mücadeleci işçi sınıfının önderi, yol gösterici olarak onurlandırdığı, bilimsel sosyalizmin kurucusu Friedrich Engels Londra’da öldü. Proletaryanın kurtuluşu mücadelesinin her zaman silahlı gönüllü savaşçısı olan Engels, 75 yaşında engellenmesi imkansız ölüm tarafından aramızdan uzaklaştırıldı. Aramızdan yorgun biri olarak değil, Azrailin başarılı çalışmasından kopardığı bir kişi olarak gitti.

Elbette, Engels öldüğünde yaşlıydı ama yaşlı bir adam olarak değil, ruhsal tazelikle, enerjik iradeyle, tutkulu coşkuyla ve bizimle mücadele edenlerin en gençlerinden birinin neşeli gücüyle öldü. Marx’ın ölümünden (14 Mart 1883) bu yana proletarya böylesine büyük bir kayıp yaşamamıştı.

Engels’in sömürülenlerin kurtuluş mücadelesi için yaptıkları, Marx’ın kazanımlarından ayrılamaz ve kendisine sonsuza kadar teşekkür etmeyi zorunlu kılar. O, yeni çağın devrimci gelişiminin tarihine silinmez bir biçimde damgasını vurmuştur ve bilim tarihçelerine ateşli esin kaynağı olmuştur.

Bir teorisyen olarak, Engels, Marx’la birlikte mülksüzleştirilenlerin kurtuluş mücadelesinde sarsılmaz, sağlam bir bilimsel temel oluşturdu. Onunla birlikte, sınıf bilinçli işçilerin üzerine, düşmanı yanılmaz şekilde mağlup edecek güçlü, keskin zihinsel zırhı dövdü. Ve arkadaşı yaşamının eserini (Kapital) tamamlamadan hayata veda ettiğinde entelektüel mirasçı ve vasi olarak bitmemiş olanı tamamlamanın kıyaslanamayacak kadar yüksek ve zor göreviyle karşı karşıya kaldı.

Kendinden başka hiç kimsenin yapamayacağı şekilde bu görevi yerine getirdi. Ayrılmaz ikili Marx-Engels, proletaryanın tarihsel görevini ve tarihsel gücünü açıkça anlayan ilk kişilerdi. İşçi sınıfının acılarını, sadece hayırseverlerin sıcak kalbiyle değil, derin araştırmacı ve cesur düşünürler olarak, mücadele eden proletaryayı modern tarihi gelişimin ana taşıyıcısı, sorumlusu görerek hissetmişlerdi. Sınıf mücadelelerinin tarihi itici gücüne dikkat çektiler. Mülk sahiplerinin adalet duygusu ve sömürülenlerin gözyaşlarının gücünün kurtarıcı olduğu hayallerini silip süpürdüler.

Mülksüzleştirilenlere sadece sınıfın sınıfa karşı bilinçli mücadelesi yoluyla kurtuluşlarının gerçekleşeceğini öğrettiler.

İşçi sınıfının kurtuluşu işçi sınıfının eseri olmalıdır. Daha 1848’de işçi dünyasının ölümsüz Komünist Manifesto’sunda „Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!“ çağrısını yapmışlardı. Ve tekrar tekrar proletaryayı, geleceğin güneşli toplumuna giden tek yol olarak siyasal iktidarın, devletin fethine yönlendirdiler. Engels heyecanlı, verimli, tavsiyelerde bulunan, söz ve eylemle yardımcı olan ama hiçbir zaman genel duruma nesnel bakışı yitirmeden, koşulların soğukkanlı değerlendirmesini yaparak, taktikçi, stratejist ve emsalsiz teorisyen biri olarak adım adım, hedefin farkında olan işçi sınıfının fetih yürüyüşüne eşlik etti.

Proletaryanın ve özellikle Alman işçi sınıfının Engels’e borçlu olduğu ve ölümüyle kaybettiği şey ölçülemez. Kendisi bize sosyalist hareketin içinde bulunulan koşullardan orantısız bir şekilde büyüdüğünü, geliştiğini ve tek tek kişilerin üzerinde yükselip düşmediğini öğretti. Ancak kişiliği o kadar yüksek, çalışmaları o kadar kapsamlı ve derindi ki aramızdan ayrılması kimsenin dolduramayacağı bir boşluk bıraktı.

Fakat kadın proleterler ona çok özel minnet dolu hatıralar borçludur. Engels onlara sadece sömürülenler olarak kurtuluş mücadelelerinin değil, kadınlar olarak özgürleşme mücadelelerinin de bilimsel temellerini sundu. Kadın cinsinin tam eşitlik çabasına karşı, özellikle dar kafalı konformistler, kadının eşit olmasının doğası ve aileye yönelik görevleri nedeniyle imkansız olduğunu ileri sürerek mücadele etmekteydiler. Ve kadının köleliğine dayanan ataerkil aile, bu dar kafalılar tarafından ebediyete kadar cinsiyetlerin bir arada bulunmasının tek olası ahlaki, ekonomik, sosyal normu olarak kabul edildi.

Ütopistler, özellikle de Fourier ve tabi ki Marx ve Engels Komünist Manifesto’da keskin bir açıklıkla kapitalizmin ailenin üzerindeki aşırı duygusal örtüyü yırttığını ve onu saf bir para ilişkisine indirdiğini göstermişlerdi. Ancak, Engels, ataerkil ailenin ebediyetine dair dar kafalı kör inancı yıkan ilk kişi oldu. Daha sonra Morgan ve Bachofen’in çalışmalarını mantıksal ve net yapı taşlarına dayanarak genişletip derinleştirerek, ailenin diğer toplumsal kurumlar gibi ekonomi ve özel mülkiyet ilişkilerinin itici gücü altında büyüyüp değiştiğini, formlarının değişken ve yok olmaya mahkum olduğunu ortaya koydu. Usta eseri „Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni“, tüm kadın cinsiyetinin kurtuluş mücadelesi açısından temel anlam taşır.

Engels’le beraber evrensel bir öğretmen, Rönesans ve Fransız Devrimi dönemlerinde karşımıza çıkan ve bizi kendine hayran bıraktıran çok yönlü uyum içinde gelişmiş güçlü kişiliklerden biri öldü.

Kelimenin en değerli ve en kapsamlı anlamıyla yaşamı güzelleştirme ustası, varlığın tanımlanamayacak sihrine sahip bir kişilik aramızdan ayrıldı. En sıcak duygularla donanmış, fedakar ama zayıflatan, duygusallıktan uzak, egoist olmaksızın güçlü ve kendine güvenli, kendini öne çıkarmadan yürekli ve cesur, güvenilir ve doğal, sade, yaşam dolu ve öyle olması gerektiğinden değil yüreğinin sıcaklığından öyle olan birini kaybettik.

Onunla kaybettiğimiz şeyin samimi, derin acısını yaşıyoruz. Ama aynı zamanda onun bıraktığı zengin, lezzetli mirasın gururunu ve dostça yüceltmesini de hissediyoruz.

Friedrich Engels için bu sözlerden daha onurlu bir teşekkür ve daha uygun bir veda selamı olamaz: Haydi kavgaya‘ Haydi zafere!

Clara Zetkin, Engels’in ölümü üzerine, Die Gleichheit/Eşitlik dergisi 17. sayısı, 21 Ağustos 1895

(Çeviren: Semra Çelik)

Close