Written by 13:52 HABERLER

Günter Wallraff: Erdoğan demokrasi için tehdit

 wallraff

Almanya’da Türkiye kökenli göçmenlerin 1970’li yıllarda karşılaştıkları ayrımcılığı anlatmak için Türk işçisi Ali kılığına girerek, yaşadıklarını “En Altakkiler” kitabında anlatan tanınmış yazar Günter Wallraff, 22 Haziran’da Köln’de düzenlenen “Her yer Taksim, her yer direniş” mitingine katılarak, Türkiye’de halkın hükümete karşı  protestolarına destek verdi. Daha önce çeşitli dayanışma etkinlikleri kapsamında Türkiye’ye giden Wallraff, Taksim direnişiyle başlayan gelişmeler hakkında gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Sayın Wallraff, bir aya yakın bir süredir Türkiye’de hükümete karşı protesto gösterileri yapılıyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Taksim’de başlayan sonra Türkiye’nin her tarafına yayılan eylemler benim için bir umut anlamına geliyor. Avrupa’ya da yayılan bu eylemler, başka bir Türkiye’nin de olduğunu açık olarak gösterdi. Ben şahsen her zaman Erdoğan’ı bir tehdit olarak gördüm. Gelişmelerin giderek “İslamokrator”, yani demokrasinin yok edileceği bir sürece dönüşeceğini söylüyordum. Bir çok arkadaşım cezaevine konuldu ya da hapis cezasına çarptırıldı. Bunlar arasında Pınar Selek, Dogan Akhanlı da var. Davaları izlemek için Türkiye’ye gittim. Maalesef bazı arkadaşlarım, Erdoğan’ın ne yapmak istediğini anlamak istemediler. Gerçekleri görmek istemediler, ekonominin iyiye gittiğini, her şeyin sivilleştiğini, Kürt sorunun çözüldüğünü söylediler. Benim bunlara yanıtım, “Şaşırmayın. Bu hükümetin başında bir otokrat var ve bütün iktidarı elinde toplamak, bütün toplumu denetim altında istiyor” oldu. Bu açıkçası bir tür diktatörlüktür.

 

Ama, Alman ve Avrupalı politikacıların çoğu Erdoğan’ın bir demokrat olduğunu söylüyordu. Bu konuda şimdi bir değişim var mı?

En azından benim çevremdekiler, arkadaşlarım bunu anladılar. Türkiye’de olup bitenler, demokratik bir şekilde tepkilerini ortaya koyanların bastırılmasından başka bir şey değildir. Güzel olan ise Türkiye’de daha önce birbiriyle kavgalı olan farklı kesimlerden insanların bir araya gelerek tepkilerini ortaya koymasıdır. Bu harika bir durum. Bence yeni Türkiye budur. Bunlar kozmopolit ve geleceğin insanlarıdır. Bu aynı zamanda küreselleşmiş dünyanın da bir sonucudur. Türkiye şimdi bu konuda ileriye doğru bir adım atıyor.

 

O zaman Türkiye’de ortaya çıkan toplumsal hareketin anlamı tahmin edilenden daha mı fazla sizce?

Bu hareketin sadece Türkiye için değil aynı zamanda bütün Avrupa için büyük bir anlamı var. Bu nedenle sadece bir Türk demokrasi hareketi değildir. İnsanlar artık farklı dünyalar arasında dolaşıyor. Ülkedeki farklı kültürler arasında kıyaslamalar yapılabiliyor ve ileri olanı, olumlulukları görebiliyor. Geri olanlar ise bir tarafa bırakılıyor. Bana göre bu hareketin geleceği var. Bizim buradan yapabileceğimiz ise cezaevinde kimlerin olduğunu öğrenmek ve Alman politikacıları bu konuda harekete geçirmek. Daha önce Türkiye’ye bu türden ihlaller için gittim, bir daha gitmeye de hazırım.

 

Siz daha önce de aydınlar ve insan hakları savunucularıyla dayanışmak için Türkiye’ye gittiniz, burada etkinliklere katıldınız. Sizce Almanya’daki dayanışma eylemleri bundan sonra nasıl devam etmeli?

Bana göre öncelikli olarak Almanya’daki politikacıları aktif hale getirmeliyiz. Olanları bize yapılmış gibi hareket edelim. Alman politikacılara şunu söylememiz gerekiyor, “Siz insan haklarından mı yanasınız, yoksa ticari ilişkiler sizin için daha mı önemli?” Bu konuda fazla bir beklentim yok. Ama Başbakan Merkel açık bir şekilde eleştirilerde bulundu. Politikacıların yavaş da olsa gerçekleri görmesini sağlamak gerekiyor. Bugün burada SPD, Yeşiller ve Sol Parti’den politikacılar konuşmalar yaptı. CDU’dan da politikacıların olmasını isterdim. Eğer, kitlesel bir şekilde tutuklamalar devam ederse, Türkiye’ye açık tutum almayan politikacılara ve partilere oy vermemek gerekiyor.

 

 

IG Metal Yönetim Kurulu üyesi Christiane Benner:

 

AABK tarafından Köln’de düzenlenen mitingde bir konuşma yapan IG Metal Yönetim Kurulu üyesi Christiane Benner, Türkiye’deki protesto gösterileri ve sendikaların uluslararası dayanışma çerçevesinde yapması gerekenler konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Sayın Benner, bir sendikacı olarak Türkiye’deki protesto gösterilerini ve hükümetin bu gösterilere karşı yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim için insan hakları, düşünce ve gösteri özgürlüğe en doğal haklardır. Ne var ki bu haklar şu anda Türkiye’de ayaklar altına alınmış durumda.

 

Ama Avrupa’da uzun zaman Başbakan Erdoğan’ın demokratikleşme konusunda pek çok reform yaptığı propaganda edildi. Ne oldu da şimdi Avrupa hükümetleri ve sendikalar Erdoğan’ı sert bir şekilde eleştirmeye başladılar?

Bana göre Erdoğan, ayağa kalkan, kendisini savunan ve direnişi örgütleyen bir neslin varlığını görmeli ve ona göre davranmalıdır. Erdoğan elbette demokratik yollarla seçilmiş bir politikacı, ama aynı zamanda eyleme geçen insanları da dinlemelidir. İnsanların ne istediğine kulak vermeli ve bu noktada demokrasiyi ciddiye almalıdır. Bu bizim için vazgeçilmez bir insan hakkıdır. İnsanlar ne istediğini açık olarak söyleyebilme hakkına sahip olmalıdır.

Türkiye konusu, IG Metall olarak bizi yakından ilgilendiriyor. Zira 300 bin göçmen kökenli üyemiz var ve bunların yaklaşık 100 bini Türkiye kökenli. Üyelerimizin yakınları, ailelerinin durumu bizleri de endişelendiriyor.

 

Almanya’daki gösterilerde sık sık “Yaşasın uluslararası dayanışma” sloganları atılıyor. Bu sizin için somut olarak ne anlama geliyor? IG Metall olarak uluslararası dayanışma çerçevesinde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Bir çok Alman tekelinin Türkiye’de fabrikaları var. Biz sendika olarak, Türkiye’deki Alman şirketlerinde, örneğin Bosch’ta, iyi çalışma koşullarının yaratılması için işçi temsilciliği aracılığıyla çalışmalar yapıyoruz. Yine Alman firmalarındaki işçilerin sendikalaşması için çalışmalarda bulunuyoruz. Türkiye’deki sendikalarla birlikçe çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi çabası içerisindeyiz. Bu çerçevede Türkiye’deki sendikacılarla somut uluslararası dayanışmamız devam edecek.

 

 

 

Close