Almanya’da faşizmin iktidara getirilişinin kökleri çok öncelere uzanır. Atılan küçük adımlar,1929 genel bunalımıyla birlikte hızlandırılır. Her fırsatta sömürücü egemen sınıfların hizmetinde olduğunu belirten Feldmareşal von Hindenburg, Hitler’i başbakan yaparak faşizmin yolunu açar.
KPD, faşizme karşı direnişi geliştirmek için büyük çaba sarfeder. Faşizm iktidara geldiği andan itibaren, öncesinde olduğu gibi, yer yer direnişler başlatılır. İşçiler, sanatçılar ve aydınlar faşist saldırganlığın insanlığın sonu olacağına dikkat çekerler.
İşte bunlara örnek olabilecek ilk karşı koyuşların birine, tarihi ve anlamlı bir olaya Stuttgart’ın güneyinde, Schwäbisch Alpleri’nde bulunan Mössingen kasabası ev sahipliği yapar. 31 Ocak 1933 tarihinde KPD nin çağrısına uyan tekstil işçileri Mössingen’de antifaşist eylem birliğinde örgütlenerek genel grev ilan eder.
Yaşamı, barışı savunan ve iktidarın faşistlerden geri alınmasını amaçlayan 800 tekstil işçisi ‚Genel Grev İçin Sokağa‘ pankartı açarak aileleriyle birlikte sokağa çıkar, eylem yapar. Ancak genel grev çağrısına uyan bölgelerin sayısı oldukça azdır. Buna bir neden de SPD’nin ikiyüzlü tutumu olmuştur. SPD, Hitler’in meşru yollardan iktidara geldiği gerekçesiyle genel grev çağrısına uzak durur. Almanya’da faşizmin iktidarına karşı gerçekleşen ilk ve tek olan bu genel grev eylemi, diğer il ve ilçelerdeki işletmelere yayılamadan maalesef kısa süre içinde bastırılır. İşçiler ve sendikacılar Mössingen yakınında bulunan Reutlingen şehrinde örgütlenen polis birliklerinin şiddetli saldırı ve tutuklama girişimlerine maruz kalır. Grevi örgütleyen tüm işçi önderleri bir kaç gün sonra yakalanarak tutuklanır. Ülkede, Nazi diktatörlüğüne karşı en erken birlik sağlayan ve eylem örgütleyen tek ilçedir Mössingen…
Mössingen’deki genel grev eylemini değerlendiren Eğitim ve Bilim sendikası (GEW) sekreteri Lothar Letschke şunları söylüyor: “Almanya’da 1920’de Kapp-Darbesi’ni, işçiler genel grev ile püskürtmesini bildi ve cumhuriyeti sağcı darbecilerden kurtardı. 1933’te Mössingen işçilerinin genel grev girişimi tüm ülkeye yayılma şansı bulsaydı, kim bilir Alman tarihi farklı akacaktı belki de, Almanya ve tüm dünya faşizm felaketini yaşamayacaktı.”
Genel grevin 80. yıldönümü vesilesi ile Mössingen’de başta sendikalar, antifaşist ve demokratik kurum kuruluşlar bir yürüyüş ve anma etkinliği gerçekleştirecekler. Yapılan ortak çağrı şöyle:
“Yürekli Mössingen halkını anacağız. Onlar, başlarına gelebilecek tehlikenin bilinci ile yüreklice eylemlerini gerçekleştirdiler.
Eylemlerinin bastırılmasının ardından yüzlerce Mössingenli ve yakın kasabalardan işçiler ve sendikacılar, ‘vatan hainliği’ ve ‘ülke huzurunu bozma’ suçlaması ile mahkemeye çıkarıldı.
Büyük sözlere gerek bırakmadan, kendi zamanlarını aşan bir öngörüye sahip olduklarını gösterdiler. Kendi içlerinde anlayışın ve dayanışmanın en güzelini örneklerini sergilediler. Nazilerin ırkçı kışkırtmalarına kulak asmadılar, oyuna gelmediler. Ortak bir bilinç yaşattılar içlerinde, onlar için Hitler ve faşizm demek savaş demekti…
Bugün düne nazaran daha çok farklı uluslardan insanlar birarada yaşıyoruz ve iyi olan da bu. İnsanlık düşmanı olan faşizm ve propagandası yasaklanması gerekirken basından öğreniyoruz ki, devletin çeşitli kademeleri el altından ırkçı örgütlere destek vermekteler. Neonaziler, ‘Gemi artık doldu’, ‘Müslümanlar tehlikelidir’ gibi demagojileriyle yalnızca göçmenleri hedef göstermiyorlar. İşçi ve emekçilerin acil taleplerini de suistimal etmesini çok iyi biliyorlar. Yerli yabancı, göçmen demeden hep birlikte ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı olduğumuzu gösterelim! Çünkü faşizm bir düşünce değil, bir suçtur, daha önce de tüm dünyayı sefalete sürüklemiştir. Bu nedenle NPD’nin ve diğer ırkçı, faşist örgütlerin dağıtılıp yasaklanması gerekir.
Ve sormak gerekir, Dün Mössingen de gerçekleştirilen genel grev eylemi, bugün de gerçekleştirilse ne olur! Biz söyleyelim hemen yasaklanır ve ‚illegal‘ kabul edilerek polislerin saldırısına uğrar. Çünkü Almanya’da 1950’den bu yana politik grev yasa dışı. Hartz yasalarının yürürlüğe girmesi ile iş güvenesi ortadan kalktı. Güvencesiz, düşük ücretli işler, taşeron işçiliğin arttığı bir dönemi yaşıyoruz. İşçilerin, emekçilerin işini kaybetme kaygısı, ekonomik sıkıntıya girme korkuları ağır basıyor. İşçi haklarının gasp edildiği, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı sokağa çıkanların tehdit veya ‘terörize’ edildiği, yeni toplanma ve yürüyüş yasaları ile demokratik hakların sınırlandırıldığı, hergün istihbarat örgütü ile ırkçıların ilişkilerinin ortaya çıktığı skandalların yaşandığı bu dönemde, Mössingen’de yaşanan tarihsel genel grevi anmak ve gereken sonuçları çıkarmak ayrı bir öneme sahip.
Mössingen’de 31 Ocak 1933 ’de 800 tekstil işçisi, tüm insanlığın onurunu korumak için sokağa çıkmıştı. Çünkü onlar için Hitler’e karşı durmak bir insanlık görevi idi. Onları hatırlayalım. Kendi geleceğimiz için, çocuklarımız için… Sınırsız toplanma ve grev hakkı için. Anayasayı koruma örgütünün ve tüm faşist örgütlerin dağıtılması için.
Haydi, 2 Şubat 2013’te Mössingen’de buluşalım!”