Written by 13:52 Allgemein

İspanya kaynıyor!

Rajoy hükümetinin yeni tasarruf planları İspanya’nın işçi ve emekçileri arasında öfkenin had safhaya çıkmasına neden oldu. Sendikalar genel grev çağrısı yaparken Birleşik Sol, hükümeti devirme çağrısı yaptı. Hükümet, ekonominin canlanacağını ileri sürerken istatistik dairesi ekonominin yüzde 6,9 daraldığını açıkladı. Bu arada Katalonya bölgesinde bağımsızlık sesleri yükseliyor.

 

 

Euro bölgesinin dördüncü büyük ülkesi İspanya’da neredeyse her gün kitlesel protesto gösterileri yapılıyor. Gösterilerin nedeni ise hükümetin sermaye lehine emekçilere karşı sürdürdüğü bitmek bilmeyen saldırılar.

Temmuz ayında 65 milyar Euro’luk tasarruf paketini karar altına alan PP Hükümeti (“Partido Popular”) böylece altı ay içinde dördüncü tasarruf paketini yürürlüğe koymuştu.

Ancak kredi derecelendirme kuruluşları planlanan önlemlerin yeterli olmadığını, hükümetin daha fazla tasarruf edip özelleştirmeleri hızlandırması gerektiğini ileri sürüp ülkenin kredi notunu düşürmüşlerdi.

Bunun üzerine ise Başbakan Mariano Rajoy, parlamentonun karar altına aldığı tasarruf paketini yeniden açarak bakanlar kurulunda ek önlemleri karar altına aldı.

 

TROYKA’NIN KUKLA HÜKÜMETİ

Böylece 65 milyar hacminde olan dördüncü tasarruf paketi (kutuya bkz.) birkaç hafta içinde yüzde 57 artarak 102 milyara çıktı. İşçi ve emekçilerin bütün haklarına saldıran hükümet, aldığı önlemlerle geniş emekçi kitlelerinin daha fazla yoksullaşmasına, açlığa ve sefalete sürüklenmesine yol açıyor.

21 Aralık 2011’de seçilen PP Hükümeti, kısa bir süre sonra halk arasında “Troyka’nın kukla hükümeti” olarak anılmaya başlamıştı. Daha seçilmeden önce Troyka’nın bütün planlarını onaylayan ve gelecek yeni planlarını hayata geçirme sözü veren Rajoy ve partisi PP, halka verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmezken uluslararası mali sermayenin bütün taleplerini derhal yerine getiriyor.

 

ARTIK HERGÜN GÖSTERİ VAR

Hükümetin bu kadar kısa süre içinde peş peşe kısıtlamaları yürürlüğe koyması protestoların artmasına neden oldu. Geçtiğimiz ay madencilerin başkent Madrid’e uzun yürüyüşlerinden birkaç gün sonra ülkenin 80 şehrinde milyonlarca emekçi gösterilere katılmıştı.

Haziran sonunda ülkenin dört bir yanında işsizlerin, “Onur Yürüyüşü” adı altında başlattıkları gösteriler yine Madrid’de dev bir gösteriyle son bulmuştu. Binlerce Madridlinin karşıladığı göstericiler, “Bankalar için aç kalmak istemiyoruz”, “Kesintiler Hayır” veya sadece “NO” yazılı pankart ve dövizler taşıyorlardı.

Çok sayıda “İspanya Cumhuriyeti” (1931-1933) bayrağının taşındığı gösteride, “Tarihten öğrenelim” dövizleri de taşındı.

Büyük sendika konfederasyonları, Temmuz sonunda 150 kadar örgütle “sosyal zirve” adıyla düzenlenen bir toplantıda gösterileri yaygınlaştırma kararı almışlardı. Aralarında hukukçulardan polislere, spor kulüplerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan örgütler, bir süre öncesine kadar birkaç haftada bir gösteri yapılan Madrid’de artık her gün gösteri yapılmasını ve her Cuma günü, bakanlar kurulunun topladığı gün parlamentonun önünde büyük gösteri yapma kararı aldılar.

 

MADRİD’E YÜRÜYÜŞ

Hükümetin saldırı planlarına karşı çok sayıda protesto gösterisi ve grev örgütleyen sendikalar, 12 Eylül günü bütün kamu çalışanlarına grev, 15 Eylül’de ise büyük yürüyüş çağrısı yaptılar. “Madrid’e yürüyüş” sloganı altında planlanan gösteri için ülkenin bütün büyük sendika konfederasyonları ilk kez ortak hareket ediyorlar. Hükümetin tasarruf paketleri üzerine referanduma gidilmesini talep eden sendikalar, “Eğer bu yapılmazsa o zaman ülke tarihimizin en büyük genel grevini örgütleyerek pratik olarak referandum yapacağız” diye ilan ettiler.

Bask bölgesinin sendikaları ELA ve LAB ise 26 Eylül için genel grev kararı aldıklarını açıkladılar. Madrid’de anaokulundan üniversiteye kadar bütün eğitim çalışanlarının örgütlü olduğu sendika da, yaz tatilinin sona ermesiyle birlikte 17 Eylül’den itibaren süresiz greve çıkacaklarını açıkladı.

 

EL KOYMA EYLEMİ

İspanya’da son günlerde en çok tartışılan olaylardan biri de, Endülüs İşçi Sendikası’nın (SAT) düzenlediği “el koyma” eylemi oldu. Bir grup sendikacı 7 Ağustos günü Endülüs Özerk Bölgesi’nin Başkanı Sevilla’ya bağlı Ėcija’da iki süpermarkete girerek fasulyelere el koydular ve bunları yoksullara dağıttılar.

SAT tarafından yapılan açıklamada, “Milyonlarca insanın yoksul olduğu, önemli bir kesiminin yiyecek bulmada bile zorlandığı bir ülkede yoksullar soyuluyor ve zenginlere veriliyor. Bankaların zararlarının faturası yoksullara çıkartılıyor. Bu sembolik eylemimizle ne yapılması gerektiğini gösterdik. Zenginden alınıp yoksula verilmeli” denildi.

Sembolik eylemin örnek alınmasından korkan PP hükümeti, olayı “Bu eylem barbarlığa dönüştür” diye yorumladı ve sorumluların “derhal tutuklanarak ve cezalandırılmalarını” talep etti. İki gün sonra eyleme karıştığı ileri sürülen iki sendikacı Sevilla’da tutuklandılar.

Ayrıca Savunma Bakanlığına ait bir araziyi iki haftadır işgal eden 100 kadar topraksız köylünün eylemine bir Guardia Civil (kutuya bkz.) timi 10 Ağustos gün saldırarak son verdi. Bakanlığa ait arazinin verimli olduğu fakat işe yarayacak bir şekilde değerlendirilmediğini söyleyen köylüler, “Toprak ekenin olmalı” diyorlar. Guardia Civil tarafından bölgeden uzaklaştırılan köylüler, en kısa zamanda yeniden araziyi işgal ederek işlemeye başlayacaklarını açıkladılar.

Sendikacıların tutuklanmaları ve köylülerin eylemine saldırıyı eleştiren SAT Genel Sekreteri Diego Cañamero, “Ülkemizde 300 bin aile kredi taksitlerini ödeyemediği için evinde çıkartıldı. Yüzbinlerce köylü toprağı olmadığı için yoksulluk içinde. Evlerin evsizlere, toprağın topraksızlara verilmesini talep ediyoruz. Bu sembolik eylemi bunun için gerçekleştirdik” dedi.

 

‘HÜKÜMETİ DEVİRELİM’

Değişik siyasi grup ve partilerin kurduğu “Birleşik Sol” (“İzquierda Unida” – İU) üç hafta önce halkı, “hükümeti devirmek için demokratik ayaklanmaya” çağırmıştı. “Bu krizin faturasını, krize neden olanların ödemesi ve AB-Troyka tarafından desteklenen anti demokratik elit kesimin alaşağı edilmesi için hükümetin devrilmesi gerekiyor” denilen çağrıda, “Artık herkes bu sorumluluk altında her gün ve her yerde mücadeleye katılmak zorundadır” görüşü savunulmuştu.

Sendikaların 15 Eylül günü için merkezi gösteri çağrısından sonra İU’nun çağrısına destek veren gruplar da arttı. Şimdi sendikaların gösterisinden 10 gün sonra parlamentonun abluka altına alınması ve hükümet istifa edinceye kadar eylemi sürdürme çağrısı yapılıyor.

Faşist Franko diktatörlüğünden sonra emekçi halka yönelik bu denli sosyal ve siyasal saldırıların yapılmadığına dikkat çekilen eylem çağrısında, “Demokratik haklar gasp ediliyor, grevler yasaklanıyor ve çalışma yasaları tekellerin lehine yeniden düzenleniyor” denildi.

 

EKONOMİ DARALIYOR

AB’den yardım almak için şartlar üzerine müzakerelerini sürdüren Başbakan Rajoy, tasarruf önlemleriyle birlikte ekonominin canlanacağını ileri sürdü. Fakat Rajoy’un sözleri aynı gün istatistik dairesi tarafından yalanlandı. Ekonominin bir önceki yıla oranla yüzde 6,9 daraldığını açıklayan yetkililer, “önümüzdeki yılın daha farklı geçeceğine ilişkin bir veriye sahip değiliz” dediler.

Bu arada 200 bin işsize Temmuz ve Ağustos ayları için hakları olmasına karşın yardım verilmediği ortaya çıktı. Sayının bu kadar yüksek olmasının işsizler arasında öfkenin artmasına ve gösterilere katılmalarına yol açacağını söyleyen sendikalar, “Bu hükümet Eylül sonunu görmeyecek” demeye başladılar.

Rajoy hükümetinin yeni tasarruf planları İspanya’nın işçi ve emekçileri arasında öfkenin had safhaya çıkmasına ve gösterilerin artık “Hükümeti devirelim” sloganı altında yapılmasına neden oluyor. Eğer İspanya’da genel grev ve direnişlerle hükümet devrilirse, bunun etkisinin sadece İspanya ile de sınırlı kalmayacağı ve Yunanistan, İtalya ve Portekiz’i olduğu gibi Fransa ve Almanya’yı da etkileyeceği açıktır.

 Serdar Derventli

 

Tasarruf paketi ve reformlar

 

Kısa bir süre öncesine kadar 65 milyar Euro kapsamında olması planlanan tasarruf paketi en son alınan kararlar 102 milyar Euro’ya çıkartıldı. Hükümetin planlarına göre bu yıl sonuna kadar 13,1 milyar Euro, 2013’de 39 milyar Euro ve 2014 yılında ise 50,1 milyar Euro tasarruf edilecek. 2014 yılında ekonominin yüzde 1,2 dolayında büyümesini de planlayan hükümet, “böylece istihdam artacak ve işsizlik azalacak” diyor.

 

PAKET NELERİ İÇERİYOR:

1-     Normal Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 18’den 21’e çıkarılacak. Düşük KDV ise yüzde 8’den 10’a çıkartılacak.

2-     İşsizlik parası altıncı aydan itibaren düşürülecek.

3-     Konut alımındaki vergi indirimi kaldırılacak.

4-     Kamu emekçilerine Noel parası ödenmeyecek, fazla mesai ve ikramiyeler kısıtlanacak.

5-     Kamu idaresi reforma tabi tutulacak. Buna bağlı olarak belediyelerin encümen sayısı yüzde 30 azalacak.

6-     Kamuya yeni personel alınmayacak.

7-     Tütün, enerji ve çevre vergileri gibi “dolaylı vergiler” artırılacak.

8-     Devlet bütçesini artırmak üzere özelleştirmelere hız verilecek. Planlara göre havaalanları, demiryolları ve limanlar satışa çıkartılacak.

9-     Yüksek gelirlileri ilgilendiren “Gelir Vergisi” ise düşürülecek.

 

 

YOKSULLUK HIZLA ARTIYOR

İspanya’da neredeyse her gün protesto gösterileri yapılmasının çok somut nedenleri var. “El Mundo” gazetesinde yer alan bir habere göre 11 milyon emekçi yoksulluk tehdidi altında yaşıyor. Bunun nüfusun yüzde 25’ine tekabül ettiğine dikkat çekilen haberde, “2 milyon kişi ise artık devletin somut yiyecek yardımı olmadan karnını doyurması mümkün değil” denildi.

AB Komisyonu’nun tam da bu iki milyon insan için hükümet 80,4 milyon Euro yardım gönderdiği belirtilen haberde, “Hükümet bu parayla 67 milyon kilo temel gıda maddesini ihtiyacı olanlara dağıtmayı planlıyor. Bu çerçevede dağıtılan gıdanın 6 milyon kilosu baklagiller familyasına ait ve bu ülkemizde üretilenin yüzde 13’ün denk düşüyor. Bu bile yoksulluğun geldiği boyutu gösteriyor” denildi.

Yoksulluktan etkilenen çocukların sayısı da hızla artıyor. Artık Yunanistan ve Romanya ile aynı düzeye gelindiğini bildiren “20 minutos” gazetesinin haberinde ise “AB istatistiklerinde çocuklar arasındaki yoksulluğun yüzde 29 olduğu belirtiliyor. Ama bu rakamın gerçeğin sadece bir bölümü olduğu da Brüksel’de olmasa da İspanya’da bilinmekte” denildi

 

 

 

GÖSTERİLERE KARŞI GUARDIA CIVIL!

Başbakan Mariano Rajoy, ordunun ülke içindeki ‘görevlerini’ artırmak için hazırlık yapıyor. 2008’den bu yana sayısız kitlesel gösteri, grev ve genel grevin yaşandığı ülkede birçok demokratik hak gasp edildi veya kısıtlandı.

Hükümet partisi Partido Popular (PP), geçtiğimiz hafta yayınladığı ‘Askeri Doktrin’de, “Ekonomik kriz ulusal güvenlik açısından son derece büyük bir tehlikedir” görüşünü savunuyor. Bu görüşe bağlı olarak ise “Savunma kapasitemizin korunması için acil önlemler alınmalı” deniliyor. “Yakın çevre içinde giderek artan bir istikrarsızlıktan” söz edilmesi değişik hukukçular tarafından “protesto gösterilerinin artması” olarak yorumlanıyor ve “hükümet orduyu gösterilere karşı kullanmak istiyor” deniliyor.

Barselona Üniversitesi profesörlerinden siyaset bilimcisi Raimundo Viejo, “Hazırlanan Askeri Doktrin, hükümetin gösterilere karşı hazırladığı yasa taslağı ile örtüşüyor. Yasa tasarısında sivil itaatsizlik kriminal bir suç olarak tanımlanıyor. Örneğin basit bir pasif direnişte yer alanlar bundan böyle devlete karşı saldırı yapmış gibi takibata alınabilecekler. Oturma eylemi yapanlara polise saldırmış gibi ceza kesilebilecek” diyor.

Askeri Doktrin’de, “ayrılıkçı tehditlere” dikkat çekildiğine işaret eden Prof. Viejo, “Hazırlanan bu belgede ülkenin bölünmez bütünlüğünün korunmasından söz ediliyor. Ordu zaten ülkenin bütünlüğünü korumakla yükümlüyken böyle bir şeyin altının çizilmesinin tek nedeni Katalonya ve Bask bölgesinde İspanya’dan ayrılma eğilimlerinin artmasıyla açıklanabilir” diyor.

“Askerin ülke içinde görev yapmasının yasal olup olmadığını tartışmaya gerek bile yok” diyen Prof. Viejo, “Franco döneminden kalma bir yasada Savunma Bakanlığına bağlı Guardia Civil isimli birliğin ülke içinde polisiye görevleri üstlenebileceği yer alıyor” dedi.

 

 KATALONYA VE ENDÜLÜS BAĞIMSIZLIĞI TARTIŞIYOR

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz derinleştikçe değişik özerk bölgelerde bağımsızlık tartışmaları da artıyor. Katalonya ve Endülüs’te yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın olası bir referandumda sadece yüzde 20’sinin İspanya’da ayrılmaya karşı çıktığı görülüyor. Yüzde 80 gibi ezici çoğunluğun bağımsızlıktan yana oy kullanacağını söylemesi Madrid’deki PP hükümetinin işlerini iyice zorlaştırıyor.

Her iki bölgenin hükümetleri ve kitle örgütleri merkez hükümetin özellikle vergi politikasını eleştiriyorlar. Vergilerin toplandıktan sonra önce Madrid’e havale edilmesini ve ardından bölgelere dağıtılmasını eleştiren bölge hükümetleri, “Önce biz ihtiyacımızı karşılayalım geri kalanı Madrid’e gönderelim” görüşünü savunuyorlar.

Bask bölgesinin uzun bir süredir bağımsızlık üzerine referandum talep ettiğine dikkat çeken bazı siyaset bilimcileri,  “Merkez hükümet böyle bir oylamayı yapmak yerine askeri çözümü tercih edecektir” görüşündeler. Fakat buna karşın bu tür eğilimlerin azalmayacağını düşünen Barselona Üniversitesi profesörlerinden siyaset bilimcisi Raimundo Viejo, “Ekonomik kriz derinleştikçe sosyal gösteriler ve grevler artacağı gibi ayrılma yanlısı eğilimlerde güçlenecek” diyor.

 

 

Close